TBMM Genel Kurulunda Tarım ve Orman Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşların 2022 yılı bütçelerinin görüşmeleri sürdü.
Adalet Bakanlığı bütçesi üzerinde söz alan Abdulhamit Gül, adaletin en yüksek erdem, yeri ve göğü ayakta tutan en yüce değer olduğunu ifade etti.
Büyük bir medeniyetin mirasçıları olarak adalete her zaman ayrı ve özel bir önem verdiklerini belirten Gül, “Bizim adalet anlayışımız, Dicle’nin kenarında bir kuzuyu kurdun kapmasından kendisini mesul gören bir adalet anlayışıdır.” dedi.
Adaletin, insanoğlunun insan kalmasının vazgeçilmez şartı, devletin bekasının da en güçlü temeli olduğunu dile getiren Gül, bu açıdan adil davranma yükümlülüğünün her kurum, her fert için, herkes için hayatın her alanında geçerli bir yükümlülük olduğunu söyledi.
Hiç şüphesiz yargı yetkisinin kullanımının münhasıran yargıya ait olduğunu vurgulayan Gül, şöyle konuştu: “Kimse bu yetkiye ortak olamayacağı gibi, yargı da bu yetkiyi kimseye devredemez, hiçbir kurum, kişi ya da grupla paylaşamaz. Bu gerçeğin ayaklar altına alındığı dönemlerde, yargının nasıl bir zulüm aracına dönüştüğünü çok acı örneklerle tecrübe ettik. Yine, FETÖ’nün aklını kiraya vermiş militanlarının milletin adalet duygusunda açtığı yaralar da halen tazedir. Biz, geçmişte yaşadığımız zulümleri; yargının, vesayetçilerin emrinde milletin ensesinde boza pişirdiği günleri asla unutmayacağız ve o örneklerin de bir daha yaşanmaması için her türlü tedbiri alacağız.”
Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı’nın kendilerinin bu anlamda yol haritası olduğunu, bu belgelerin farklı görüş ve düşüncelerden katılımcı bir anlayışla her kesimi dinleyerek hazırlandığını dile getiren Gül, “Ne yaptığımızı ve ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz.” diye konuştu.
Yaptıkları görüşmelerde ve çalışmalarda milletin yargıdan temel beklentisinin “Ben, bu ülkenin eşit, onurlu ve özgür bir vatandaşı olarak bir haksızlığa uğradığımda hakkımı gecikmeden alayım, adalet gecikmeden ve beni yormadan tecelli etsin ve yerini bulsun.” olduğunu gördüklerini aktaran Gül, işte bu tespitten hareketle hukukun kolaylaştırıcı ve hızlı bir şekilde insanların yanında olması için çalışmaları sürdüreceklerini söyledi.
“Bir bisikletin pedalını çevirir gibi…”
Bugüne kadar beş yargı paketini hayata geçirdiklerini ve devamının geleceğini belirten Gül, şöyle konuştu: “Elbette getirilen bu düzenlemeler bir sihirli değnek değildir. Reform bir süreçtir. Bu konuda asıl olan sürekliliktir ve bizim de reform irademiz diridir, tazedir ve bu konuda kararlılığımızı sürdürüyoruz.
Biz adeta bir bisikletin pedalını çevirir gibi bu çalışmalarımızı yapıyoruz. Şüphesiz iyi kanun, iyi uygulama ile hayat bulur. Bu anlamda en iyi reform, esas itibarıyla en iyi uygulamadır. İyi ve doğru uygulamanın en değerli örneklerini insanımızın onur, haysiyet ve itibarını korumaya yönelik düzenlemelerde görmekteyiz. Mesela 2017 yılında CMK’da yaptığımız ‘lekelenmeme’ hakkına ilişkin değişiklik, insan onurunu el üstünde tutmasına yönelik çok önemli bir düzenlemedir. Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar 482 bin ihbar hiç işleme konulmadı ve bundan bu vatandaşlarımızın kendilerinin bile haberi olmadı. Yani 482 bin vatandaşımızın evine, iş yerine, devlet memuru ise dairesine, işçiyse fabrikasına polis gitmemiş, bu insanlar gereksiz yere savcının huzuruna çıkarılmamıştır. Biz bu düzenlemeyi getirmeseydik, binlerce vatandaşımız mağdur olacaktı.
