Tarih: 04.08.2021 14:13

Yangınların siyaseti etkileme gücü.. Türkiye’nin zedelenen imajı…

Facebook Twitter Linked-in

Yangınların söndürülmesi için canla başla çalışılıyor; buna hiç kuşku yok. Bu seferberliğe katılan bazısı gönüllü insanlarımızdan hayatını kaybedenler oldu. Bakanlar günlerdir yangın çıkan bölgelerdeler; kimse onların konuyu hafife aldıklarını söyleyemez.

Bunlar kayda geçirilmesi gereken olumlu gerçekler.

Ancak başka gerçekler de var. 

Başlangıcından bugüne bir haftadan fazla süre geçmesine rağmen birçok bölgede alevler yakıcılığını sürdürüyor. Uçak ve helikopter azlığı sebebiyle onlarca yerde çıkan yangınların hepsine müdahale edilemedi. Hazırlıklı olunsa ve yangınlara derhal bugünkü yoğunlukta müdahale edilebilseydi kayıplar sınırlı kalabilirdi.

İhmal? Öngörüsüzlük? Tedbirsizlik? Beceriksizlik?

Muhtemelen hepsi.

Yalnız ormanları kaybetmedik, insanların evleri yandı, hayvanlar kurtarılamadı.

En az bunlar kadar önemli bir başka yönü daha var son tablonun: Türkiye dışarıya güçsüz ve çaresiz bir ülke görüntüsü verdi.

‘‘Verirse versin, ne önemi var?’’ diyeceklere ben itiraz etmem de, 20 yıllık iktidar açısından bugüne kadar yakın çevreden başlayarak dünyaya takdim edilmek istenen ‘Türkiye’ profili açısından büyük bir imaj kaybı bu.

Türkiye ben bildim bileli hiç bu duruma düşmemişti. Yangınlar, sel baskınları, depremler yaşanan bir ülkeyiz; bir keresinde -17 Ağustos 1999 Marmara depreminde- 20 bine yakın insanımızı kaybetmiştik; ancak o dönemde bile Türkiye şimdiki kadar güçsüz görünmemişti.

Doğrusunu söylemek gerekirse, o büyük depremin ardından yaralar da çabuk sarılabilmiş, daha da önemlisi yanlışlıklarıyla can kaybına sebep oldukları düşünülen kişiler, bu arada çok sayıda müteahhit, yargı önünde hesaba da çekilmişlerdi.

Nereden baksanız 7,5 şiddetinde bir depremden bahsediyoruz.

O depremden sonra, ABD’nin o zamanki başkanı Bill Clinton aile fertleriyle birlikte ‘‘Geçmiş olsun’’ demek için ülkemize gelmiş, deprem bölgesine de gitmişti.

İktidarda zayıf bir koalisyon hükümeti ve onun başında yaşlı ve sağlık durumu elverişsiz bir başbakan bulunuyordu o deprem sırasında.

Biz bize yetmiyoruz

Tabloya baktığımda, sosyal medya aracılığıyla bütün dünyaya ‘Türkiye’ye yardım edin’ mesajlarına iktidar çevrelerinden yöneltilen tepkilere anlayışla yaklaşıyorum.

Yardıma muhtaç gösterilecek bir ülke mi Türkiye?

Onların tepkilerini ‘Biz bize yeteriz’ görüşü istikametinde bir kampanyaya dönüştürenler çıkmış. 

Bu da dışarıya verilmek istenen imajı biraz daha zedeliyor.

Gerçek şu: Biz bize yetmiyoruz çünkü. Yetmediğimiz için yetkili ve ilgililer ulaşabildikleri her ülkenin yöneticilerine yangınları söndürmede yardıma gelmeleri için davette bulunuyorlar. Nitekim, şu anda, üç-dört ülkenin gönderdiği çok sayıda uçak bölgede görev yapıyor.

Çelişkiyi herhalde fark ettiniz: ‘Türkiye’ye yardım edin’ mesajlarına verilen tepki gerçekle uyuşmuyor. 

İşin en nazik yönü de, mesajlara itiraz edip tepki verenler ile başka ülkelerin yönetimlerine ulaşıp ‘Türkiye’ye yardım edin’ davetinde bulunanların adreslerinin aynı olması…

Adres Külliye

Dışarıya güçlü görünelim, imajımız zedelenmesin istenirken, çelişkili mesajlarla görüntü biraz daha bozuluyor.

Şu anda üstesinden gelinmeye çalışılan yangınlar sonunda söndürülecek. Ancak ortaya ciddi bir yıkım manzarası çıkacağı kesin. Yetkililer ilk günden beri mağduriyet yaşayanların imdadına koşulacağı, yaralara merhem olunacağı, maddi kayıpların telafi edileceği yolunda açıklamalar yapıyorlar.

Açıklamalarında samimi olduklarına, ellerinden geleni yapmaya çalışacaklarına inanıyorum.

Peki, ellerinden gelebilecek, vaat ettikleri türden bir telafi mekanizması çalışabilecek mi?

Ekonominin bugünkü durumunda bundan ciddi biçimde kuşkuluyum.

Ya deprem olursa?

‘‘Ağzından yel alsın’’ diyecekler çıksa bile daha ciddi bir endişemi de paylaşacağım: Ya uzmanların her an olmasını beklediği 1999’dakinden daha büyük bir deprem İstanbul ve çevresinde gerçekleşirse ne olacak?

Ona hazırlıklı mıyız?

Tedbirlerimiz var mı?

Canla başla çalışılmasına rağmen ihmal, öngörüsüzlük, tedbirsizlik ve beceriksizlik yüzünden yangın söndürme konusunda yetersiz kalındı; ülkemiz bu yüzden dışarıya güçsüz bir ülke imajıyla yansıdı. Dışarıdan yardım talep edilirken Türkiye’ye yardım edilmesi için açılmış sosyal medya kampanyasına tepki verilmesindeki çelişki de imaj zedelenmesini büyüttü.

İktidar cephesi, hükümet, bakanlar yaralı.

Muhalefet erken seçim talebini daha sıklaştırabilir.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önce sel felaketine uğrayan ve ardından yargına maruz kalmış bölgelerde kendisini karşılayanlara çay paketi fırlatması, onun da artık seçime zihnen hazırlıklı olduğunu düşündürüyor.

Orman yangınları siyaseti de etkileyecektir…




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —