Vicdanlar Bu Soruya Ne Cevap Verir?

Milli Gazete yazarı Mustafa KAYA ANALİZ ETTİ...

Vicdanlar Bu Soruya Ne Cevap Verir?

Ülkede etkisi her geçen gün artmaya devam eden bir karamsarlık hâkim. Herkes kendi “zihinsel gettosuna” sıkışmış durumda. Bu durum sağlıklı bir toplum olmanın önündeki en büyük engele dönüştü. “Nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu” ile karşı karşıyayız. Bu atmosfer toplumun bıçak sırtı bir düzlemde yaşamak zorunda kalmasına sebep oluyor. Çünkü gerçekler değil, duygular, kişisel beklentiler ve hesaplaşmalar ana belirleyici faktörler oluyor.

Her şeyi siyah-beyaz gören bir toplumun olayları, gelişmeleri doğru analiz etme imkânı gün geçtikçe zayıflıyor. Ya bendensin, ya karşımda. Benim yanımdaysan kirli de olsan temizsin. Karşımdaysan temiz de olsan seni boğarım mantığının toplumun ruh dünyasında oluşturduğu derin izleri görmemek mümkün değil. Siyasette olabildiğince sert hakaret dilinin kullanılması “zihinsel gettoların” duvarlarının daha da yükselmesine ve kalınlaşmasına sebep oluyor. Herkesin bildiği bir gerçek var; sosyal olaylarda iki çarpı iki her daim dört etmez. Ne söylediğiniz değil, nasıl anlaşıldığınız önemli sözü de bu gerçeğin bir yansımasıdır.

İfrat ve tefrit arasında savrulan bir toplumun bu labirentten yara almadan çıkma ihtimali yok. Değişmez kuraldır, vasatı aramayan, vasatı buluşma noktası olarak kabul etmeyen toplumların sorunlarına doğru çözümleri bulma becerileri ortadan kalkar.

Bu ülkenin geleceğe ümitle bakmasının en önemli karinesi sayılan genç nüfusun, kendi vatanlarından ilk fırsatta gitmek istemelerinin sebeplerini iyi tahlil edemezsek, bu ümit maalesef hepimiz için çok büyük bir acıya dönüşecek.

Adalet ve güven arasındaki olmazsa olmaz ilişkiyi yeniden tesis edemezsek, insanlarımızın bu ülkeye olan aidiyetlerini sorgulamaları gibi hayati bir veballe karşı karşıya kalacağız.

Gelir dağılımındaki adaletsizlikleri görmezden gelirsek, insanlarımızı finans kapitalizminin doymak bilmeyen çarklarına yem etmeye devam edersek, sosyal sorunlar neden çığ gibi büyüyor da dur diyemiyoruz sorusu hiçbir zaman cevabını bulamayacak.

Ülke ve millet olarak zor günlerden geçiyoruz. Baktığın yere göre değişir diyenler elbette çıkacaktır. Ancak herkesin bakması gereken bir yer olduğunu biliyorum. Siyasi kimliklerimizden sıyrılıp bakabileceğimiz özel bir alan var; o da vicdanlarımızdır.

Şimdi gecikmiş de olsak, hep beraber başlarımızı ellerimizin arasına alıp düşünmenin zamanıdır. Bu süreç ümit verici bir noktaya gitmiyor. İsteyen dışarıya istediği yorumu yapabilir ama bir de herkes aynaya dönüp, gözlerinin içine bakarak kendi kendisine her şey yolunda cümlesini kursun bakalım, önce kendisi inanacak mı?