İnsan haklarıyla yaşar. Dili, inancı, yaşam tarzı, siyasi görüşü ne olursa olsun 84 milyon vatandaşımızın şerefi, itibarı devlete emanettir. Hukuk devletinin temel amaç ve görevi insanın doğuştan getirdiği bu hakları korumaktır, yaşatmaktır, geliştirmektir. Tüm çabamızı buna yönelik sürdürüyoruz.
Geçmişte FETÖ’cülerin delil tezgahlarıyla, üretilmiş delillerle, tapelerle, kasetlerle, şantajlarla itibar suikastliğine, haysiyet cellatlığına nasıl soyunduklarını, bu amaçla hukuku nasıl kullandıklarını hepimiz çok iyi biliyoruz. Biz bu zihniyete de bir daha asla mahal vermeyecek şekilde bir hukuk sistemi için çalışıyoruz. Örneğin, iddianamelerde iddia konusu olaydan başka özel hayat konularına girilmesini yasakladık.
Yine, iletişim kayıtları eskiden sadece savcının takipsizlik kararı üzerine yok ediliyordu. Bunu beraat kararları için de getirdik.
‘Vatandaşımıza güven esastır’ ilkesi gereğince, taahhütle serbest kalma imkanı da, vatandaşımızın itibarına yönelik önemli düzenlemelerden biriydi. Bu kapsamda, sırf ifade almak üzere gece yarısı gözaltına alma, otelden, havaalanından yakalama gibi uygulamalara son verdik. Düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten bu yana geçen 5 ayda 11 bin 67 vatandaşımız taahhüt vererek serbest kalmıştır.”
Gül, İstanbul Havalimanına kurulan adliyeden 14 bin 200 vatandaşın bu kolaylıktan yararlandığını, Sabiha Gökçen Havalimanına da bir adliye kuracaklarını söyledi.
Tutukluluğa azami süre
1 Ocak 2022’den itibaren sulh cezaların verdiği tutuklama kararlarına itirazlara artık asliye ceza mahkemeleri tarafından bakılacağını anımsatan Gül, “Bilindiği üzere, tutuklama bir cezalandırma aracı değil bir tedbirdir. Tutukluluğa azami süre getirdik; eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağı yönündeki ilkeyi güçlendirdik. Çünkü biz ifade hürriyetinin, eleştirinin, düşünceyi açıklamanın demokratik hukuk devletinin temel unsuru olduğuna inanıyoruz.” diye konuştu.
Bu çerçevede internette erişimin engellenmesi kararlarının, internet sitesinin tamamı için değil, sadece hukuka aykırı içerikle ilgili olarak uygulanmasını da yine bu yaklaşımla hükme bağladıklarını dile getiren Gül, “İfade özgürlüğünü ilgilendiren mahkeme kararlarının istinaf mahkemelerinden sonra bir kez de Yargıtay incelemesinden geçmesi yönünde düzenleme yaptık. Yaklaşık 35 bin vatandaşımız bu düzenlemeden yararlandı ve dosyaları istinafta kesinleşmişken yeniden açılarak Yargıtay’a gitti, hukuk güvenliği anlamında bu çalışmalar yapıldı.” bilgisini verdi.
Yine, bu yıl kanunlaşan 4. Yargı Paketi’nde hak ve özgürlük temelli bir bakış açısıyla adli kontrol tedbirini de revize ettiklerini dile getiren Gül, adli kontrol tedbirinin devam edip etmeyeceğinin en geç 4 aylık aralıklarla hakim tarafından inceleneceğini anımsattı.
“Mağdur odaklı adalet” şeklinde kavramlaştırdıkları bu çalışmalarda vizyonlarının “Adliyenin kapısı adaletin kapısıdır.” olduğunu belirten Gül, “Bu kapı herkese açıktır, herkesin bu kapıdan memnuniyetle ayrılması temel amacımızdır. Suça sürüklenen çocuklar, cinsel suç ve şiddet mağduru kadınların ifade ve beyanlarının uzman eşliğinde alınmasını sağladık. Halihazırda 105 adliyede adli görüşme odaları var. Bu ortamlarda 40 binin üzerinde mağdurun derdi uzmanlar tarafından dinlenmiş ve yeni travmalar yaşamaması için çalışmalar yapılmıştır.” bilgisini verdi.
Adli destek ve mağdur hizmetleri birimi tarafından şu ana kadar 20 bin vatandaşa doğrudan danışma ve bilgilendirme hizmeti verildiğini bildiren Gül, “Mağdurun elinden tuttuk, onu derdiyle baş başa bırakmadık. Vatandaşımızın, hukukun yük olan değil, yük alan anlayışıyla baş başa kalması için çalışmalarımızı yapıyoruz.” diye konuştu.
Kadına yönelik şiddetle etkin mücadelenin de önemli çalışmalar arasında olduğunu ifade eden Gül, geçen yıl, Cumhuriyet başsavcılıkları bünyesinde, “Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Büroları” kurduklarını, soruşturmaların buralarda görevlendirilen uzmanlaşmış savcılar tarafından yürütülmesini sağladıklarını hatırlattı.
Eşe karşı işlenen suçlarda cezayı artırıcı nedenlerin, boşanılan eşi de kapsamasının sağlandığını anımsatan Adalet Bakanı Gül, 90 yıldır uygulanan icra yoluyla çocuk teslimi işlemlerine son verdiklerini söyledi.
“1 milyon 650 bin uyuşmazlık uzlaşmayla sonuçlandı”
Adaletin gecikmeden yerini bulmasının en önde gelen hassasiyetlerinden biri olduğunu belirten Gül, geç verilmiş bir kararın, dosyayı sona erdirmiş olsa da adaleti tecelli ettirmiş sayılmayacağını vurguladı. Gül, “Bunun için ‘Geç gelen adalet, adalet değildir.’ diyoruz. Bu nedenle yargıda hedef süre uygulamasını başlattık. Hakim-savcı en başta vatandaşımıza davanın ne kadar sürede biteceğini söylüyor ve vatandaş da önünü görüyor.” ifadelerini kullandı.
2018’de iş, 2019’da ticari ve 2020’de de tüketici uyuşmazlıklarında arabuluculuğu dava şartı haline getirdiklerini anımsatan Gül, uygulamanın başından itibaren 1 milyon 650 bin uyuşmazlığın uzlaşmayla sonuçlandığını kaydetti.
Özellikle UYAP, e-duruşma, celse, hafta sonu noterlik, elektronik tebligat gibi düzenlemelerle çevreci uygulamaları sürdürdüklerini belirten Gül, sadece elektronik tebligat uygulamasıyla 51 bin 500 ağacın kesilmekten kurtulduğunu ve 3 bin ton kağıttan da tasarruf edildiğini bildirdi. Gül, Ankara’ya yeni adliye binası için proje çalışmalarının sona geldiğini söyledi.
Yapılacak düzenlemeler
Gül, 2023 hedeflerine emin adımlarla yürüdüklerini, gecikmeyen adalet ve kolaylaştıran hukuk için yeni adımlar atacaklarını belirterek, “Uzun yargılamadan kaynaklı zararlar yönünden Bakanlığımız nezdinde İnsan Hakları Tazminat Komisyonuna başvuru imkanı getireceğiz. Yani davası çok uzun sürdüğü için mağdur olan vatandaş artık bir daha ‘Ben mağdur oldum, tazminat almak için mahkemeye başvurmak zorunda kalıyorum.’ demeyecek. Mahkemeden kaynaklı bir eğer uzama, makul süre aşıldıysa devlet olarak, yürütme olarak vatandaşımızın mağduriyetini giderecek bir düzenleme yapacağız.” diye konuştu.
