11. 09. 2018 Salı
Filibeli Ahmed Hilmi, dünden bugüne sorumluluk bilinciyle hareket etmenin ne demek olduğunu şu sözleriyle 1913 yılında ortaya koymuş ve ?Muhtemeldir ki sözlerim size acı gelecek, sizin değerli hayallerinizle çarpışacaktır. Lakin her insan, vicdanında bulduğu hakikati söylemeye borçludur. Güven duyulması için bu şekilde hareket etmek namus gereğidir? demiş. Bağcıyla derdi olmadan üzüm nasıl yenir sorusunun cevabını veciz bir şekilde anlatmaya çalışmış. İşte böylesi bir yaklaşımla uyarıda bulunmaya çalışanlar olduğu halde, bugünkü hükümetin iş başına geldiği günden beri en büyük sorunu, bazen acı da olsa her sözü, her uyarıyı tüzel kişiliğine doğrudan saldırı olarak tanımlamasıdır.
İstişare kurumunu işletmedeki cimriliğidir.
En hayati konularda bile ?acaba? sorusunu kendisine sormaktan ısrarla kaçınmasıdır.
Türk Telekom ile ilgili yaşanan tartışmaları biliyorsunuz. Aslında bu tartışmalar da hükümetin toptancılık mantığı ile uyarıları dikkate almadan attığı adımlardan sadece birisidir.
Malum Türk Telekom aldığı krediyi ödemediği için şirketin yönetimi bankalara geçti. İddialar gerçekten çok ciddi. 2005 yılında önemli bir özelleştirme adımı olarak takdim edilen ve 6,5 milyar USD ile sonuçlanan ihalede OGER Telekom Türk Telekom´un yüzde 55 hissesinin sahibi olmuştu. İhalenin ardından yüzde 20 peşinat ödeyen, kalan borcu 5 taksitte ödeyeceğini ilan eden Lübnanlı Hariri ailesi ve Suudi ortaklı OGER Telekom 2007 yılında 4,3 milyar USD kredi alarak kalan borcunu ödemiş ve o yıl itibariyle ihaleye konu hisselerin tamamının sahibi olmuştu. Ancak borçlarını belirlenen sürelerde bankalara geri ödemedi. Bunun üzerine 2013 yılında Akbank, Garanti ve İş Bankası´ndan oluşan konsorsiyumdan toplamda tekrar 4,7 milyar USD borç aldı. Ancak bu borcunu da ödemediği için Türkiye´deki adı OTAŞ olan şirketin bütün hisseleri yakın zamanda bu bankalara geçmiş oldu.
Bu süreçte kimileri nasıl bir vatanseverlik duygusu ise kırılan kolu yen içinde saklamaya çalışırken, kimileri de o sistemi kendisine kalkan olarak kullanıp yanlışları kolayca kapatmayı hedefler. Sonunda kaybeden ülke ve millet olur. Bu da bir kısır döngüyü beraberinde getirir.
Şu gerçeği aklımızın bir kenarına mutlaka not edelim.
Ne pahasına olursa olsun devleti üretimden çekeceğiz, KİT´leri satacağız diyerek vahşi bir özelleştirme programını hayata geçirmek, ekonomiyi küresel baronlara ve onların işbirlikçilerinin müdahalesine açık bir hale getirmek demektir. Söylemek yüreğimizi kanatıyor ama Türk Telekom maalesef bunun acı bir örneği olmuştur.