26. 09. 2018 Çarşamba
Benim için tatil demek deniz, dağlar, yürümek ve okumak.
Kuşadalı olunca denize öyle hoplamak zıplamak için değil yüzmek için giriyorsunuz.
Manisa, Bursa, Balıkesir´li dostlarınız olunca dağları keşfe çıkıyorsunuz.
Spil dağlarında özgürce dolaşan atların peşine takılıyor, çamların altında kayıtsızca uyuyorsunuz.
Manisa dağlarından, İzmir´i ve Körfez´i seyretmenin doyumsuz hazzını tadıyorsunuz.
İnsan olduğunuzu, tabiatın bir parçası olduğunuzu, yaşamanın tadını hissediyorsunuz.
Dağların, denizlerin güzelliğini görünce şehirden bir defa daha uzaklaşıyorum.
Medeniyetten, teknolojiden, sosyal hayattan, hele şu yalan dolan siyasetten bir daha kaçıyorum.
Havlet, uzlet, yalnızlık bana insanlarla beraberlikten daha güzel geliyor.
Dağ köylerinde bir ev gösteriyorlar, şehirdeki bir bayan kanser olmuş, üç ay yaşarsın demişler. Bayan bu köye yerleşmiş dağda öleyim diye. Üç yıldır burada yaşıyormuş.
Biz şehirlerde kendi kendimizi nasıl öldürdüğümüzün bile farkında değiliz.
Onu alacağım, bunu kazanacağım, şuraya geleceğim diye diye hayatlarımızı arenaya çevirmişiz.
Modern gladyatörler gibi savaşıp duruyoruz hayatta kalmak için.
Hiç ölmeyecekmişiz gibi.
Sahip olunca mutu olacakmışız gibi.
Halbuki, ?Dünya sevgisi bütün hataların başı?ymış.
Biz demirden, çelikten, betondan yapılan varlıklar değiliz.
Her an dağılabilir, her an durabilir, etten, kandan sudan yapılmışız.
Ölüm meleği bir yerlerde bizi gözlüyor.
Dünyanın, ülkelerin, şehirlerin, binaların tarihin devamlılığı bizi kandırıyor.
Biz de onlar gibi devamlı kalacağımızı sanıyoruz bu hayatta.
Halbuki çabuk yıkılacak, bozulacak, geçici bir hayatımız var.
Mezarlardaki tanıdıklarımız hayattakilerden daha fazla.
Dağlara çıkarken dolar 5 yoktu.
İnerken 7 lere çıkıyordu.
Ne güzel yalansız, dolansız, dolarsız, siyasetsiz yaşamak.
Şimdi beş tane bakan ismi bilmiyorum.
Kaç tane bakan olduğunu hiç bilmiyorum.
Bilgi yarışmalarına girsem kesin Amerikan tavuklarını bilmediğim için çuvallarım.
Şimdi artık sadece çam kokularını, denizin dalgasını, yağız atların hür koşuşunu, bulutların zirvelerle dansını biliyorum.
?Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp
Şevk ile her dem uçup, çağırırım dost dost!?