Tarih: 04.02.2021 10:42

Yemin ve Milletvekili Yemini’nin Hikâyesi

Facebook Twitter Linked-in

İnsanlık tarihi kadar eski olan yemin kavramı ve günlük yaşantımızda da dilimize pelesenk olan bazı kelimeleri her gün, her an “vallahi, billahi, tallahi, çocuklarımın, annemin, babamın, sevdiklerimin ölüsünü göreyim…” tekrarlamaktayız.

Kelimenin etimolojisine biraz da olsa değineceğiz ama daha ziyade bu kelimenin siyasi hayatımıza ne gibi etkileri olmuştur, Türkiye’deki siyasete etkisi nedir bunu anlamaya çalışacağız.

Sözlükte “sağ el, sağ taraf, gerçek, ant, kuvvet, bereket” anlamlarındaki yemin / اليمين; (çoğulu eyman), terim olarak bir kimsenin kararlılığını pekiştirmek ve başkalarını ikna etmek amacıyla söz ve beyanını Allah’ın adını veya bir sıfatını zikrederek kuvvetlendirmesini ifade eder. Kelimenin kök anlamından hareketle, karşılıklı söz verme durumundan tarafların sağ ellerini kullanmaları sebebiyle yeminin bu anlama geldiği zikredilir.

“Vallahi şu işi yaparım”; “Vallahi şu işi yapmam”; “Vallahi borcumu ödedim” gibi ifadeler, Arapça’da yeminin yanısıra kasem kelimesi de kullanılır.

“Bölmek” anlamındaki kasm kökünden türeyen kasemin yemin anlamını kasâme kelimesinden aldığı söylenmiştir (bk. KASÂME mad.).

“İttifak ve dostluk yemini” anlamındaki hilften gelen half/halif ile kasem kelimesi yeminle eş anlamlı olsa da fıkıhta half yemin gibi yaygın bir terim haline gelmemiştir. Fıkıh kitaplarında ahidmîsakşehâdet ve azim gibi kelimelerin de yemin anlamında kullanıldığı belirtilmekle birlikte, Kur’an-ı Kerîm’de ve hadislerde yemin kelimesi sözlük ve terim anlamlarıyla birçok yerde geçtiği gibi hilf ve kasemle aynı kökten türeyen kelimeler de yemin anlamında kullanılmıştır (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḥlf”, “ḳsm”, “ymn” md.leri; Wensinck, el-Muʿcem, “ḥlf”, “ḳsm”, “ymn” md.leri).

Yine Kur’an’da gerek Allah’ın zatına gerekse yaratıklarına birçok yerde yemin edilmiştir. Ancak âlimler yaratılmış şeyler üzerine yemin etmenin yalnız Allah’a mahsus olduğunu, kulların Allah’tan başka bir şey üzerine yemin etmemesi gerektiğini belirtmişlerdir.

Hadis kaynaklarımızdan yeminle ilgili; “Yemin edecek kişi Allah dışında hiçbir şey üzerine yemin etmesin” (Nesâî, “Eymân”, 4); “Allah dışında bir şey üzerine yemin eden kimse şirk koşmuştur” (Müsned, II, 34); “Allah atalarınızın üstüne yemin etmenizi yasaklamıştır” (Buhârî, “Eymân”, 4; ayrıca bk. Müslim, “Eymân”, 1-6; Ebû Dâvûd, “Eymân”, 3-5; Nesâî, “Eymân”, 1-12) gibi hadisler gereği yemin “vallahi, billâhi, tallahi”; “rahmana yemin olsun ki”; “canım elinde bulunan Allah’a yemin olsun ki”; “Allah’ın kudreti üzerine yemin ederim ki” ifadeleriyle yapılır…

Yine hadislerden hareketle fakihler; anne, baba, oğul, peygamber, melek, namaz, oruç, Kâbe, zemzem, mezar, minber vb. şeyler üzerine yemin etmeyi haram veya mekruh kabul etmiş…

Muhtevaları ve geçerlilik şartları taşıyıp taşımamaları bakımından Yemin üç kısımdır. 

1. Yemin-i Lağv; a) Yanlışlıkla veya doğru olduğu sanılarak yapılan yemin. Borcunu ödediğini zannederek, “Vallahi borcumu ödedim” diye yemin etmek böyledir.

b) Konuşma sırasında yemin kastı olmadan yapılan yemin (Buhari, “Eymân”, 14). “Allah lağv yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz” âyeti (Bakara, 2/225; Maide, 5/89) buna delâlet eder. 

