a-Sulh Zamanı
Müslümanların Mekke döneminde Yahudilerle direk teması olmamıştır. İlk münasebet hicretle başlamıştır.
Kur´ân, ehl-i kitabı ortak bir kelimede birleşmeye çağırıyor. Hz. Musa´ya gönderilen Tevrat´ı tasdik ettiğini belirtiyor. Onları yeni dine yani İslâm´a davet ediyor, İslâm´a girerlerse derecelerinin kat kat artacağını belirtiyor. Sosyal hayatta da bu yakınlaşmanın bir işareti olarak antlaşma yapıyor.
Hz. Peygamber ilk önce Medine´nin güvenliğini sağlamak için Yahudilerin de içinde olduğu bir antlaşma yaptı. Bu sadece bir antlaşmadan ibaret değildi, aynı zamanda bir sosyal proje idi.
Tarihi ?Medine Vesikası? diye bilinen antlaşmayla Yahudilere, Medine´de yaşayan tüm kesimlere bu antlaşmayla bir zeytin dalı uzatıldı.
Burada tarihi vesikanın teferruatına giremeyeceğimizin farkındayız.
Hicretten sonra dokuz aylık zaman Yahudilerle sakin geçti. Bir takım iğnelemeler ve alaya almalara dahi Müslümanlar aldırış etmediler.
Bedir Savaşı´nda Müslümanların galip gelmesi, Yahudileri korkuttu ve endişeye sevk etti.
Tarihi karakterleri su yüzüne çıktı ve esir tıynetleri harekete geçti, birlikte yaşamaya ve yeni gönderilen din mensuplarıyla birlikte Medine´yi muhafaza ve inşa etmeye yanaşmadılar. Yahudiler söz verdikleri hususta sözünde ve ahitlerinde her zamanki gibi durmadılar. Çünkü burada beraber yaşamak işlerine gelmiyordu, fikren ve ruhun kimseyi kendilerine denk görmüyorlardı, Müslümanların galibiyetlerini küçümsüyor ve siz savaş bilmeyen bir toplulukla savaştınız galip geldiniz, bizle savaşırsanız nasıl hezimete uğrayacağınızı görürsünüz tarzında meydan okudular.
Çünkü Yahudilere göre ya efendi olacaksın veya köle, daha doğrusu kendileri efendi diğer topluluklar köle; Rab onları seçkin yaratmış ve yeteri kadar eziyet de görmüşler, artık bundan sonra dünya onlara hizmetle vazifelidir. Çünkü Allah onlara söz vermiş onları korumaya ve tüm insanlardan üstün tutmaya ahdetmiştir. Bu yanlış düşünceleri onları farklı kılmış ve insanlarla kendilerini eşit göremez olmuşlar.
Bu ruh hali, diğer din ve ırk mensuplarıyla ülfet peyda etmeye, bir arada yaşamaya, ortak bir medeniyet oluşturmaya elverişli değil.
Tatmin olmayan bir hırs ve doymayan bir açgözlülükle iki elleriyle dünyaya sarılıyor.
Yahudiler, Arabistan yarımadasındaki müşrikleri de tahrik ediyor, İslâm´ı boğmak istiyorlardı. Onlar için öteki kendi dinlerinde olmayan herkesti, bugün de böyledir. İlk önce Hz. İsa´ya savaş açtılar, olmadık işkenceler ettiler, iftira attılar. Meryem anamıza da töhmette bulundular. Hristiyanları asıl yurtlarında barındırmadılar.
Son din İslâm için de aynı yolu izlediler ama yüce Allah buna müsaade etmedi, onlar asıl yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar. Eğer İslâm da Hristiyanlık gibi ana yurdundan başka yerde neşvünema bulsaydı aslî şeklini kaybeder Hristiyanlığın akibetine uğrardı.
Dünyaya yeni ve gerçek din ve medeniyet getiren İslâm´ı ve dolayısıyla Müslümanları birinci düşman ilan ettiler. Bu düşmanlıkları ve kinleri devam ediyor. Çünkü karşılarında tek durabilecek düşünce İslâm düşüncesidir. Bunu bulandırmak ve İslâm´ı başka türlü göstermek istiyorlar kısmen de becermiş durumdadırlar. İslâm´ı kendi iç meseleleriyle uğraştırmak Siyonistlerin işine geliyor.
Ahvallerini izah eden bazı ayet-i kerimelerin meallerini sunarak üzerinde düşünelim: ?Şüphesiz Allah katında din İslâm´dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah´ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir. Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: ?Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah´a teslim ettim.? Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: ?Siz de İslâm´ı kabul ettiniz mi?? Eğer İslâm´a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir. Allah´ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele. Onlar, amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç yardımcıları da yoktur. Kendilerine Kitap´tan bir pay verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için Allah´ın Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor. Bunun sebebi, onların, ?Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.? demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır. Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, hâlleri nice olacaktır.? (Al-i İmran,19-25)
Burada sayılan özellikler, daha çok Yahudiler hakkındadır. Yüce Allah´ın hükümlerine karşı böyle davrananlar, kendilerinin dışındaki diğer insanlara nasıl davranabileceğini hesaplamak gerekecektir.
Kaynak: Yeni Söz