Günaydın efendim. Bu hafta ve önümüzdeki yıllar Trump dönemi olacak gibi görünüyor. Herkesin merak ettiği 100 emir bugün açıklanacak. Bunlar arasında en önemlisi, yasa dışı mültecilerin Amerika dışına çıkarılması kararı.
Trump sık sık “Amerika’yı tekrar büyük yapalım” diyor. Bu söylem, 1823’te dönemin başkanı Monroe’nun ortaya attığı Manifest Destiny (Kaçınılmaz Kader) anlayışından ilham alıyor. Monroe’nun amacı, Amerika kıtasına dış müdahaleyi önlemekti. Nitekim Trump, “Meksika Körfezi, Amerika Körfezi olsun” diyor, Panama Kanalı’na el koymaktan bahsediyor. Ayrıca, bir Fransız eski sömürgesi olan Kanada’nın ABD’ye katılmasını istiyor ve stratejik nedenlerle Grönland’ı almak istediğini dile getiriyor.
Bakalım nasıl olacak? Trump korkusu her yere yayılmış durumda. Ne yapacağı belli olmuyor.
Bu arada Biden bir keşifte bulundu: Oligarkların demokrasiye tehdit teşkil ettiğini söyledi. Ancak bu oligarklar, vahşi kapitalizmin Amerika’daki eseridir. Eskiden sahnede değillerdi, Trump’la birlikte sahneye çıktılar.
Öte yandan, Orta Doğu’da ateşkesten sonra Trump’ın muhtemelen Ukrayna-Rusya savaşına yöneleceği anlaşılıyor. Burada da Ukrayna halkının büyük bir cesaret ve kararlılıkla kendisini savunduğunu belirtmek gerekir.
Amerika’daki yangın. Daha önce de yazdım, bir türlü anlayamıyorum. Uzaya gidiliyor ama yangın söndürülemiyor. Söndürülmüyor mu, yoksa yeni bir sistem bulunamadığı için mi?
Beni en çok şaşırtan husus, milyonlarca dolarlık evlerin sahiplerinin yangın sigortası yaptırmamış olması. Bu, Türkiye’de olsa cehalet denir, ama Amerika’da gerçekten şaşırtıcı.
Los Angeles’taki yangının bir diğer önemli yanı, 2028 Olimpiyatları’nın burada düzenlenecek olması. Peki, bu koşullarda olimpiyatlar nasıl yapılacak, şehir zamanında toparlanabilecek mi? Evet, tesisler var ama anlaşılan Los Angeles büyük bir yıkıma uğramış durumda.
Bir başka gelişme ise İran ile Rusya’nın bir anlaşma yapması oldu. Tabii, anlaşmanın tam metni henüz belli değil. Kuzey Kore-Rusya anlaşmasına benziyor mu, benzemiyor mu, bu da netleşmiş değil. Ancak İran’ın, giderek artan yalnızlığı nedeniyle Rusya’ya daha fazla yanaştığı anlaşılıyor.
Esad, yıllar önce Mehmet Ali Birand’a verdiği bir röportajda, Davutoğlu’nun hükümete Müslüman Kardeşler’i de alması yönündeki ısrarının anlaşmazlığı derinleştirdiğini söylemişti.
Şimdi ise bölgede yeni bir rejim kurulmaya çalışılıyor, ancak süreç oldukça zorlu. Türkiye olarak her fırsatta YPG konusunu gündeme getiriyoruz. Bu durum, dünyada tehdit olarak algılanmaya başladı. Nitekim, ABD’nin müstakbel Dışişleri Bakanı da “Erdoğan’ı uyarmak lazım, çok ileri gidiyor” şeklinde bir açıklama yaptı.
Öte yandan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar, arabulucu rolü üstlenerek Avrupa televizyonlarında bu çabalarının ne kadar yararlı olduğunu ve Gazze’ye sağladıkları yardımları anlatmaya çalışıyor. Türkiye’nin Gazze konusundaki tutumu ise daha çok iç politikaya yönelik bir çizgide ilerliyor.
Tarih, kimin daha doğru bir politika izlediğini zamanla gösterecektir.
Efendim, iyi günler diliyor, saygılar sunuyorum.