Yaba, Dirgen ve Kapitalizmin Kum Saati

Milli Gazete'den Mustafa KAYA ANALİZ ETTİ.

Yaba, Dirgen ve Kapitalizmin Kum Saati

Cumhurbaşkanı Erdoğan Pazar günü yaptığı konuşmada, “İslam İşbirliği Teşkilatı nüfusunun yüzde 21’i, yani 350 milyon kişi, aşırı yoksulluk şartlarında hayata tutunmaya çalışıyor. En zengin İslam ülkesi ile en yoksulu arasındaki gelir farkı 200 katı aşıyor. Müslümanlar zekâtı verecek olsa, İslam ülkelerinde fakir kalmaz” dedi. Bu tespitler tabi ki önemli. Ancak Türkiye de Cumhurbaşkanı’nın çizdiği profilden farklı değil. Gelir dağılımı adaletsizliğinde uçurum her geçen gün büyümeye devam ediyor. Bugünlerde malum asgari ücreti belirlemek için çalışmalar yapılıyor ancak gelin görün ki hâlâ açlık sınırını merkeze alan bir anlayışla hareket edilmeye devam ediliyor. Peki, İslam ülkeleri bu halde de kendilerini gelişmiş olarak tanımlayanlar farklı bir durumda mı? Hayır! Aksine dünyada adaletsizlikler her geçen gün daha da artıyor. 10 Ekim “Dünya Evsizler Günü” vesilesiyle Amerika’da 553 bin, Avrupa ülkelerinde ise 3 milyondan fazla evsiz insan olduğu açıklanmıştı. Türkiye’de yani sosyal dayanışmanın çok önemli olduğu ülkemizde ise Batı’yla kıyaslandığında düşük ama artma eğilimi gösteren yaklaşık 70 bin civarında evsiz insan olduğuna dair bilgiler paylaşılıyor. Merak edilen soru şu; iyi de dünya bu haliyle nereye gidiyor? Zengin ve fakir arasında geçişkenliği sağlayan, bir anlamda sigorta görevi gören orta sınıf, fakirler kervanına neden hızla katılıyor? Kim ne derse desin, bu sorunun temelinde sistem krizi var. Kapitalizmin “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” üzerine kurguladığı ekonomik hayat, ne yazık ki toplumların sömürülmesi adına her türlü istismarı doğal hale getirdi. Maalesef ülkemiz de aldığı kararlar ve uyguladığı ekonomik modellerle küresel oyuncuların at oynattığı bir alana gelip sıkıştı. Devlete veya özel sektöre ait olup da el değiştiren şirketlerin yeni sahipleriyle ilgili yüzeysel bir inceleme yapıldığında ne demek istediğimiz, nereye vurgu yaptığımız daha iyi anlaşılabilecektir.

Hatırlanacağı gibi Amerikalı düşünür Francis Fukuyama, “Tarihin Sonu” kitabında dile getirdiği, “Batı medeniyeti insanlığın ulaştığı, ulaşabileceği son merhaledir” tezinden geri adım attı. Fukuyama bu tezini 1992’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından oluşan psikolojik atmosferde “Romalı Muzaffer Komutan” edasıyla ortaya atmıştı. Aradan yıllar geçti ve Fukuyama ne büyük ve boş bir laf ettiğini anlamış olacak ki, bu sefer de, “Eşitsizliğin ortadan kalkması için sosyalizm şart” diye bir açıklamayla gündeme oturdu. Yani ifrat ve tefrit arasında, bir o yana bir bu yana savrulmuş oldu. Yazının konusu Fukuyama değil ama onun şahsında yukarıda ifade etmeye çalıştığımız şekliyle dünyanın o günden bu zamana evirildiği noktayı net olarak görmek mümkün. Bugün dünyada eşitsizlik artık tescillendi. Buna sebep olan şeyin de sistem olduğu konusunda aklıselim sahibi hemen herkes hemfikir. Çünkü dünyanın 8 zengininin servetinin toplamı 450 milyar dolar civarında. Bill Gates, Meksikalı Carlos Slim, Zara CEO’su Ortega, Warren Buffet, Amazon, Mark Zuckerberg, Oracle - Larry Ellison, Michael Bloomberg. Bu sekiz kişinin serveti dünyanın en fakir kesimini oluşturan 3,5-4 milyar insanın neredeyse geliriyle eşit. Sadece bu durum bile ortada büyük bir sıkıntının olduğunu gösteriyor. Bu manzara sürdürülebilir olmaktan çok uzak. Ne kapitalizmin doymak bilmeyen yapısı, ne de sosyalizmin eşitlik adı altında adaleti yok sayan anlayışı ile sorunları çözmenin mümkün olmadığını 20. yüzyıl bize delilleriyle gösterdi. Bugün Çin’in uyguladığı ekonomik modelin de doyuma ulaşacağı an mutlaka gelecek. İnsanı merkeze almayan, adalet elbisesini hayatın her aşamasında olduğu gibi ekonomilerine de giydiremeyen ülkeler mutlaka kaybedenlerden olacak.

Daha önce bir sözünden alıntı yaptığımız Amazon’un ilk yatırımcılarından olan Nick Hanuer, “Kapitalizm çökerse kum saatinin ters döneceğinden ve tabanın yukarıdakilerin tepesine bineceğinden” korkuyor. Hanuer; “Yabalar ve dirgenler ortaya çıkacak mı? Belki hemen yarın değil ama gelecekte mutlaka çıkacak. Bana had safhada eşitsizliğin olduğu bir toplumu gösterin, ben de size bir devrimi ya da tek partili bir devleti göstereyim” diyor. Bence ürkütücü ve insanlığın yeni bir girdaba sokulması anlamına gelecek süreci işaret eden bu yorum üzerinde herkesin düşünmesi gerekiyor. Yoksa dünya her geçen gün daha da içinden çıkılamaz bir noktaya doğru son hızla sürüklenmeye devam edecek.