[26 Mart 2019] Medyanın önceki iki yazımda sözünü ettiğim feci halinden çıkma çabaları ve iyileşme arayışları yok mu? Var, tek tük. Ama çok derine inmiyor, inemiyor; olayın satıhtaki tezahürleriyle sınırlı kalıyor. Bir örnek vereyim. Şubat ortalarıydı sanırım. Türkmedya´dan (eski adıyla Esmedya´dan, yani benim de iki yıl süreyle, Zeynep Türkoğlu´nun moderatörlüğünde Serbestiyet diye bir program yaptığım 24TV´nin de bağlı olduğu yayın grubundan), sonuçta tam bu konuya ilişkin olması gereken bir dizi soru geldi. Yayıncılık diyorlardı, ama yayıncılığın durumu (bana göre) bir sonuçtu; iş siyasetten başlıyor ve medyadan geçerek yayın dünyasına da uzanıyordu. Soruları aynen sunuyorum.
Türkiye´de yayıncılık dünyasında yaşanan entellektüel çöküşü masaya yatırmak isteriz. Vasfı olmayan insanlar, yazar sıfatıyla kitap çıkarabiliyor. Son olarak bir magazin figürü kitap hazırlığında olduğunu söyledi. Bir başka isimse alıntılarla kitap çıkardı. Günümüz edebiyat ve yayıncılık dünyasında bunların örnekleri çok. Yayıncılık dünyasını nasıl değerlendirirsiniz?
Yayıncılık dünyası sizce nereye evriliyor? Kalite yerini neye bırakıyor?
Bir tarih profesörü olarak, Yılmaz Özdil´in son çıkardığı akademik ciddiyetten uzak kitabı hakkında yorumunuz ne olur? Tarih kitabı yazmanın kuralları ve incelikleri nelerdir? Nelere dikkat etmek gerekir?
Peki, bir dönemler altın çağını yaşayan Türk edebiyat ve yayıncılık dünyası şu anda gelecek nesillere ne bırakacak? Ne öngörüyorsunuz?
Çok istedim, ama cevap yazacak vaktim olmadı o sırada. Hatırlatmalara rağmen, özür dilemek zorunda kaldım. Zaten kısa bir şey istiyorlardı ve benim kafamdan geçenler de pek öyle kısa kısa ifade edilebilecek gibi değildi, aslına bakarsanız. Üzerinden bir buçuk ay geçti. Osman Kavala iddianamesi... Cumhuriyet gazetecilerinin mahkûmiyeti... Yerel seçim sürecinde yaşananlar... Varsa yoksa ?beka?... Her tür itiraz ve muhalefetin ?terör?e indirgenmesi... Kürt sorunuyla son elli yılda uzaktan yakından ilişkisi olmuş 325 adayın, toptan ?PKK´lı? diye açıklanması (karalanması)... Birikti, birikti. Üzerine, dünkü yazımda isim vermeden zikrettiğim iki medya olayı bindi. Gecikmiş düşünceler taşıverdi kabından. Yazsam nasıl yazardım? Yanıtlasam nasıl yanıtlardım? Yaşadığımız döneme bir kayıt daha düşmek farz oldu.