Yazarımız Yusuf Yavuzyılmaz Kaçıkçı Cinayetini Haberdurus.com için değerlendirdi: ?Bir Cinayetin Anatomisi

Cinayetin arkasında olduğu söylenen Velihat Prens Muhammed bin Selman, kendisine muhalif olan çok sayıda insanı katlettiği biliniyor. Yeni Şafak Gazetesinden Özlem Albayrak´ın yazdıkları Velihat Prensin neden ilk akla gelen isim olduğunu açıklıyor. ?Cinay

Yazarımız Yusuf Yavuzyılmaz Kaçıkçı Cinayetini Haberdurus.com için değerlendirdi: ?Bir Cinayetin Anatomisi

Gündemle ilgili yorum yaparken, bu yorumların zaman geçtikçe gerçekliğinin değişeceği riskiyle karşı karşıya kalınabileceğini gözden uzak tutmamak gerekir. Bu yüzden gündemi yorumlamak bir hayli risklidir. Yine de olabildiğince objektif davranmak gerekir.
Hiç kuşku yok ki, son dönemlerin en önemli olayı Arabistanlı muhalif gazetecinin Kaşıkçı´nın katletilmesidir. Bu cinayetin bu kadar gündem olmasının nedenleri vardır.

1-Arabistan´ın Velihat Prensi Selman´ın muhalifi olması.
2- Arabistan rejimi karşısında muhalif olması.
3- Cinayetin Türkiye´de, Suudi Arabistan´ın İstanbul Başkonsolosluğunda işlenmesi.
4- Cinayetin aralarında belirgin anlaşmazlıklar olan Türkiye, Arabistan ve ABD arasında yeni bir anlaşmazlık zemini yaratması.
5- Suudi Arabistan rejiminin son derece sorunlu yapısına işaret etmesi.

Muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı, pasaport işlemleri için geldiği Arabistan´ın İstanbul Başkonsolosluğuna girmiş ve bir daha dışarı çıkamamıştır. Öyle görülüyor ki, Cemal Kaşıkçı vücudu parçalanarak vahşi bir şekilde öldürülmüştür.

2 Ekim 2018 günü büyük bir ihtimalle öldürüldüğü sanılan Cemal Kaşıkçı´nın durumu küresel ölçekte bazı değişimleri tetikleyebilir. Velihat Prensin bundan önceki cinayetleri ve yaptıklarının fazla gündeme gelmezken, bugün gündemde tutulması prensin geleceği açısından önemli bir veridir. Kuşkusuz Suudi Arabistan´daki iktidar oyununun son derece kirli bir alt yapısının olduğunu gösteriyor bu olay. Bu olay Velihat Prensin geleceğini üzerinde de belirli hesapların yapıldığını gösteriyor. ?New York Times yazarı Nicholas Kristof, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman´ı hedefe koyarak şöyle diyordu: ?Dışişleri Bakanı Mike Pompeo,Cemal Kaşıkçı´nın ortaya çıkmaması halinde Kral Selman´a yeni bir veliaht prens bulmasını net bir şekilde iletmelidir. Cinayetin sonuçları olmalı.? (2)
Tüm bunlara karşın ABD´nin İran´a karşı kullandığı en önemli aparat olan Arabistan´dan kolaylıkla vazgeçmesi düşünülemez. Bundan dolayı ABD, Arabistan´da kendisinin planlarını bozacak bir iktidarın oluşmasına izin vermemeye çalışacaktır. Bu yüzden Kaşıkçı cinayeti ile suçlanan Prensin ABD için kullanışlı bir aparat olup olmadığıdır önemli olan. Kullanışlı değilse ABD, onu eleyerek başka bir ismi Arabistan´ın başına geçirmeyi deneyecektir.

