Tarih: 03.02.2025 12:39

Ya ‘Erdoğan’ın askerleriyiz’ diye bağırsalardı?

Facebook Twitter Linked-in

İsimleri açıklanmayan üç sıralı amirleriyle birlikte beş teğmen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Disiplin Kurulu tarafından, “disiplinsizlik” suçuyla TSK’dan ihraç edildi.

Ne olmuştu, kısa bir hatırlayalım.

400 teğmen 30 Ağustos 2024 Zafer Bayramı'nda yapılan Kara Harp Okulu mezuniyet törenin resmi bölümünden sonra sahanın ortasında toplanıp kılıç çatarak, 2023’de kaldırılan subaylık yeminini okumuş ve "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye bağırmıştı.

Yemin çok eski değildi.

Dönem birincisi Ebru Eroğlu liderliğinde okunan subaylık yemininin tarihi çok eski değildi.

İlk olarak 1993-1995 yılları arasında Yaşar Büyükanıt’ın Kara Harp Okulu komutanı olduğu yıllarda bir dönem birincisinin konuşmasında yer almıştı.

90’larda askerlerin irtica ve bölücülük hassasiyetleriyle yazılmış tepkisel bir metindi:

"Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Şerefimizle öleceğiz. Ne mutlu Türküm diyene!”

Büyükanıt çok beğenince, daha sonraki yıllarda kullanılmaya devam edilmiş, 29 Ocak 1999’da yönergeye eklenmiş resmi yemini dönmüş, 2023’e kadar da dönem birincileri tarafından okunmuş, 29 Mart 2023’te yönergede yapılan değişiklikle de kaldırılmıştı.

Bugün büyük anlamlar yüklenen laiklik vurgulu yemini, bu 27 yıl içinde okuyan dönem birincilerinden pek çoğu bugün 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle hapiste.

https://www.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/bir-zamanlar-o-laiklik-yeminini-eden-genc-tegmenlere-ne-olmustu-1601104

MSB kaynaklı haberlere göre teğmenler bu kılıçlı yemini mezuniyet töreninde edebilmek için amirlerine 7 kez başvuruda bulunmuş ama komutanlar bu başvuruları kabul etmemişti.

Buna rağmen törenin ardından toplanıp yemini etmişlerdi.

Yemin, töreni izleyen medya tarafından çekildi, görüntüler televizyonlar ve sosyal medyada büyük ilgi gördü.

Hala genç askerlerin “Atatürk’ün askerleri” olması muhalif kesimlerde büyük sevinçle karşılandı.

Muhaliflerde askerlerden ideolojik ve siyasi olarak ümitvar olma duygusu, iktidar kesimlerindeki hassasiyeti artırdı ve teğmenler hakkında kaldırılmış yemini ederek emre itaatsizlik ve disipsizlikten soruşturma açıldı.

Teğmenler disiplin kurulundaki savunmalarında “Resmi tören sırasında değil, törenden sonra bu yemini ettik, disipline aykırı davranmadık, basının orada olduğunu bilmiyorduk” diyerek kendilerini savundular.

Avukatları ise karardan sonra ortak açıklama yapıp, “Teğmenlerin yargılanması tarihe bir emre itaatsizlik yargılaması olarak değil, gerçekte olduğu gibi "Mustafa Kemal'in askerlerinin" yargılanması olarak geçecek” dediler.

Teğmenler de ihraç kararından bir gün sonra Anıtkabir’e gidip, önünde poz verdiler ve fotoğraflarını basına ulaştırdılar.

Yani ortada askeri disiplinle ilgili bir mesele olduğu açık.

Ama genç teğmenlerin bunun için ihraç edilmesini ağır bir ceza olarak bulanlar da çok.

En yakını 9 yıl önce olmak üzere 7 darbe ve darbe girişimi geçirmiş, askerlerin daha yeni siyasetin içinden çıkarıldığı bir ülkede asker-siyaset ilişkilerine aşırı hassasiyet herhalde evham ve takıntı olarak görülemez.

1957’de 9 Subay Olayı’nda bir ihbarla ortaya çıkarılan ordu içindeki cuntaya mensup subaylar yargılanırken de muhalefet ordunun evhamlarla yıpratıldığını söylemiş, askerler beraat ettirilmişti. Üç yıl sonra da aynı askerler darbenin içinde yer almıştı.

Ama bugün FETÖ’cülükle suçlanma korkusunun hakim olduğu bir ordu ve iktidarın elindeki aşırı güç düşünüldüğünde, beş teğmenin tehdit olarak görülmesi abartılı bir tepki gibi görünebiliyor.

Her iki tarafın da siyasi, ahlaki, hukuki haklı argümanları var.

Ama esas tartışmanın hararetli kısmı “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı etrafında dönüyor.

Her ne kadar MSB ve iktidar cephesi, “İhraçlar ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganı yüzünden olsaydı, diğer 400 teğmen de ihraç edilirdi” dese de muhalefet ve Atatürkçü kamuoyunda bu karar bir tür tarihi kırılma, rejimin el değiştirmesinin bir sembolü olarak görülüyor.

