Hikayeci yazar ve şair Ali Haydar Haksal'ın yayın yönetmeliğinde yayınlanmaya devam eden Yedi İklim Dergisi: kültür, sanat, medeniyet ve edebiyat alanlarında, kaleme alınmış bulunan 'nitelikli' çalışmalara yer vermeye devam etmektedir.
Başlıkta belirttiğimiz üzere, derginin 2020 Eylül sayısı da, diğer sayılarda olduğu üzere, yine dopdolu olup göz dolduruyor.
İşi, sığ bir şekilde kategorize etmeden söylersek, Yedi İklim Dergisi, kendine has duruşu, çizgisi ve 'yayınlamak adına' seçimine azami gayret gösterdiği çalışmaları yayınlayan ve Müslüman camiada; edebiyat denilince akla ilk gelen dergilerin başında gelmektedir.
Zaten, yıllardır ilgi görmesi bu yargımızı kuvvetlendirmektedir.
Her sayıda olduğu üzere bu sayıda, da edebiyatın birçok alanından, işin erbabı tarafından kaleme alınmış birçok 'değerli ve kıymetli' çalışma var. Bunların içerisinde, önemine binaen öne çıkan yazılar için, geçtiğimiz Temmuz ayında rahmet-i rahman'a kavuşan eğitimci kimliği ile öne çıkan edebiyatçı yazar kardeşimiz Asım Gültekin ile ilgili olarak kaleme alınan yazıların toplamı hükmünde bulunan "Asım Gültekin dosyası" idi.
Derginin mahiyetini gösteren 'Sıkışma Hali' başlıklı editör yazısı, jenerik ile 'içindekiler' sayfası sonrasında, İslam sanatlarından biri ve belki de en önemlilerinden olan hüsn-hat'ta, Mustafa Cemil Efe imzasını taşıyan "HİÇ" adlı çalışması göze çarpmakta...
Biz 'hiç'in anlamını ıskalamadan diğer çalışmalara göz atabilirdik. Mehmet Özger 'Şiirde Bağlam' yazısında, bağlam konusunda şiirin uzun ya da kısa olmasının önemi olmadığının altını çizerek şunları not ediyor; "Uzun ve kısa her şiir de kendi yapısına özgü avantajlar ve dezavantajlar barındırır. Uzun şiirde doğal olarak bağlamdan kopma ihtimali daha yüksek görünmekle birlikte, tuhaf bir şekilde kısa şiirlerde bağlam sorunu daha barizdir." (5) dedikten sonra, şunları eklemektedir: "Uzun şiir bir yönüyle tahkiyeye yaslanacak..." ifadesini tercih etmekte. Yani, şair, şiiri hikayeleştirerek, yine bir anlamda bağlamı koparmamak, onunla yoluna devam etmek için, zaman kazanacak ve şiirinde bağlamsız kalmayacaktır.
Osman Bayraktar imzalı "Okuma Notları: 17. Yüzyıl İstanbul'unda Günlük Meseleler" adlı yazının girişinde yazar, konuya ilişkin olarak şu ifadeyi kullanıyor: "Kitab-ı Mesalihi'l Müslümin ve Menafi'il Müminin, 17. Yüzyıla ait siyasetname, 'Yücel', adı bilinmeyen yazarın, ilmiye sınıfına mensup olduğunu, eserin 1639-1643 yılları arasında, yazıldığını ve sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşa'ya sunulmuş olduğunu tahmin etmektedir.Kitabı Mesalih, diğer siyasetnamelerden farklı olarak, günlük yaşamın içinde, bir vezirin talimatı ile kolaylıkla çözülebilecek mikro problemleri gündeme getirir." (7)
Bu kitap, siyasetnane türü eserlerin yazılış gayesine uygun olarak, devrin veziriazamına yönelik olarak yazdığı anlaşılmaktadır. Ondan dolayı kitabın Osman Bayraktarîn aktarımına göre "Döneminde bir veziriazama uygulamada yol göstermek için kaleme aalınan Kitab-ı Mesalih, tarihsel kaynak olması nedeniyle farklı bakış açılarına göre birçok alan için malzeme barındıran özgün bir metin." (11) olduğu anlaşılmaktadır.
