Değişim, süreklilik içinde bir değişim olarak anlatıldığında, bunun siyasal karşılığı genellikle olumlu olmaktadır. Çünkü toplum esasen değişimi, siyasal iddiaların kendisinde değil, kadroların yenilenme ve dinamizminde aramaktadır.
Siyasette sıklıkla kullanılan ama uygulamaya geçirilmesinde zorluklar yaşanan kavramlardan birisi de değişimdir. Yelpazenin neresinde olursa olsun, tüm siyasi akımlar ‘değişimi’ söylemlerinin odağına koymayı tercih eder. Ama uygulamaya gelindiğinde bu kavram genellikle ötelenir veya yok sayılır. Kavramın cazibesi, toplumsal zeminde oluşturduğu olumlu iklimin ve bunun üzerinden ortaya çıkarabileceği olası sonuçların bu tutumda etkili olduğunu söylemek mümkün. Değişim kavramını siyasi süreçlerinin ana omurgası yapmayı başaran siyasi hareketlerin uzun iktidar süreçleri yaşadığını görüyoruz. Bu duruma ilişkin en iyi örneklerden birisi, Japonya Liberal Demokrat Partisi’dir.
Japonya Liberal Demokrat Partisi
Japonya’nın köklü partilerinden birisi olan Liberal Demokrat Parti (LDP), merkez sağda siyaset yapmakta ve genel anlamıyla, muhafazakâr siyasi çizgiyi temsil etmektedir. LDP’nin en temel özelliği ise çerçevesi net olarak tanımlanmamış bir ideolojiye ve siyasal felsefeye sahip olmasıdır. Parti, farklılıkları kendi içinde kurumsallaştırarak yönetmeyi tercih ediyor ve bunu da başarıyor. Tüm kesimlerin yer bulacağı bir ‘şemsiye’ sistemiyle her kesimin kendine yer bulacağı yapıyı kurmak önemli. Bunu, tehdit algılarına göre ortaya çıkmış konjonktürel ‘iş birlikleri’ değil, tüm toplum kesimlerinin barınabileceği ve kendini ifade edebileceği bir çatı yapı olarak tanımlamak doğru olur. Bu durumun, partinin hareket kapasitesini olumlu etkilediği ise açık.
Siyasal pozisyon ile birlikte LDP’nin ülkeye ilişkin genel hedeflerinin de bu süreçte etkili olduğunu ifade etmek gerekir. Parti, ihracatın sürekli artırılmasına dayalı ekonomik büyümeyi ve dış politikada ABD ile uyumlu siyasi tutumu temel ilke olarak kabul etmiştir. Bununla birlikte önemli olan diğer bir hedef ise idari reformcu karakteridir. Bu yönüyle, vatandaşın hayatını kolaylaştıran bir siyasal pozisyonu ortaya koymaktadır. LDP, kamu işlemlerinin kolaylaştırılmasını, özelleştirmeyi ve vergi reformu gibi başlıkları da öncelikli hedefleri olarak güncellemektedir.
Bu kısa tanımlamayı bir kenara bırakacak olursak, LDP’nin siyasal pozisyonunu ifade eden en önemli farklılık, çerçevesi net olarak çizilmemiş siyasi perspektifin ortaya çıkardığı uzun iktidar sürecidir. Dünyada en uzun süre iktidarda kalan partilerden birisidir. Bu durumun LDP’yi farklı kıldığı açıktır. 15 Kasım 1955 tarihinde kurulan LDP, 1958 yılından bu yana 57 yıldır iktidarda. Son seçimlerde önemli kayıp yaşamış olsa da, seçimleri kazanmayı bildi.
Son seçimde ortaya çıkan sandalye kaybını etkileyen temel faktörün, iktidar partisine karşı ortaya çıkan bloklaşmanın etkili olduğu ifade edilmekledir. Japonya iktidar süreçleri analiz edildiğinde LDP’nin sadece, 1993-1996 yılları arasında 3 yıl ve 2009-2012 yılları arasında da 3 yıl olmak üzere toplam 6 yıl iktidardan uzak kaldığı görülür. Bir parti için bu tür olumlu tabloyu ortaya çıkaran faktörlere odaklanmakta yarar var.