İtirazlardan en dikkat çekici olanı ise başlıktaki soru.

Peki ya teğmenler yemin töreninde Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diye değil de “Recep Tayyip Erdoğan’ın askerleriyiz” diye bağırsaydı ordudan ihraç edilirler miydi?

Haklı bir soru bu.

Bu soruya cevap olarak “yine de ihraç edilirlerdi” demek hiç kolay değil.

Muhtemelen bir disiplin soruşturmasıyla konu kapanırdı.

Bu teğmenlerin ‘toyluğu’na ve ‘heyecanı’na bağlanır, hatta iktidar çevrelerinde sempatiyle karşılanırdı. Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda Başkomutan olduğu hatırlatılırdı.

Muhtemelen Cumhurbaşkanı da akşam teğmenleri arayıp teşekkür ederdi.

Peki, teğmenler “Recep Tayyip Erdoğan’ın askerleriyiz” diye bağırsaydı, muhalefet buna ne derdi?

Teğmenler hoşgörüyle karşılanıp, bu taşkınlıkları toyluklarına verilir miydi?

Bu sorunun cevabı tabii ki kesinlikle hayır.

Bu ordunun tamamen elden gittiği, ‘AKP’nin, Erdoğan’ın ordusu’ haline geldiği söylenir, disiplin yönetmelikleri hatırlatılır, bu teğmenlerin ihracı, komutanların cezalandırılması istenirdi.

Bu noktada tartışma tıkanıyor.

Evet, Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetin kurucusu, Tayyip Erdoğan son cumhurbaşkanı ve başkomutan. İkisi aynı şey değil.

Ama “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” nihayetinde bir slogan.

Üstelik siyasi anlamları açık bir slogan.

Tarihi de çok eski değil.

2007’de Cumhuriyet Mitingleri ile ortaya çıkmış, CHP ve Kemalist muhalefet bu sloganı son 20 yıldır özellikle AK Parti iktidarına karşı kullanıyor.

Sık sık CHP, İYİ Parti mitinglerinde, parti grup toplantılarında atılıyor. En son Zafer Partisi’nin kongresinde atıldı.

Herkesi kuşatan, kimseyi hedef almayan, siyaset üstü bir slogan olmadığı kesin.

İşte tam da işin bu kısmında daha çetin yapısal bir sorun ortaya çıkıyor.

Atatürk, sadece Cumhuriyet’in banisi değil, Türkiye’deki mevcut anamuhalefet partisinin de kurucusu.

İlkeleri, siyasi görüşü devletin kağıt üstündeki resmi ideolojisi olsa da aynı zamanda, siyasi, ideolojik bir pozisyon.

Bugün bu siyasi görüş de muhalefette.

Yani ordu mensubu teğmenler kaldırılan laiklik vurgulu bir yemini inatla ettiğinde ve bir de “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan attığında siyaseten bir renk bildirmiş oluyorlar.

Teğmenlerin tam da bu noktada bir mazereti var.

Medyaya yansıyan haberlere göre teğmenler, bu iktidar döneminde orduya girdikleri için üzerlerindeki “tarikatçı” damgasından rahatsızdı ve bu yüzden bu yemini etmek istemişlerdi.

Yani böyle bir yeminin ve sloganın anlamının farkındaydılar ama bu sloganın disiplini bozabileceğini düşünmemişlerdi.

Çünkü okullarda hayatını, ilkelerini okudukları, ezberledikleri, üzerine yeminler ettikleri Atatürk’ün askerleri olduklarını bağırmak devletin resmi pozisyonuna aykırı bir davranış olamazdı.

Ama bu video çıktıktan sonra ordunun henüz ‘düşmediği’ni, hala teğmenlerin Atatürkçü olarak yetişmesinin geleceğe dair ümit vesilesi olduğunu söyleyenleri görünce herhalde üzerlerinde taşıdıkları üniformanın sadece bir iş kıyafeti olmadığını, tarihsel ve siyasal bir anlamı olduğunu da görmüşlerdir.

Herhalde onlar da bundan memnun oldular ki, soluğu Anıtkabirde aldılar.

Muhtemelen bu beş teğmenin bu yüzden ihracına tepki olarak, geride kalan diğer 395 teğmenin de artık daha güçlü bir siyasi kimliği ve motivasyonu var.

Bir sorunu çözerken daha derin sorunlar açılmış olabilir.

Ve bu sorunun hemen yarına bir çözümü de yok. Aynı zamanda bir siyasi pozisyon olan bir resmi ideolojinin yarattığı yapısal sorunlarla karşı karşıyayız.

Aslında başlıktaki sorunun basit bir cevabı var:

Bir disiplin kurumu olan ordunun mensubu teğmenler slogan atamazlar.

Bu sloganın Atatürk için ya da Erdoğan için atılması fark etmez. Slogan askere uymaz.

Ama galiba bu cevabın çok çok uzağındayız.

 

Kaynak: karar.com




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —