Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Var mı ‘İslamcı entelektüel’ diye birileri?

Yusuf Ziya Cömert, birkaç yazıdır, Esat Arslan’ın “Galyalılara karşı Romalılar” adlı eserinden hareketle, bu yazıda da,İslamcılık düşünce ve pratiğini, siyasi ve sivil ortam açısından ona atfedilen değer, ilgi ve ilgisizlik üzerin

Var mı ‘İslamcı entelektüel’ diye birileri?

Çok aşikâr; yeryüzü hilafetinin artık Müslümanlara verilmesini istiyor Esat Arslan.

Şu gördüğümüz, birlikte yaşadığımız, içlerinden biri olduğumuz Müslümanlara mı?

Değil.

Arslan bir dönüşüme ihtiyaç olduğunu düşünüyor.

“İslamcı entelektüel”in karşı karşıya bulunduğu ‘meydan okuma’ nasıl bir şey?

“O, bir zamanlar harikalar yaratmış, üç dünyayı titretmiş bir uygarlığın çocuğudur: İslam-Osmanlı uygarlığı. Fakat bu uygarlık bugün büyük bir sefalet içinde yüzmektedir. İslamcı entelektüelin görevi bu düşünsel sefalete son vermektir. İslamcı entelektüelin karşısında bütün ihtişamıyla Batı medeniyeti durmaktadır. Ve bu uygarlık jeopolitik olarak İslam uygarlığına kan kusturmaktadır. Eğer İslamcı entelektüel bir zafer kazanacaksa düşünsel olarak Batı’dan çok daha gelişkin bir yaşam ideali ve ütopya tasarımı sunmak zorundadır. Ve burada da zihni serbest değildir. Zira önünde haklı kılınmayı bekleyen ve onun kendisini reddetme şansı bulmadığı bir gelenek vardır. Kur’anıyla, Sünnet’iyle, mezhepleriyle koskoca bin dört yüz yıllık gelenek.”

 

“Geçmiş medeniyetin ihtişamı altında ezilmiş… Batı’nın meydan okuması altında ezilmiş… Kendi kimliğini oluşturan geleneğin arkaikliği altında ezilmiş… Ve tüm bu paramparça olmuşluklar karşısında İslamcı entelektüelden beklenen görev çok büyük bir görevdir: Tüm yeryüzüne ışık tutacak bir hegemonya inşa etmek.”

Esat Arslan “hegemonya” kelimesine olumlu bir anlam yüklüyor.

Kelimenin içinde ‘olumlu’ bir unsur var. Bir görüşe göre hegemonya rızaya dayalı bir çeşit hakimiyettir. Arslan da notunu düşmüş. “Gramsci” demiş.

(Ben hegemonya kelimesini hala sevmiyorum. Kelimeye rastladığım yerde kendimi yokluyorum. Benden uzak. Bu parantezin insicam bozucu olduğunun farkındayım. İşleme konulmasın.)

“Batı’nın ihtişamı, Osmanlı’nın kaybetmişliği, geleneğin arkaikliği, İslam aleminin bugünkü sefaleti içinden ümit, sevgi ve neşe yaratıcı arzu çıkarılamayacak kadar içler acısı bir duruma sokar İslamcı entelektüeli. Aklı başında İslamcı entelektüelin bugün yaşadığı ruh hali her şeye hayır diyen bir pesimizmden ibarettir.”

“Batı’dan çok daha gelişmiş bir yaşam ideali ve ütopya sunmak.”

Eldeki malzemeyle bu ne kadar mümkün?

Esat Arslan kitabı boyunca (Roma’ya karşı Galyalılar, Mana Yayınları) bunun yolunu açabilmek için bir taraftan gelenekle, bir taraftan moderniteyle boğuşuyor. Sınırları zorluyor. Hatta bazen sınırları kaldırıyor. Demiştim ya taşkın bir adam.

Hayır, sınırları zorlamasını, yerine göre kaldırmasını bir nakısa olarak zikretmiyorum.

Bu, önerdiği çok esaslı iş için lüzumlu bir şey.

Ama yine de şu çorak mevsimde, şu alemde var mı Arslan’ın sözünü ettiği İslamcı entelektüel?

Arslan’ın söylediklerini bakılırsa var ama pek iyi bir durumda değil.

“AK Parti iktidarı İslamcı entelektüelin bu olumsuz ruh halini uyuşturmuş ve bilinç dışına sürmüştü. AK Parti’nin maddi zaferi onun manevi buhranlarını hissedilmez hale getirmişti.”

Şu analizleri üzerinde düşünmeye değer:

“AK Parti İslam’ı tüm değerleri ve buhranlarıyla sivil alana itti. Ve siyaseti Batılı normlarla sürdürerek halkta büyük bir rıza yarattı. Bu süreçte AK Parti laikliği, demokrasiyi, insan haklarını, liberalizmi hiçbirinin derinindeki hikmeti kendine mal etmeden bir yönetim aygıtı olarak kullandı. Kendi siviy dünyasında arkaik bir İslam’ı yaşattı. Bu sayede Türkiye’yi oluşturan halkların pek çok renginde (İslamcı, muhafazakâr, liberal, özgürlükçü sol, Kürt, Ülkücü vs.) rıza yaratmayı başarabildi. Fakat dediğim gibi siyasette manipüle ettiği hiçbir değeri özümsememişti.”

“Son altı yedi yıla kadar (Kitabın basım tarihi 2019. Bu durumda bugün için bir altı yıl daha ilave etmemiz yani son 12-13 yıla kadar dememiz gerekiyor) bu siyaset Türkiye’ye huzur, barış ve refah getirmişti. Fakat dediğim gibi sivil alanda yaşatılan arkaik İslam’ın buhranlarının hiçbiriyle boğuşulmamıştı. Bu problemlerin tamamı dondurulmuştu. Bu süreçte İslamcı entelektüele düşen görev AK Parti’yi dış saldırılara karşı korumak, AK Parti siyasetinin uygulamaya dökülmesinde hükümete destek olmak ya da kişi eğer AK Parti’nin yarattığı yozlaşmadan mustaripse AK Parti’ye cephe almaktan ibaret olmuştu.”

“Bu süreçte İslamcı entelektüelin bir Müslüman olarak yaşadığı ıstıraplar yani İslam’ı bir hegemonya olarak yeniden inşa etme sorun tamamen rafa kaldırıldı. Sanki AK Parti’nin maddi dünyadaki zaferi tüm manevi sorunları çözmüş gibi bir hava takındı pek çok İslamcı entelektüel.”

Bu sözleri şöyle tercüme edebilir miyim?

Eğer var idiyse İslamcı entelektüel diye anılabilecek birileri, AK Parti iktidarında kendilerini iptal ettiler.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER