Tarih: 02.03.2022 15:15

Yarının Türkiye’si: Kürt meselesini çözmez, konuşulmasına alan açar

Facebook Twitter Linked-in

Gazete Duvar’dan Serkan Alan yazdı;

Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ile Demokrasi ve Atılım Partisi’nin, “Yarının Türkiye’si” sloganıyla kamuoyuna duyurduğu ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’nin yankıları sürüyor. 6 siyasi parti genel başkanının imza attığı mutabakat metninde, Kürt seçmenlerin iradesinin yok sayıldığı değerlendirmesine yol açan kayyım uygulamasına 'son verileceği' taahhüdü yer alırken, Kürt sorununa ilişkin daha geniş çerçevede bir çözüm tarifi yapılmadığı eleştirileri gündeme geldi. 

‘METİNDE KÜRT MESELESİNİN ESASINA DAİR BİR ŞEY YOK’

Rawest Araştırma’dan Roj Girasun’a göre altı siyasi parti liderinin imzaladığı mutabakat metninde Kürt meselesi ve çözümüne dair 'özel bir gündem' yer almadı. Metnin, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Kürt meselesine yönelik baskıcı adımların kısmen de olsa azaltılmasına dönük olduğunu belirten Girasun, “Metinde Kürt meselesinin esasına dair bir şey yok” dedi. 

Mutabakatın, 28 Şubat 2015’te AK Parti ile HDP arasında imzalanan Dolmabahçe Mutabakatı’nın 'gerisinde seyrettiğini' ifade eden Girasun sözlerini şu ifadelerle sürdürdü: 
“Kürt seçmen, Kürt meselesinde 2014 yılında bazı limitleri gördü.  Bu limitlerin gerisine düşecek bir muhalefet, ilerisi için Türkiye’de Kürt meselesinin çözümüne dair bir güven oluşturamaz. Kürt seçmende, altılı mutabakat açısından, muhalefetin Kürt meselesini çözebileceğine dair bir güven hasıl olmuş değil. Ama bununla beraber olağanüstü durumdan daha olağan bir duruma geçmeye, Kürt meselesinin konuşulmasına dair bir beklenti var. Bu mutabakatla Kürt meselesinin çözülmesi beklentisi, güveni oluşmaz. Ama ‘Kürt meselesinin konuşulabileceği bir zemine dair güven icrası sağlanır’ umudu var. Kürtlerin, Kürt meselesini çözmekten ziyade bunun olağan şekilde konuşulmasını sağlayacak zemine ihtiyacı var. Bu mutabakat da ‘Kürt meselesini çözmeyi değil ama konuşulmasını sağlayacak alan oluşturur’ gibi bir beklenti söz konusu.”

‘METİN KÜRT SEÇMENİN ÖZEL GÜNDEMİNİ OLUŞTURMAZ’

Altı siyasi partinin üzerinde uzlaştığı mutabakat metninin Kürt seçmenlere nasıl yansıdığı ve nasıl karşılık bulacağı da merak konusu. Metnin, asgari demokratikleşmeyi, Türkiye’nin olağanüstü şartlardan olağan şartlara geçişini öngören bazı adımları içeren bir yapısının olduğunu belirten Girasun, “Bu Kürt seçmenin özel gündemini oluşturmaz. Öte yandan muhalefetin bir arada görünürlüğü seçmenin geneline güven verdiği gibi Kürt seçmende de muhalefetin seçimleri kazanabileceğine dair güveni pekiştirir” dedi.

Kürt seçmenlerin, özellikle de HDP seçmeninin, partilerinin nasıl tavır alacağını yakından takip ettiğini belirten Girasun’a göre bu tür protokollerle 'AK Parti’nin gidebilme ihtimali' daha görünür olduğu için kararsız muhafazakâr seçenlerin muhalefete yönelimi kolaylaşıyor. 

Kürt seçmenler arasında, 'muhalefetin Türkiye’yi yönetebileceği'ne dair güvenin, seçimi kazanabileceklerine olan inanç kadar henüz pekişmediğini belirten Girasun, şöyle devam etti: “Burada tek bir Kürt profili yok. HDP’li seçmenlerde, bunun bir zorunlu hal olduğuna dair genel bir kanaat var. HDP’nin bu protokolün dışında olmasından bir rahatsızlık olmakla beraber “aynı zamanda zorunluluk olduğuna dair de bir kabul var. En nihayetinde bu muhalefetin geneli için bir mutabakat değil. Bu Millet İttifakı partilerinin, ittifak sözleşmesi gibi nitelendirilebilir.”

‘KÜRT MESELESİNE İLİŞKİN BİRÇOK BAŞLIKTA MUTABAKAT OLMADIĞINI AÇIKLAMALARDAN BİLİYORUZ’

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Vahap Coşkun’a göre altı siyasi partinin üzerinde uzlaştığı protokol, ilk metin niteliği taşıyor. Farklı kritik konularda olduğu gibi bu altı parti arasında 'hükümet sistemi' konusunda da görüş ayrılıkları olduğunu ifade eden Coşkun, metinde 'cumhurbaşkanının nasıl seçileceği', 'halk tarafından mı parlamentodan mı' seçileceği konusunda da bir açıklık olmadığını vurguladı. Bu nedenlerle Coşkun’a göre metni, “Sadece hükümet sistemi konusunda uzlaşılan noktaları ifade eden bir metin” niteliğiyle değerlendirmek gerekiyor.