Bakan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Üst mahkemelere başvuru hususunda çok farklı süreler var. Bu sürelerle ilgili yeknesaklık sağlayacak düzenlemeyi hayata geçireceğiz. Boşanma davalarının uzun sürmesinden kaynaklı mağduriyetleri ortadan kaldıracak bir usul üzerinde çalışmalarımızı tamamlamak üzereyiz. E-tebligat, e-duruşma, ara buluculuk gibi seri muhakeme, basit yargılama gibi yeni usullerin de kapsamını genişletmiş olacağız.
İhtisas mahkemeleri oluşturmaya devam edeceğiz. Vatandaşın malını mülkünü ilgilendiren konular öncelikli olarak davalarda görülecek ve sonuçlanacak. Vatandaşımız ile kamu kurumları arasında bir ihtilaf olduğunda, vatandaşımız devletle mahkemelik olmadan bir masa etrafında oturacak ve eğer anlaşamazsa dava yoluna gidecek. Vatandaş ile idare arasındaki itilaflarda pilot dava usulüne geçeceğiz. Örneğin, aynı konuda 10 bin dava var diyelim. 10 bin davanın bir tanesine göre, aynı konu olduğu için, 9 bin 999 dava aynı gün karara bağlanacak.”
Hakim ve savcı yardımcılığını hukuk sistemine kazandıracaklarını ifade eden Gül, “Hakimlere ve savcılara coğrafi teminatı getireceğiz. Yargıtay, Danıştay üyeliğine seçilebilmek için birinci sınıf olma şartının yanında ayrıca kıdem şartını da getireceğiz.” dedi.
Gül, ceza kanunundaki suç ve yaptırım dengesini, toplumun adalet duygusunu tatmin edecek şekilde tümüyle gözden geçireceklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Israrlı taciz ve takip fiillerini ayrı bir suç olarak, caydırıcı bir suç olarak düzenlemeye yönelik çalışmalarımızı tamamladık. Bu konuda da ümit ediyorum en kısa zamanda gerekli düzenleme olacaktır. Yine, nefret söylemi ve nefret suçuna ilişkin ceza kanunumuzda yeni ve müstakil düzenleme yapılması da çalışma konularımız arasında. Şiddet mağduru kadın olsun, çocuk olsun, engelli olsun, hak arayışında adliyede yalnız bırakılmayacak. Bu konuda da çok özel çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Sanığın duruşma esnasında, avukatın hukuki yardımından daha güçlü bir şekilde istifade edebilmesi için duruşma salonunda oturma düzenine ilişkin bir değişiklik yapacağız. Savunma ve avukatlık hizmetlerinden alınan vergi oranlarını düşüreceğiz. Kamu avukatlarının çalışma esaslarına ve özlük haklarına yönelik iyileştirme yapacağız.”
Adalet personelinin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik çalışmaları da sürdürdüklerini bildiren Gül, “2022 yılı içerisinde düzenlenecek 3600 ek gösterge dahil tüm iyileştirmelerden adliye ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü personelimizin de yararlanması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Sözleşmeli personelin kadroya geçmesi hususunda da somut neticeleri 2022’de alacağımıza inanıyoruz. Fazla mesai ücretinin kapsamı ve miktarını artıracağız. Yine, 675’deki düzenlemeyle ‘adalet hizmetleri sınıfı’ oluşturarak bu konuda yeni bir hizmet sınıfının oluşması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. 2022’de 12 bin yeni personel alacağız.” dedi.
Bakan Gül, “İnanıyorum ki 2023 yılına kadar hala devam eden reformlar hayata geçecek ve her bir vatandaşımızın daha güvenli bir şekilde, adliyenin kapısından geçerken de o kapıdan girince de ‘Evet, benim için, adalet için çalışan bir yargı var.’ duygusuna kavuşması için çalışıyoruz.” ifadesini kullandı.