Uzun Süreli İktidarı Mümkün Kılan Faktörler
Bir ülkede ve partide ortaya çıkmış olumlu bir sonucu olduğu gibi kopyalayıp uygulamak doğru olamayacağı gibi pek mümkün de değildir. Ancak, olumlu örneklerden ders almak ve kendi koşullarına uyumlu hale getirip uygulamak başarılı sonuçlar verebilir. LDP örneği buna imkân tanıyan başarılı bir örnek. Bu örneklik üzerinden, siyasi partilere iktidarda kalma imkânı sağlayan temel faktörleri sıralamak gerekirse;
- Parti kadrolarında, motivasyonu diri tutmak ve sisteme giren yeni seçmen taleplerini gözetleyebilmek için düzenli değişime ve yenilenmeye başvurmak. LDP dünya genelinde parti kadrolarında değişimi oldukça düzenli uygulayan partilerden birisidir. 57 yıllık iktidar sürecinde, kadrolarda yapmış olduğu yenilenme dikkate alınırsa, değişimin iktidar sürecine etkisi net olarak görülür. Bu durum, hâkim parti kavramı ve siyasi yarışın bu parti içinde yaşanması şeklinde okunmaktadır.
- Merkez ile çevre arasında koordinasyonu sağlayan ve toplumun geniş kesimlerinin taleplerini dikkate alan siyasi anlayışı içselleştirmesi. Var olan bir kimliğe yaslanmadan, tüm kimliklere temsil imkânı sunacak siyasal bir perspektifi içselleştirmek. Bunu yaparken de marjinal sayılabilecek keskin ideolojik önermeler yerine, esnek ve toplumun geniş kesimlerine yönelik kuşatıcı siyasi pozisyon sergilemeye özen göstermek.
- Siyasette dönemsel iş birlikleri ve buradan üretilen değişken siyasal pozisyonları değil, toplumun geniş kesimlerinin kendilerine siyasi temsil imkânı/alanı bulacağı bir yaklaşımın tercih edilmesi. Kuşatıcılık olarak somutlaştırabileceğimiz bu tutumu, gündelik ‘kazanımlara’ ve küçük siyasal ‘çıkarlara’ heba edilmemesi elbette önemli.
- Toplumun ekonomik beklentilerini karşılamayı ve ülke kalkınmasını hedefleyen politikalara odaklanmak. Çünkü güvenlikten sonra, toplumun en temel talebinin ekonomik refah olduğu ve bunu sağlamanın yolunun da kalkınma olduğu açık.
- Dış politikada tüm taraflarla iletişime açık olmayı önceleyen hem bölgesel hem de küresel iş birlikleri kurmaya çalışan dış politika perspektifini hayata geçirmek. Bu yaklaşım hem barışı kalıcılaştırdığı hem de ekonomik kalkınmayı içerdiği için önemlidir.
LDP ve benzeri partiler dikkatlice izlenirse, bu tür sonuçları çıkarmak mümkün. Bunlar hem partilere iktidar imkânı hem de istikrar kavramıyla ifade edilen gerçekliğin ülkeye sağladığı fırsatlara ulaşma olanağı sağlıyor.
Açık olumlu örnekliğe rağmen, siyasette kadro değişimi ve süreklilik denklemini kurmak kolay değil. Bir taraftan topluma değişim vaad ederken, diğer taraftan da iktidarı sürdürme konusunda toplumdan destek talep edilmektedir. Olağan koşullarda bu iki unsuru bir arada savunabilmek, tezat teşkil eder gibi görünebilir. Ancak siyasetin toplumsal dinamikleri açısından bakıldığında öyle olmadığı görülür.
Değişim, süreklilik içinde bir değişim olarak anlatıldığında, bunun siyasal karşılığı genellikle olumlu olmaktadır. Çünkü toplum esasen değişimi, siyasal iddiaların kendisinde değil, kadroların yenilenme ve dinamizminde aramaktadır. Japonya örneğinde olduğu gibi, dinamik kadrolara sahip ve siyasal iddialar açısından sürekliliği sağlayan politik hareketler toplum ile sahici bir bağ kurabilmektedir.
Kaynak: Farklı Bakış