YEDİ İKLİM DERGİSİ 2020 AĞUSTOS SAYISI YİNE DOPDOLU...

Hikayeci yazar Ali Haydar Haksal'ın yönetiminde çıkan, Yedi İklim Kültür, sanat, medeniyet ve edebiyat dergisinin 365. Sayısı yayımlandı.

YEDİ İKLİM DERGİSİ 2020 AĞUSTOS SAYISI YİNE DOPDOLU...

Hikayeci yazar Ali Haydar Haksal'ın yönetiminde çıkan, Yedi İklim Kültür, sanat,  medeniyet ve edebiyat dergisinin 365. Sayısı yayımlandı. Bizde, yıllardır edebi çizgiden taviz vermeden; İslami duyarlılığı da en medeni ve edebi anlayışa uygun olarak tutturduğu dille ilgilisine ulaştıran ve söyleminde de bir o kadar kararlı olan dergimizi, içeriği açısından, elden geldiğince ve dilimiz döndüğünce tanıtmaya azami gayret göstereceğiz...

Bin Dokuz Yüz Seksen Yedi'den buyana, aralıksız olarak yayımlanan ve 2020 yılı Ağustos ayında 365. Sayıya ulaşan Yedi İklim dergisinde, hemen her sayıda olduğu üzere; şiirden, hikâyeye; denemeden, makaleye; tutulan günlüklerden, kitap tanıtım ve tahlil yazılarına kadar, birçok kategoride onlarca şiir ve yazı bu sayıda da kendine yer bulmuş...

Derginin 365. sayılı nüshasında, kapaktan Ayasofya resmine yer verilmiş olup ilerleyen sayfalarda, konu ile ilgili olarak Ali Büyükçapar, Ayasofya ile ilgili olarak, yazar Pelin Çift ve Erhan Altunay imzalı "Ayasofya'nın Gizli Tarihi" adlı eseri değerlendiriyor.(s. 72) Özellikle de Ayasofya'nın, önemli özeliklerinin önplana çıkarıldığı 230. sayfasında var olan bilgileri aktarıyor. Ama her nedense, alıntı yapılan sayfa numarası verildiği halde, kitabın yazarlarını adlarına ve görsel olarak da kitabın ön kapağına yazı içerisinde yer verilmemiş...

Yukarıda da belirttiğimiz üzere, derginin bu sayısında, birçok edebiyat formuna dair çalışmalar var. Dergide, İslam sanatlarından olan hüsn-i hat'a dair bir çalışma(Mustafa Cemil Efe) büyük sanatçı, usta karikatürist Hasan Aycın ile Raziye Yıldız'ın enfes çizgileri göze gelmekte ve kendini kabul ettirmektedir Dergide öne çıkan konular ise, bayram, şiir, iktidar ve kültürel iktidar ile birlikte, pandemi sürecinin bir eseri olan online toplantı ve buna bağlı olarak ele alınması bu gidişle gerekecek olan 'dijital görgü' ile modernleşme paradigmalarına bağlı olarak kentsel düzene reddiye ile ilgili olarak taş unsurunu içeren bir çalışma(gazel)kendine yer bulmuş...

Derginin girişinde, Yedi İklim imzalı, "Bir Hüzün, İki Bayram" başlıklı  'editör' yhazısında Ayasofya'ya, pandemi dolayısıyla 'yapılamayan' hacc'a ve hüzün içre geçen Kurban bayramına dair şu vurgular,yazının da son cümlesi olarak yerini almış:

                Ayasofya Ulu Camii'nin yeniden açılması, Müslüman şuurunun önündeki durdurucu,   sersemletici  taşlardan birinin kaldırılmasıdır. .. Hiç kimseye haccınız kutlu olsun   diyemeyeceğiz...Kurban    bayramınız kutlu olsun... Ayasofya Ulu Camii'nin açılışı kutlu olsun." (s. 1)

Mehmet Özger, "Şiir, İktidar ve Kültürel İktidar" adlı makalesinde, bu üç konuyu serdetme sadedinde, şiirin bir iktidar aracı olamayacağının altını çizip,onun anayasaya aykırı olduğundan bahis açıp onu, bir açıdan kendi bağlamında farklı olarak ele alınması gerektiğini vurgulüyor:

                "Şiir, her türlü iktidar ve kültürel iktidar karşısında daima varlığını sürdürmüştür. Cemal Süreya'nın da  dediği gibi şiir anayasaya aykırıdır. Şiirin otantik yapısında bir özgürlük fikri yatar. Şiiri kıymetli kılanda aslında bu tarafıdır." (s. 7)

Mete Çamdereli ise, içerisinde yaşadığımız pandemi döneminde, 'topluluk olarak' bir arada yapılan çeşitli çalışma ve programların, artık, şahıs boyutundan, stk'lara, resmi kurumlardan, siyaset çevrelerinden eğitim kurumlarına kadar geniş bir yelpazede dijital ve online olgu üzerinden yapıldığına dikkat çekerek, bu gidişatın,elbette bir görgüsünün ve toplanma adabı olgusunun altını çizmekte. Yazar, konu ile ilgili olarak şunlara vurgu yapmakta:    

