Yeni asgari ücret

Ahmet ULUSOY

Yeni asgari ücret

2019 yılında uygulanacak asgari ücret miktarını belirlemek amacıyla ilk toplantısını 6 Aralık tarihinde yapan asgari ücret tespit komisyonu 3 toplantının ardından dün yaptığı 4. toplantıda yeni asgari ücret miktarını brüt 2558 TL, net 2020 TL olarak belirledi.

Bu rakam önceki yıla göre asgari ücretin önceki yıla göre yüzde 26 oranında (417 lira) artması anlamına geliyor.

Olayın bir diğer memnun edici tarafı kararın 15 kişiden oluşan komisyon tarafından (işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşuyor) oy birliği ile alınmış olması.

Komisyonun 2019 yılı için belirlediği asgari ücret aslında işçi (2000 liralık rakamın altına razı olmadıklarını açıkladılar) ve işveren kesimi (2000 liranın üzerinde bir rakamın kendilerini sıkıntıya sokacağını söylediler) tarafından istenen ücretin orta noktası olarak düşünülebilir.

**

7 milyondan fazla insanı ilgilendiren (işçi aileleri ve işverenlerde eklenince 20 milyonu bulan) asgari ücretin işçi kesiminin tamamını memnun etmeyecek olması doğal.

Ayrıca kamuoyunda genellikle bu tür zam oranları veya miktarları sadece işçi yanlısı bakışla değerlendirilmektedir.

Oysa konuya işveren ve işsiz kitle (hatta işini kaybedecekler) açısından da bakılması gerekir. Bu rakam insan onuruna yakışır asgari yaşam standardı sağlama noktasında tartışılabilir ama işverenler açısından da ülke ve dünya ekonomik şartları dikkate alındığında önemli bir özveriyi barındırdığını da söylememiz gerekir.

Zira yeni asgari ücret rakamının işverene maliyeti net 2020 ya da brüt 2558 TL rakamı değildir. Brüt ücrete 450 lirayı bulan işveren SGK ve işsizlik sigortası payları da eklendiğinde asgari ücretli bir kişinin maliyeti toplam 3.000 liraya ulaşmaktadır.

Ayrıca yüzde 20,5 olan işveren SGK payının yüzde 5´ini devletin teşvik amaçlı ödediğini, teşvik olmasaydı maliyetin daha da artacağını belirtelim.

**

Asgari ücretin belirlenmesi sadece çalışanların yaşam standartlarını etkileme çerçevesinde düşünülmemeli. Bunun, işgücü piyasalarına, ekonomik büyümeye, enflasyona, dış rekabete ve topyekün gelişmeye etkisi var.

Yapılan çok sayıda bilimsel çalışma asgari ücretin işsizliği artırdığı bulgularını ortaya koymuştur. Asgari ücret büyüme ve enflasyon ilişkileri de genellikle negatif yönlüdür.

Asgari ücretin yüksekliği firmaların rekabet gücünü etkilemekte, işçi azaltımına zorlamakta, kayıt dışı istihdamı desteklemekte (şu an aktif çalışan 3 kişiden 1´i kayıt dışı), işgücü yerine teknolojinin ikamesini yaygınlaştırmaktadırlar.

Yine asgari ücretin yüksekliği özellikle genç ve vasıfsız işgücü aleyhine sonuçlar da doğurmaktadır.

**

Hükümetin, düşük gelirli işçi gruplarını koruma, ücret yapısında temel bir eşik değer belirleme, insan haysiyetiyle bağdaşan bir geliri garanti etme hassasiyetiyle asgari ücret belirlemesini anlıyorum ve destekliyorum.

Ama bindiğimiz dalı kesmeyelim diyorum. 1974 yılında çıkartılan iş kanunuyla ulusal ölçekte yaygınlaştırılan asgari ücret uygulamasının halen güncelleştirilememesini, sadece ücret üzerine odaklı, bir önceki yılın ücretini esas alan kısıtlı bir zemin üzerinde belirlenmesini yanlış buluyorum.

Dünyada asgari ücret sektör, bölge, yaş, şirket ölçeği, mesleki yeterlilik, statü, işin niteliği, aile yapısı vs. kriterler esas alınarak esnek (katılık kayıt dışılığı besliyor ve işsizliği artırıyor) ve dinamik bir şekilde belirlenmektedir.

Artık ülkemizde de her yılın asgari ücretini tarafların günlerce tartışarak belirlemesine son vermeli. Enflasyon, verimlilik, refah payı ve diğer ilgili değişkenleri dikkate alan basit bir formulasyonla tahmin edilebilir sistemik bir yapı getirilmelidir.