Cinayetin arkasında olduğu söylenen Velihat Prens Muhammed bin Selman, kendisine muhalif olan çok sayıda insanı katlettiği biliniyor. Yeni Şafak Gazetesinden Özlem Albayrak´ın yazdıkları Velihat Prensin neden ilk akla gelen isim olduğunu açıklıyor. ?Cinayet, Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman´a mal ediliyor. Yani cinayetin Bin Selman´ın direkt ya da endirekt emriyle işlendiği düşünülüyor. O Muhammed Bin Selman ki, hakkında Lübnan Başbakanı Hariri ve Arap âleminin başka önde gelen isimlerini esir tuttuğu, sarayda kendisine muhalif olabilecek tüm aile üyelerini bir gece darbesiyle devirdiği, mallarına el koyup hapse tıktığı, kendi annesini diğer oğullarını güçlendirmek istediği gerekçesiyle ev hapsine alarak Kral Selman´la görüşmesinin önüne geçtiği yazılmıştı? Körfez ülkeleriyle birlikte Katar´a ambargo uygulamaktan tutun, İsrail işbirliğine dek pek çok ilginç ve alışılmadık ?aktivite?si bulunuyor Veliaht Kralın. (1)

Bu yorumun yapıldığından bir süre sonra Suudi Arabistan yetkilileri, inanılması mümkün olmayan gerekçelerle Cemal Kaşıkçı´nın konsoloslukta katledildiğini açıklamak zorunda kaldılar.

Bu tür cinayetler İslam ülkelerinde hüküm süren otoriter ve demokrasi dışı yönetimlerin muhaliflerine karşı tavırlarını da açıklar nitelikte. Bu olayın Suudi Prensin geleceği ile çok yakından ilgili olduğu da açık.

Prensin geleceği konusunda İbrahim Kiras´ın analizi önemlidir: ?Ne var ki hırslı genç prensin izlediği ?liderlik yerine hegemonyaya dayalı? bu siyasetin uzun süreli olma imkân ve ihtimali yoktu. Çünkü en zayıf iktidar en az ortağı olan iktidardır aslında. Çünkü güç taşınması gereken bir yüktür aynı zamanda. Tek bir kişi veya tek bir zümre tek başına taşıyamaz bu yükü. Siyasi liderlerin yapması gereken ?dengeli bir paylaşım? gerçekleştirerek bu yükü dağıtmak, böylelikle iktidar mekanizmasını yönetme rolünü muhafaza edebilmektir. Yani dağıtma ve paylaştırma yetkisini?

Suud´un hırslı prensi giriştiği iktidar konsolidasyonu hamlesini kısa bir sürede tamamlayıp yeniden işleyen bir iktidar mekanizması kuramadığı için devlet terörüyle ve hatta devlet kavramıyla anılamayacak derecede kaba yöntemlerle, düpedüz haydutlukla ?sorun çözmeye? devam etmek zorunda kaldı.

Bütün dünyanın nefretini uyandıran ve Prens´in siyasi ömrünü bitirecek gibi görünen konsolosluk cinayeti böylesi bir siyaset yolunun doğal sonucu olarak görülmeli.(3)

Olayın bir diğer önemli tarafı da cinayetin Türkiye topraklarında işlenmiş olmalıdır. Kuşkusuz bunun önemli nedenleri olmalı. Bir süreden beri Türkiye ile Suudi Arabistan´ın arasının soğuk olduğu biliniyordu. Daha da önemlisi Cemal Kaşıkçı, Erdoğan´ın Suriye politikasını destek veren biri olarak biliniyor. Bu da Arabistan Prensinin neden cinayet için Türkiye´yi seçtiğini açıklayan bir faktör.
Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki gerginlik, 3 Temmuz 2013 tarihinde, Muhammed Mursi´yi bir askeri darbe ile deviren Sisi´nin Arabistan tarafından desteklenmesinde zirveye çıkmıştı. Kuşkusuz darbenin İhvan ve onun liderine karşı yapılması yıllardır Arap dünyasındaki en etkili muhalif İslamcı akım olan İhvan´nın etkisizleştirilmesi anlamını taşıyordu. Bu hareketin gelişip büyümesinden Arabistan´ın rahatsız olduğu biliniyordu. Erdoğan, Arabistan´ın tutumunu ikiyüzlülük olarak nitelendirmişti. Bu durumda Arabistan Erdoğan´ı hedef almış olabilir. Arabistan Türkiye´nin Mısır´daki askeri darbeyi açıktan sert bir şekilde eleştirmesi, Suudi Arabistan´ın tepkisini çekmişti. Bu durumda Selman hem bir muhalifini ortadan kaldırmak hem de bunun üzerinden Türkiye´yi uluslararası alanda zor duruma düşürmeyi hedefleyebilir.

İşin daha da vahim yanı İslam dünyasında iktidar olayının ne kadar kanlı geçtiğidir. Muhalifleri ortadan kaldırarak yok etme geleneği en başta gelen sorundur. İslam toplumlarında muhalefeti hain olarak görme, farklı fikirleri tekfir ederek ortadan kaldırma geleneği hâlâ diridir. Kuşkusuz öncelikli sorun İslam dünyasında süren hastalıklı iktidar yapılarıdır.

Bundan dolayı öncelikle yapılması gereken, insan hakları, çoğulculuk ve hukuk ilkelerine dayanmayan bu hastalıklı iktidar yapısını düzeltmektir.

Diğer açıdan Cemal Kaşıkçı başına geleceklerden endişe ettiği de biliniyor. Yasin Aktay´ın BBC´nin sorduğu ?Kaşıkçı size hiç korkularından bahsetti mi? Kaçırılmaktan ya da öldürülmekten korkuyor muydu??şekildeki soruya verdiği cevap, Kaşıkçı´nın, ölüm olmasa bile başına gelecekleri tahmin ettiğini gösteriyor: ? Doğrusu, onunla son görüştüğümde bana ifade ettiği asıl korkusu öldürülme korkusu değildi, kaçırılma korkusuydu. Kaçırılıp Suudi Arabistan´a götürülme korkusuydu, çünkü Suudi Arabistan´a bu şartlar altında gitmek onun için ölmek gibi bir şeydi.

Yazmaktan, çizmekten, eleştirmekten, dünya hakkında özgürce yorumlar yapabilmekten (mahrum kalmak) onun için ölüm gibi bir şeydi. Ama, şu anda kendisine atfedilen, şu anda kendisiyle ilgili bahsedilen, medyada bahsedilmiş olan ölüm doğru bir ölümse, onun asla beklediği, böyle bir şey değildi. Kendi ülkesinin bu tarz bir cinayet işleyebileceğine, hele hele konsolosluk içerisinde böyle bir şey işleyebileceğine hiç ihtimal bile vermiyordu.

Buna rağmen yine de tutuklanır diye korkuyordu. Aslında kaçırılma bile değil, endişe ettiği şey tutuklanmaydı. Tutuklandıktan sonra bir şekilde ülkesine götürülme korkusu taşıyordu. Korktuğu, fazlasıyla başına gelmiş oldu. Hem tutuklandı hem de kendi konsolosluğu içerisinde öldürülmüş oldu.?

Ancak şurası açık ki, Suudi Arabistan Prensi, ne Cemal Kaşıkçı´yı sessiz sedasız katletmeyi başarabildi, ne de cinayetten Türkiye´yi sorumlu tutacak stratejiyi oluşturabildi. Sonuçta dünyanın tepkisini kendi üzerine çekti.

Kuşkusuz bir gazetecinin taşıdığı korku son derce önemlidir. İslam dünyası mutlaka bu korku tünelinden çıkmalıdır. Kendi insanına yaşayacak özgür bir ortam hazırlayamayan toplumların, dünyaya ve insanlığa vereceği bir mesaj yoktur. Muhalefeti ve karşıt düşünceyi tekfir hastalığı ve bunun üzerine kurulu muhalifi yok etme siyaseti son bulmalıdır.

En önemli sorunlardan biri de, İslam dünyası kendi sorunlarını çözme yeteneğini maalesef uzun süredir kaybetmesidir. Bu sorun çözme kabiliyeti sağlanmadıkça, içine girilen korku tünelinden çıkmak mümkün görünmüyor. Sağlıklı bir siyasal anlayış kurulmadıkça, İslam toplumlarında kanlı iktidar oyunlarını izlemeye devam edeceğiz.
?????????????????????

1- Özlem Albayrak, Kaşıkçı Cinayeti Neden Önemli, 19 Ekim 2018, Yeni Şafak
2- Mahmut Övür, Velihat Prens Selman Gidici, 19 Ekim 2018, Sabah.
3- İbrahim Kiras, Prens Bunu Niye Yaptı, 20 Ekim 2018, Karar,