01. 10. 2018 Pazartesi
İlhanlı hükümdarı Sultan Olcaytu döneminde Erzurum´da yaptırılan ve Anadolu´daki kapalı avlulu medreselerin en büyüğü olan Yakutiye Medresesi, yaklaşık 7 asırdır insanlara hizmet ediyor.
Kent merkezinde bulunan ve İlhanlılar döneminde 1310 yılında Hoca Yakut Gazani´nin inşaatını yapması nedeniyle mimarının ismini taşıyan Yakutiye Medresesi, plan düzeni, dengeli mimarisi ve iri motifli süslemeleriyle yerli ve yabancı misafirlerin dikkatini çekiyor.
Hurma yaprakları ve kartal figürlerinden oluşan hayat ağacı gibi Türklerin Orta Asya´daki önemli simgelerini barından tarihi medrese, yapıldığı dönemden itibaren yüzyıllar boyunca eğitim yuvası görevi görerek binlerce ilim adamının eğitim yuvası oldu.
Üzerinde üç pencere bulunan, sağ ve solunda karşılıklı beşik tonozlu altışar oda sıralanmış olan medresede, öğrenci ve hocaların odalarının, sınıf ve derecelerine göre belirlenmesi ziyaretçilerden ayrı ilgi görüyor.
Odalarında İlhanlı ve özellikle Osmanlı Devleti döneminde kullanılan elbise, para, silah gibi bir çok malzemeyi barındıran ve günümüzde Türk İslam Eserleri ve Etnografya Müzesi olarak kullanılan medrese, ziyaretçilerini hem o dönemlere götürüyor hem de görsel şölen sunuyor.
Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürü Cemal Almaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Yakutiye Medresesi´nin, çağının en önemli eğitim kurumlarından olduğunu söyledi.
Medresenin Türk İslam kültürü ile ilme çok ciddi katkı sağladığını belirten Almaz, "Burada her türlü pozitif ilimler okutulurdu. Bu yüzden tıpkı bir akademi üniversitesi görevi üstlenmiştir. Medreseyi sadece dini yapı olarak görmeyelim çünkü bizim kültürümüz ve muhafazakarlığımızdaki dokuyu akademiyle kaynaştırmış bir yerdir burası." dedi.
Almaz, medrese kültüründen modern eğitim sistemine 1924 yılında geçildiğini anımsatarak, bu kapsamda, tarihi medresenin de insanların ilgisini çekecek hale getirildiğini ifade etti.
Tarihi yapıların kullanım amaçlarında farklı düşüncelerin olduğunu dile getiren Almaz, şu ifadeleri kullandı:
"Dünyada tarihi yapılar aslıyla mı korunmalı yoksa sosyal hayata mı kazandırılmalı diye düşünceler oluyor. Düşünceler farklı olabilir ama biz ikisini de dengede tutmaya çalışıyoruz. Burada konferanslar veriyor, toplantılar gerçekleştiriyoruz. Gençlerimize yönelik şiir dinletileri gibi organizasyon yapılıyor. Ramazan programları düzenliyoruz ve bayramlaşmalarımızı bazen burada yapıyoruz. Yine birçok şeyi burada yapma imkanı buluyoruz. Bunların hepsini, bu tarihi mekanı sosyal hayata kazandırmak için yapıyoruz."
708 yıldır ayakta kalmayı başaran tarihi mekanın sosyal hayatta daha çok yer almasını amaçladıklarını vurgulayan Almaz, yapının, medreseye gelen ziyaretçilerin tarih ve günümüz şartlarına ulaşmasına imkan sağladığını kaydetti.
Almaz, şöyle devam etti:
"Buranın tarihi dokusuna uygun olarak, medrese iklimine uygun sergilerimizde, tarihten gelen dokümanlarımızı ve kültürel değerlerimizi eskiden ders verilen odalarda sergiliyoruz. Gençlerimiz ve turistlerimiz geldiklerinde hem dokümanları hem kültürel değerleri bir arada görme fırsatını yakalıyor. Bunları yaparken iki unsuru da dengelemeye çalışıyoruz. Çünkü burayı orijinal olarak korumaya çalışıyoruz. Hem medresemizin kültürel ve sosyal hayatımızdaki yerini korumaya çalışıyoruz hem de bir takım faaliyetlerle insanların bu havayı solumalarına ortam hazırlamaya çalışıyoruz."
Kente gelen yerli ve yabancı turistlerin tarihi medreseyi ziyaret ettiğini ve yıl içindeki günlük misafir sayısının değiştiğini dile getiren Almaz, sözlerini şöyle tamamladı:
"Yaz ve kış aylarında değişmekle beraber ortalama ziyaretçi sayısı günlük 3 binin altına hiç düşmüyor. Yerli ve yabancı Erzurum´a gelen herkes medreseyi ziyaret ediyor. Ayrıca üniversiteden okullarımıza kadar bütün öğrencilerimize burayı ve diğer tarihi yerleri gezdiriyoruz. Dolayısıyla yıl içinde istatistiklerimize baktığımız zaman burayı yaklaşık bir milyon insan ziyaret ediyor."