            "...dijital görgü yerel adabı muaşeretten büsbütün vazgeçerek küresel görgüde yok olmak demek değildir. Tersine her türlü engel güçlüğe rağmen, insani görgüyü özgün kültür ve medeniyet kodlarıyla inşa etme kararlılığıdır." (s. 13)

Geniş çevrelerce,genel anlamda bir 'edebiyat' dergisi olarak bilinen, ama bu alanla birlikte, birbirine yakın birkaç alanı ilgilendiren yazı ve makalenin yayımlandığı Yedi İklim dergisinde, edebiyat formunun olmazsa olmazı sayılan şiire de yer vermemek olmazdı.Zira şiir, şuur olup kadim dönemlerden beri insanla birlikte var olmuştu. O zaman,Yedi İklim denildiğinde akla gelen ilk isim olan usta edebiyatçı, 'ince kalpli Müslüman ve düşünce adamı Ali Haydar Haksal'ın şiirine yer vermemek hiş olmazdı.

İşte, onu  "Karışık" adlı dört kıtalık şiirin son kıtası:

            "çatıda kargalar, bahçede bir kumru

                hafif kanat sesleri kımıldatır ruhumu

               el sallar uzaktan bir aşk dili sessizce"

Derginin bu sayısında İspanyol şair Juan Ramon Jimenez'den iki çeviri şiirde var. Bunu da not edelim.  Okyanuslar ve Yol adlı şiirleri Ahmet Yücel Türkçeye kazandırmış. (s.36) Kendiside  şiir ve düz yazılarıyla öne çıkan Mehmet Özger, bu sayıda Osman Sarı'nın şiirini tahlile girişmiş. Özger, "Osman Sarı Şiiri" adlı tahlil yazısında şu ifadelere yer vermekte; "Şiir birikimimiz açısından ve Diriliş ekolünün önemli bir şairi olarak Osman Sarı şiirindeki duygu, dava yükü ve şiirsel başarısı bakımından güçlü bir damarı temsil eder.(s. 39)

Yine bu sayıda, Osman Sarı'nın, artık, onu gölgede bırakacak olan, ama ayın mantalite üzere kendilerinin kurgulamış bulunan seküler temelli çeşitli Batılı paradigmaların öncülü sayılan modernleşme üzerinden, modern kent düzenine reddiye olarak okunması icap eden "Taş Gazeli"ne yönelik olarak; Beyhan Kanter'e  ve Mahmut Babacan'a ait iki tahlil yazısı, ilgi ile okunmayı bekliyor.

Beyhan Kanter, "Osman Sarı divan şiirinin imkanlarından yararlandığı şiirlerinde modern hayata karşı eleştirilerini, insanların duyarsızlaşmaları ve hazır kalıp düşünce repertuvarlarını benimsemeleri üzerinden dile getirdiği gibi yabancılaşma olgusuna da, zengin çağrışımlar aracılığıyla dikkat çeker.... Sarı "Taş Gazeli" uşiirinde, beton binaların tahakkümü altında yaşayan bireylerin, insani değerlerinden uzaklaşmalarını bütünsel bir yaklaşımla "taş" meaforunun çağrışım imkanları üzerinden yansıtır."  (s. 42) diyor. Mahmut Babacan ise,  şairi şiirini tahlil ederken, bir yerde "Şiirin iki beyitlik üçüncü bölünmünde şair asıl amacını açıklar." diyerek şu ifadeye yer vermekte; "Ülküsü İslam medeniyetinin ihyası olan Osman Sarı, "en gürbüz devrim"i sahte devrimlerin timsali olan taşların yerine dikmek istemektedir:

                "Bir bir yürürlükten kaldırılıp çürümüş devrimleri.

                     En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin" (s. 45)

Osman Sarı, şairliğinin yanında, aynı zamanda, bir Müslüman duyarlılığıyla hareket eden; bedenen günümüze ait, ama ruh olarak 'eskimeyen tarih'e bağlı olup bununla birlikte, içerisinde yaşadığımız çağdaş dünyayı olduğu kadarıyla, her biri bir 'alem' olan aydınları da incelemekte, onları yapıp ettikleriyle İrdelemekte ve yaptığı işin adını da "Aydınlar İhaneti" olarak koymakta, onları o şekilde vasfetmektedir. Konu ile ilgili olarak Fatih Memiş, Sarı'nın "Aydınlar İhaneti" adlı eserini incelemektedir. (s. 48) Söz Osman Sarı'dan açılmışken, bu sayıda Mustafa Özel'in Osman Sarı'nın Şiir Dünyası" adlı yazısının da haber vermiş olalım... (s. 49) Bu sayı, bir açıdan, yayın kurulu tarafından ilan edilmemiş olsa da, bir Osman Sarı özel dosyası gibi duruyor. Sanırız,Osman Sarı'da böyle bir mükafatı layıkıyla hak ediyordur.

Her sayıda olduğu üzere, bu sayıda da kitap tanıtım  ve eleştiri  yazıları kendine Yedi İklim Dergisi'nde yer bulmuş.