Türkiyede önemli bir kitlenin oylarını ve siyasi tavırlarını “Ya giderse” refleksine bağladığını düşünüyorum.
Tahmin edileceği gibi “muhafazakar seçmen grubu”nu oluşturuyor bu kesim.
“Ya giderse”nin açılımı da şöyle şekilleniyor:
-Bu iktidar din – toplum – devlet ilişkilerindeki pek çok çarpıklığı çözdü. Sembolik olarak bakılırsa İmam Hatipler, başörtüsü hemen zikredilebilir. Bürokraside dindar insanlara yönelik ciddi istihdam imkanı oluştu. Bu iktidar giderse, her şey tersine dönebilir. Onun için iktidara destekte milim gevşeme olmamalıdır.
Belli ki bu yaklaşımın bir kısmı, istihdam, ihale vs gibi çıkar alanları ile ilgili. Bunların da insanların siyasi tercihlerinde önemli rol oynadığını kabul etmek lazım. Hem işe alımlarda hem rant dağıtımında devletin hala en önemli kurum olduğu ve o kurumun tercihlerini siyasi iktidarın belirlediği bir gerçek. Başka bir siyasi kadronun tercihleri de kuşkusuz kendi alanlarına yönelik olacak. O sebeple, iktidarla ilişkileri buradan olanların “Ya giderse” sorusunu endişeye dönüştürmesi gayet tabii.
İktidarla ilişkileri daha ideolojik olanlar, yani genel manada -dava- ile ilişkili olanlar da “Ya giderse” endişesi taşıyorlar. Bu “dava” alakasının da somutlaştığı alanlar var. Dışlanmama, hatta dışlayabilme, dini faaliyet alanlarında rahat nefes alabilme, kurumlaşmada devletten yardım görme, her kademede bürokrasinin itibarına kavuşma vs… Bu kesimi, başka bir iktidar döneminde bu rahat nefes alma imkanını bulamama endişesiyle Ak Parti iktidarına sıkı sıkıya sarıldığı düşünülebilir.
İşin ilginci bu çevrelerin “yıpranırlar” kaygısı içinde kendileri yapmadığı gibi iktidarın en bariz yanlışlıklarında bile herhangi bir şekilde eleştirilmesini hoş görmüyor olmasıdır.
Her iki alandaki motivasyon, siyasi iktidara önemli bir taban oluşturuyor. Bir de bu dönemde aldığı mütevazi yardımlar sebebiyle iktidara medyun-u şükran olan geniş -çünkü yoksullaşmanın derinleştiği zamanları yaşıyoruz- bir kesim bulunduğu biliniyor.
Bu kesimlerden çıkar öncelikli bakanların başka bir iktidar döneminde de “durakta fazla beklememe” adına, çok rahat uyum sağlayabilme yeteneğine sahip olduğu düşünülebilir. Yolunu bulma yeteneği bazı çevrelerde çok üst derecededir.
Ak Parti tabanından gelen bürokratik kadroların ve dini hassasiyetle Ak Parti iktidarını destekleyenlerin “endişesi”nin daha reel nitelik taşıdığını düşünüyorum.
İktidarın da muhalefet çevrelerinden çıkabilecek “çatlak” sesleri “tehlike işareti” olarak sunmaya, “taban tahkimatı” politikasına malzeme olarak kullanmaya özen gösterdiği birçok örnek var.
Muhalefet partileri, kurumsal olarak böyle “çatlak sesler” çıkmasına fırsat vermek istemese de kültürel alt yapı gereği zaman zaman bunların patlak verdiği de bir gerçek.
Bunları not ettikten sonra, gelinen noktada iktidar cenahında ciddi oy aşınması olduğu gerçeğini değerlendirmemiz gerekiyor. Bir tek oyun bile önem arz ettiği bu sistem içinde tehlike çanlarının çaldığını herkes görüyor.
Niye tehlike çanları çalıyor? Çünkü iktidar çok bariz hatalar yapıyor. Yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar alanındaki ciddi sapmalar bir yana, günlük akışta “dökülme” söz konusu. Her şeyin tek kişinin kontrolüne girdiği bir kurulumda, “Bu terazunun bu sıkleti çekemez hale geldiği” bir durumu yaşıyoruz.
Feryatlar, feryatlar, feryatlar…
Hani var ya, “açlık önce inançları yer” diye… İntihar nasıl bir tükeniştir, anlamak lazım.
İntihar noktasına gelmiş olan, ya da tarlasında milyarlık ürününü bırakan adama “Ya giderse” cümlesinden başlayıp, yukarda saydığım kaygıları anlatabilir misiniz?
Bizim -Ya giderse- kaygısıyla iktidarın her yaptığına gerekçe bulmaya çalışan insanlarımızın gerçekten hiçbir derdi yok mu, sorusu anlamsız mı? İşsiz kalmıyor mu bu insanlar, eve ekmek götürebilme derdine düşmüyor mu, evinde üniversite mezunu işsiz kızı – oğlu yok mu, bu salgın döneminde kıvranan insanlarla ilgili hiçbir haberden haberleri yok mu? Yoksa her şeyi görüp bildikten sonra “Ya giderse” kıskacına geri mi dönülüyor?
Bir şey diyeceğim: Keşke muhafazakar camiamız, bir uyarı ahlakı geliştirebilmiş olsaydı. Toplumun yaşadığı sorunları görüp, siyasi kadroları uyarmak en çok bu camiaya yakışırdı. İktidarla beraber ona destek olan çevrelerin değerlerinin de aşınması ihtimali dikkate alınsaydı. İktidar, muhafazakar desteği çantada keklik görüp, fahiş hataların bedelinin ödenmeyeceği kanaatine varmasaydı. Maalesef ülkemizin siyasi kültüründe iktidar toplumu belirliyor, toplum iktidarı değil. Oturup değerlerin toplumdaki varlığı adına bir hasar tespiti yaparsak, “Ya giderse” mantığı ile nelerin kaybedildiği daha iyi anlaşılacaktır. Benden söylemesi.