Dergimiz bu sayısında geçtiğimiz temmuz ayında vefat eden eğitimci yazar Mehmet Asın Gültekin ile ilgili, üç, dört kalemin görüşlerinden oluşan bir dosya ile karşımıza çıkıyor. İlk olarak şair ve yazar Mehmet Özger'in yazısı yer almış. Özger, Asın Gültekin'in bir bileyi taşına benzsettiği "Bileyi Taşı: Asım Gültekin" başlıklı yazısında Gültekin ile ilgili şu ifadeleri kullanmış: "Asım Gültekin, sanatsal anlamda çok üretken değildi, ama ürettiriyordu. İnatla, ısrarla ürettiriyordu..Bir bıçak olup kesmedi belki ama bileyi taşı oldu. Rahmet olsun." (29)
Zeki Bulduk ise, onun yokluğuna vurgu yapmak için şu ifadeleri kullanıyor: "Bir dostun,bir arkadaşın ölümü birazda kendi ölümümüzdür. Zira, hayatımızın şahidini yitiririz.... Sen, yaşadın. Şükür,yaşamış gibi yapmadın. (30)
Yazar Helim Dur'da "Size "Asım Diye Biri"ni Anlatacağım Ey İnsanlar" adlı yazısında "Asım diye bir var, dediler kartal anadolu imam hatip'te öğrenciymiş, orada seher dergisini çıkarıyormuş, işi gücü kitap okumakmış, güzel yazılar yazarmış, hiç yerinde durmazmış, insanlarla tanışmayı severmiş, onlara kitap verip okuturmuş, onun kültür ve edebiyatla ilgili yaptıkları anlatılıp duruyordu ev ve yurt ortamında." (33) ifadeleriyle, onunla ilgili kulağına gelen ve daha sonra, onunla bizzat tanışarak, duyduğu, gördüğü ve müşahede ettiği izlenimler üzerinden "Size Asım Diye Biri"ni, bizlere anlatmaya çalışıyor.
Asım Gültekin yad edilirken, dergi fuarrrından hiç bahsedilmez miydi? Ne mümkün!
Dur, konuya dair şu ifadeleri kullanıyor: "dergi fuarları asım'ın öncülük ettiği en geniş kapsamlı çalışmaydı. farklı kategorilerde yer alan ve kosova'dan azerbaycan'a, pakistan'dan fas'a kadar islam dünyasının çeşitli bölgelerinden gelen yüzlerce dergiyle, daha fazla sayıdaki katılımcıyla fuar uluslararası bir nitelik kazandı. aynı inancın farklı dilleriyle adeta bir kardeşlik şöleni yapılıyordu." (35)
Dur'un da belirttiği üzere, Dünya Bizim sitesinin, Asım Gültekin tarafından kurulduğunu,hayata geçirildiğini, burada not etmiş olalım...
Asım Gültekin ile ilgili son olarak, genç edebiyatçı Enes Batman "Kaybetmeye de Alışamamak" başlıklı yazısında, onunla ilgili olarak, söylenen bazı ifadelere atıf yaparak "Bazıları "yüzlerce talebesini ardında bıraktı" diyor onun vedasından bahsederken. O bize "Göçtü kervan, kalmak yok!" demişti. Ardında kalmadık, bıraktığı yerden devam ediyoruz, bakmaya, okumaya ve sevmeye.... İyi bilirdik. Nur içinde yatsın." (40)
Yedi İklim Dergisi'nin bu sayısında da, diğer sayılarda olduğu üzere, dosya konusu, dosya yazıları ile birlikte, başta şiir ve hikaye olmak üzere, edebiyat formuna ait onlarca değerli çalışma yer almış bulunmaktadır.
Ekim sayısını dört gözle bekliyoruz...