2. Yemin-i Gamûs; Geçmişteki bir hadiseyle ilgili olarak kasten yalan yere yapılan yemindir; buna “yemin-i fâcire” de denir.

Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir şey karşılığında değiştirenler var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları arındırmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır” (3/Âl-i İmran, 77). Ayeti de bu yemine işaret etmektedir.

3. Yemin-i Mün’akide / Ma’kude; Şartlarına uygun yapılan yemindir. “Vallahi seni ziyaret edeceğim” cümlesinde olduğu gibi geniş zamanlı olarak yapılırsa “yemin-i mutlak” (mürsel), “Vallahi bugün yemek yemeyeceğim” şeklinde bir vakitle kayıtlı olarak yapılırsa “yemin-i muvakkat” adını alır…

Muhakeme hukukunda bir ispat vasıtası olarak yemin tevcih edildiği kişilere göre ya da îlâ, liân, kasâm’de olduğu gibi konusuna göre farklı adlarla anılır (bk. ÎLÂLİÂN). Çeşitli unsurlarla ağırlaştırılan yeminlere “yemîn-i mugallaza” denir…

Tarihte bir anlaşmaya uymayı sağlamak veya yöneticiye bağlılığı pekiştirmek üzere yapılan biat yeminlerinde ağırlaştırıcı ifadeler kullanılmıştır. İlk defa Emeviler döneminde Haccâc b. Yûsuf tarafından başlatılan, halifelere ve diğer hükümdarlara yapılan biatlara yemin eklenmesi uygulaması “biat yeminleri” diye bilinen bir yemin türü ortaya çıkarmıştır (örnekler için bk. Kalkaşendî, XIII, 211 vd.).

 

Yeminin Hükmü. Yemin kural olarak mubahtır, ancak gereksiz yere yemin etmek ve bunu alışkanlık haline getirmek hoş görülmemiş, sıkça yemin etmek Allah’ın adına karşı bir saygısızlık kabul edilmiştir. Yalan yere yemin ise büyük günahlardandır. Meşru bir konuda anlaşmak yahut verilen sözü kuvvetlendirmek, muhatabı ikna etmek amacıyla yapılan yeminlere de uymak gerekir (bk. Maide 5/89; Nahl 16/91).

Yeminin Şartları. 1. Akıl baliğ olmak. 2. Müslüman olmak. 3. Yemin lafzını söylemek. Dilsizin işareti de çoğunluğa göre geçerli sayılır. 4. Kasıt. Çoğunluğun aksine Hanefîler’e göre yanlışlıkla veya baskı altında yapılan yemin de geçerlidir.

İspat Vasıtası Olarak Yemin; yemin yargılama hukukundaki ispat vasıtalarından biridir. Bu anlamda yemin, davacı veya davalının bir olayın doğruluğu hakkında Allah’ın adını anarak beyanda bulunmasını ifade eder. Davacı ile davalıdan birine yemin verdirmeye “tahlîf”, yemin edene “hâlif”, yemin edilen şeye “mahlûfun aleyh”, yemin ettirmeye ve yemin istemeye “istihlâf”, yemin teklif eden hâkime “müstahlif”, tarafların karşılıklı yemin etmesine “tehâlüf” denilir. Yeminin ispat vasıtalarından biri kabul edilmesi ayetlere (el-Maide 5/106-108), (faydalanan kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi)

Konu ettiğimiz yemin bireysel ve toplumsal hayatta neye tekabül ettiğinden ziyade yönetimsel olarak Osmanlı/(meşrutiyet) ve cumhuriyet/(mecliste) sistem’den bugüne milletvekili yeminlerini gündeme taşıyacağız.

1877 yılında kurulan ilk meclis; Osmanlı Mebusan Meclisi, Ayasofya’daki eski Adliye Sarayı Meclis binası olarak ayrılmış ve bu binada “ilk yemin töreni” yapılmıştı. Yemin töreninde mebuslar şu şekilde yemin etmişlerdi:

Zat-ı Hazret-i Padişahîye ve vatanıma sadakat ve kanun-i esasi ahkâmına ve uhdeme tevdi olunan vazifeye riayetle hilafından mücanebet eyleyeceğime kasem ederim.”
Bu yemin töreni, Birinci Meşrutiyet ve İkinci Meşrutiyet döneminde de devam etmişti.

Devamı >>>




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —