Bundan yıllar önce İzlanda’da yanardağ patlamış, uçaklar durmuştu. Eyjafjallajökull Volkanının külleri Avrupa hava sahasını kapatınca binlerce yolcu mahsur kalmıştı. Bugün yaşananlara bakınca o zor günler sempati ve özlemle anılıyor.
Bugün sadece uçaklar durmadı. İnsanlar evlerinde hapis, idama mahkum gibi başlarına geleceği önlemeye çalışıyor.
İnsanoğlu, en azından yakın çağda hep iyiye doğru akan bir medeniyete doğdu.
Sanayi devriminin şafağında başlayan Modern ve akabindeki Post-Modern çağların ortak paydası buydu.
Kimse işlerin kötü gideceğini ne düşündü ne de işler gerçekte kötü gitti.
Hep ileri giden bir geminin içindeydik. Geminin yolculuğu insanlığın bir çok devriminin izimi taşıyordu.
Bu devrimler tıp, gıda, ulaşım, iletişim alt başlıklarında insan aklının sınırsızlığını tarif ediyordu.
Hastalıkların bilinenleri ve insanlığın başına çok bela olanları alt edildi. Gıda daha kolay ulaşılabilir oldu, tarımsal üretim katlandı. Ulaşım hızına dünyanın hızı yetişemez hale geldi. Ve son olarak artık herkesin kendi iletişimi ile dünyaya seslenmesi imkanlı hale geldi. Hem de anlık.
20. Yüzyılın başlarında Amerikan patent dairesi başkanı icat edilecek hiçbir şeyin kalmadığını, sonlarında ise Fukuyama adlı tarihçi, tarihin sona erdiğini ilan etti.
Her ikisi de ağır yanılgı içindeydi. Ne icat edilecek şeyler bitti ne de tarih.
İnsanlık 21. Yüzyıla ulaştığında özellikle internet devrimi ile birlikte dünyayı avcunun içine alabildi. Dünya artık global köy bile değildi. Herkesin elinde dönen bir küreye tahvil oldu koca mavi gezegen.
Bugün bir virüsün pençesinden kendine çıkış arayan insanoğlu görünmez bir tehditle mücadele etmek zorunda. Bu tehditi akılla aşabilir ama sonrasında yenisinin gelmeyeceğinin garantisi var mı?
Bundan 10 bin sene önce Göbeklitepe’de dünyayı sorgulayıp, yıldızların mucizesinden kendilerine tapınma mekanı inşa eden insanoğlu, karanlık gecesini aydınlatan gök cisimlerine hayranlık duymuştu.
İnsanın belki de Urfa’da başlayan maceralı keşif yolculuğunda vardığı aşama korkutucu bir hastalığın endişesine yenilmek oldu.
İspanyol nezlesinin bundan 100 yıl önce aldığı canları hatırlarsak endişenin ne denli yerinde olduğunu da teşhis edebiliriz.
Dünya nüfusunun %3’üne mal olan 1918 pandemininin anıları bu günler için de korku dağlarını büyütüyor.
Ölümü gören insanlık için sıtma veya daha fazlası ehven şimdi. İnsan “üreten insan” olarak ulaştığı medeniyette, aslında kendi ulaşım devriminin kurbanı oldu. Sürekli hareket halindeki bir dünyada bir virüs için 40.000 kmyi dolaşmak saatte 800 km hızla uçan jetlerin içinde ve gezme oburu bir canlı türüyle 2 günü bile bulmayan bir meydan okumadan ibaret.
Ulaşım ne kadar insanlık aleyhine çalıştı ise iletişim de tam bunun karşısında insanlara neyin yapılması gerektiğini söyleyerek yardımcı oldu.
Aslında bundan sonraki dünya düzeninde enerjiyi en optimal kullanmanın üzerinde durulacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok.
İklim değişikliği ve küresel ısınmanın vaat ettiği korkular virüsten aşağı kalır değil.
Bütün bu görüntü içinde zamane filozofumuz Zizek bize başka bir dünya mümkün diye sesleniyor.
Devlet kapitalizmi görüntüsündeki sözde komünizmlerden değil, Marx’ın temellerini attığı felsefi komünizmden söz ediyoruz.
Zizek durumu ve geleceğin dünyasına dair öngörüsünü şu cümlelerle ifade ediyor:
“Koronavirüs salgını yalnızca serbest piyasa küreselleşmesinin sınırını göstermiyor, aynı zamanda tam devlet egemenliğinde ısrar eden milliyetçi popülizmin daha ölümcül sınırına da işaret ediyor: “Önce Amerika!” (ya da her kimse) dendiği anda kendi sınırına çarpıyor, çünkü Amerika sadece küresel koordinasyon ve işbirliğiyle kurtarılabilir.“
İnsan renginden, dilinden, dininden bağımsız olarak bu dünyada ne denli çıplak olduğunu bir kez daha anladı.
Üzerine giydiği tüm giysiler ve kendine atfettiği tüm özellikler aslında eğreti birer yükten ibaret.
İnsanı insan yapan asli haslet dayanışma duygusu.
Tüm diğer canlı türlerini hayatta tutan dayanışmaya insanın da ihtiyacı var.
Kapitalizmin mikronlarına ayırdığı insanlık ancak dayanışma duygusu ile gezegende varolacak.
En azından bugün görünen bu.