Coşkun’a göre altı siyasi partinin metninde yer alan önerilerin büyük kısmı, vatandaşların çoğunun mustarip olduğu “İfade özgürlüğünün kısıtlanması, liyakata aykırı bir kamu yönetiminin olması, hak ve özgürlük alanlarının tahrip edilmesi” gibi problemlere denk düşüyor. Kürtlerin daha yoğun hissettikleri mağduriyet alanlarının olduğunu belirten Coşkun şunları kaydetti: 
“Kayyım, Kürtlerin en temel hakkı olan seçme ve seçilme hakkını ortadan kaldıran, fiilen onları seçme ve seçilme hakkından mahrum eden bir uygulama. Kayyım meselesi hiç kuşkusuz Kürt meselesiyle doğrudan ilişkili. Bu altı siyasi partinin açıkladığı mutabakatta Kürt meselesiyle doğrudan ilinti kurulabilecek bir husus varsa o da bu kayyımlarla ilgili atılacağı söylenen adım. Bu konuda demek ki bir mutabakat var. Ama diğer taraftan Kürt meselesinin birçok başlığı var. Bu başlıklarda bir mutabakatın olmadığı, bu siyasi partilerin kamuoyuna yansıyan görüşlerinden de biliyoruz. “

‘ALTI SİYASİ PARTİNİN KÜRT MESELESİNE DAİR NET BİR ÇERÇEVE ÇİZEN METNİ KAMUOYUNA SUNMASI ZOR BİR İHTİMAL’

Altı siyasi partinin ilk defa kendilerini kamuoyu önünde 'bağladığını' ve bunun önemli olduğunu belirten Coşkun’a göre bu durum halkta ister istemez 'birliktelik' algısı yaratacak. Uzlaşan partilerin bu noktadan sonra geri çekilmelerinin zor olduğunu belirten Coşkun, “Bu ilk uzlaşma zemini. Bundan sonra altı parti daha sık bir şekilde bir araya gelip başka konularda da uzlaşmaya çalışacaklar. Örneğin ekonomi konusunda bir program açıklamaları beklenir. Kürt meselesi konusunda da nasıl bir perspektife sahip olmaları gerektiğini açıklamaları beklenir” dedi. 

Kürt meselesinin çeşitli alanlarının olduğunu, anadilin kullanılması, yerel yönetimlerin düzenlenmesi, vatandaşın eşit bir pozisyon haline getirilmesi ve silahsızlandırma gibi başlıkların bunlar arasında yer aldığını ifade eden Coşkun, “Bunlar kritik konular. Bu konularda altı siyasi parti arasında uzlaşmanın, en azından seçimlerde kendilerini halkın önünde bağlayacak bir uzlaşmanın olması zor. Çok büyük bir ihtimalle bu tür konularda Türkiye’nin demokratikleşmesi perspektifi içerisinde daha genel ifadelerle geçiştirilecek. Doğrudan Kürt meselesine atıf yapan ve buna dair net bir çerçeve çizen metnin altı parti tarafından kamuoyuna sunulmasının zor bir ihtimal olduğu kanaatini taşıyorum” diye konuştu.  

‘BÖYLE BİR PARTİDEN KÜRT MESELESİNE ÇÖZÜM BEKLENİR Mİ?’

Muş Alparslan Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde görevli Prof. Dr. Abdullah Kıran’a göre Türkiye’nin yapısal sorunları var ve bu yapısal sorunların da başında Kürt meselesi geliyor. “Türkiye’de Kürt meselesi çözülmeden demokrasi meselesi çözülemez” diyen Kıran’a göre altı siyasi partinin hazırladığı metin Kürt meselesine çözüm üretemeyecek durumda. 

Altı siyasi parti arasında İYİ Parti’nin tutumuna dikkat çeken Kıran, “İYİ Parti belli noktalarda Kürt kimliğini, varlığını tanımıyor. Böyle bir partiden Kürt meselesine çözüm gelebilir mi? Böyle bir parti demokratik bir perspektif geliştirebilir mi? İYİ Parti’nin içerisinde olduğu bir sistem güçlendirilmiş bir parlamenter sistem de olamaz, demokratik bir sistem de olamaz” yorumunda bulundu.

“Güçlendirilmiş” denilerek daha iyi bir sistem kurulacağını düşünmediğini ifade eden Kıran’a göre altı siyasi partinin temel amacı AK Parti’den kurtulmak. Altı siyasi partinin temel önceliğinin demokrasi olmadığını savunan Kıran, Kürt meselesine yönelik tutumları dolayısıyla bu partileri şu sözlerle eleştirdi:

“CHP’ye defalarca söyledik. Siz ‘Kürt meselesini çözeriz’ diyorsunuz. Peki çözüm perspektifiniz nedir? Siz anadilde eğitim hakkını noktasında bir şey söylüyor musunuz? Bunu parti programınıza alabiliyor musunuz? Bunu İYİ Parti’yle konuşabilir misiniz? DEVA ve Gelecek Partisi anadili parti programlarında gündeme getiriyor. Bu anlamıyla olumludur. Ama burada iki ana partinin, CHP ve İYİ Parti’nin bu noktada bir programının olduğunu düşünmüyorum. Bu anlamda sonuç elde etme anlamında olumlu bir adım öngöremiyorum.”

 Prof. Dr. Kıran’a göre, ‘parlamenter sistem’ ya da ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ Kürt meselesinin çözümü noktasında 'etkili ve uygun' olacak sistemler değil. Başkanlık sisteminin Kürt meselesinin çözümünde daha etkili olduğunu savunan Kıran, bu noktada mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gibi bir başkanlık sisteminden söz etmediğini de vurguladı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —