Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Veli ve dost

Yasin Aktay Yazdı;

Veli ve dost

Dostluk eşit ve özgür insanlar arasında karar verilerek başlayan ve sürdürülen, hak edilmesi gereken, hak edilmesi için de bedeller ödenmesi gereken bir ilişki biçimidir. Birşeyler almaktan önce birşeyler verme, alan el değil veren el olma üzerine kurulu bir ilişki biçimi yani.

Aslında elin verebildiği şeyin değerini ölçebilecek somut, dünyevi bir kriter yoktur. Çam sakızı çoban armağanıdır ve dostlar arasındaki alış-veriş bir ticari hesaba veya çıkar ilişkisine dayanmaz. Önemli olan armağanın özgür iradeyle, bilerek isteyerek verilmiş olmasıdır ve çoban ile dünyevi anlamda çok daha yüksek statüde insanlar arasındaki fark dostluğun gerektirdiği eşitlik şartını bozan bir fark değildir.

Tam da o yüzden aslında mutlak anlamda “dost yok” deme imkanına sahip olabilecek tek varlık olarak Allah’ın kendisiyle hiçbir şekilde kıyas kabul etmez fani varlıklarla olan dostluğu üzerinde düşünmek büyük bir zorunluluk olarak kendini hissettirir. Hiyerarşik olarak Allah ile insanlar arasında bir eşitlik düşünmek bile mümkün değilken eşit varlıklar arasında olabileceğini söylediğimiz dostluk nasıl mümkün olabilir?

Ama Allah Kur’an’da ve önceki Kitaplarda insanlarla dostluğundan, bazı insanların da kendisiyle dostluğundan sıklıkla bahseder. “Allah’ın dostları (velileri) için bir korku ve üzüntü yoktur.” “Allah iman edenlerin dostudur, onları karanlıktan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin dostları ise tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür”. “İnsanlardan İbrahim’e en yakın olanlar, ona uyanlar, şu nebi (Muhammed) ve iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur (velisidir).”

Bir dostluktan bahsedilmiyor sadece, dostluğun işlevinden de bahsediliyor: Korkudan ve üzüntüden kurtaran, korkuyu ve üzüntüyü gideren, karanlığını aydınlatan bir dostluk. Ama dostluğun tek biçimi değil elbet. Bir de tam tersini yapan dostluklar vardır. Demek ki, dostluğun kendisi bizatihi iyi veya kötü değildir. Kiminle dostluk, nasıl bir dostluk?

Özgürlük imkanını bile Allah’a borçlu olan insanın O’nunla eşit ve özgür bir varlık olarak kurduğu ilişkinin adı ibadet. Kişi Allah’ı aradan çıkarınca dostlarına ibadet etmiş olur. Çünkü dostluk ile ibadet neredeyse aynı işlevi yerine getirir. Güven, sığınma, yoluna tabi olma, yolunu (dinini) takip etme…

İnsanın çevresi kendisine dinini de yavaş yavaş öğretip dünyayı nasıl bir çerçevenin içine sığdıracağını, dünyaya nasıl bir yerden bakacağını güçlü bir biçimde belirliyor. İdeoloji analizleri aslında son kertede aynı kapıya çıkmıyor mu? İdeoloji paylaşılan vehimlerden ibarettir ve bu da düşünce, duygu ve eylem modeli olarak beslendiğimiz dostlarımız tarafından telkin edilir, belki bazen biz onun telkinine katkıda bulunuruz. Michel Foucault en masum haliyle konuşarak iktidar üretmekten veya konuşurken kendiliğinden üretilen iktidardan bahsederken bu sürecin nasıl işlediğini mükemmel bir biçimde tasvir ediyor aslında. Dostlar paylaşımlarıyla, sohbetleriyle, birbirlerine telkin ettikleri korkuları, vehimleri, düşünceleri, ortak zevkleri ve hazları ile birbirlerinin cenneti mi cehennemi mi olurlar? Birbirlerinin karanlığını giderip aydınlığa mı çıkarmakta, aydınlığını yok mu etmektedirler?

O yüzden iman edenler birbirlerini dost edinirler ki oradan dostluklarını sağlam bir temele oturtup Allah’a bağlasınlar. Allah’ı hesaba katmayan dostlukların birbirlerine kula kulluğun kapılarını açması mukadderdir. Allah’a iman edenler ise Allah’a olan dostluklarının yanısıra birbirlerine de dost, veli, olurlar.

Buradaki “dost” kavramı için Kur’an’da zikredilen kavram “veli” kavramı, dostluk için kullanılan tek kavram değil. Yanısıra sadîk, sahib, halil, refik, havari, nasrani gibi kavramlar da var, her biri dostluğun farklı bir boyutu, farklı bir tecrübesine ışık tutan kavramlar. Her birine sonra değiniriz. Veli kavramı ise Allah’a dost olan özel bir zümreye işaret etmiyor. Allah’ın da kendilerine dost olduklarına işaret ediyor, ama daha önemlisi bütün insanların bir şekilde bir “velilik” ilişkisi içinde olduklarına da işaret ediyor. Yani velilik sadece belli bir insan tabakasına ait bir vasıf değil, bütün müminlerin bir vasfı bir yoludur. O kadar da değil, inanmayanların da bir vasfıdır velilik, ama onlar Allah’ın ve müminlerin dışında kendi edindikleri tanrıların ve birbirlerinin velisidirler. İnsan hayatını velayet ilişkisi kurmadan yaşayamayan bir varlık. Önemli olan bu velayet ilişkisini kiminle kurduğunuza dair yaptığınız tercihtir.

Dostluğun bir diğer adı olan velayetin bir iktidar ilişkisini de işaret ettiğini biliyoruz. Ancak burada da iktidar ilişkisini, yani velayet ilişkisini kiminle ve ne ölçüde kurduğumuzun önemi hemen kendini hissettirir. Kendilerine hiçbir borcumuzun olmadığı, bizim gibi yaratılmış, bizim gibi muhtaç, bizim gibi aciz, bizim gibi fani insanlara sergilediğimiz velayetin, dostluğun hemen kula kulluğa dönüşme yolu sonuna kadar açıktır.

Burada velayeti eşit insanlar arasında gerçekleşen bir akit olarak, bir zımni sözleşme olarak bir siyasi model olarak götürebileceğimiz yere götürebiliriz. Velilik ise kuşkusuz sadece tek taraflı işleyen bir iktidar ilişkisini işaret etmez, aynı zamanda karşılıklı olarak işleyen bir dostluk, güven, sevgiyi de gerektirir.

Yunan filozofları dostluğu “eşit ve özgür insanlar arasında gerçekleşen bir siyasi sözleşme” şeklinde ideal bir demokrasi için bir model olarak düşünüyorlardı. Bu modelde yeryüzünden çekilmiş ve insanları kendi haline bırakmış bir Tanrı figürü arada bir yardıma da çağrılır, belki bu özgür ve eşit dostların arasındaki muhtemel harç eksikliğini tamamlamak üzere, ama daha ziyade bu kadar eşit ve özgür insanların herbirinin içindeki iktidar arzusuna gem vurmak üzere. Çünkü başka türlü gem vurulamayacak bu arzunun en ideal tanım ve güzellemeleriyle dostluğun da altını oyma yolu sonuna kadar açıktır.



Anahtar Kelimeler:

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER