Koronavirüs salgını sebebiyle ilk ve orta öğretimde 2, yükseköğretim kurumlarında da 3 hafta tatil kararı alınmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı’nca ilk ve ortaöğretim kurumlarında tatil sebebiyle ortaya çıkacak olan zaman kaybının uzaktan eğitim ile kapatılacağı açıklandı. Bakanlığın bu alanda önceden de bir hazırlığı vardı. Ancak, bu hazırlık öğrencilere bir takviye mahiyetinde olacaktı. Bu takviye eğitimi şimdi temel eğitimin yerini alacak görünüyor. Başlangıçta üniversitelerde böyle bir eğitim söz konusu değildi. Ancak, YÖK’ten yapılan açıklama ile üniversitelerin de uzaktan eğitime katılacağı belirtildi.
Hemen belirteyim ki, tüm bu gelişmeler öncelikli olarak akla ilk ve ortaöğretim için 2, yükseköğretim için 3 hafta eğitime ara verme kararının uzatılacağı düşüncesini getiriyor. Eğer açıklanan tatil sürelerinin uzatılması söz konusu olmayacaksa özellikle yükseköğretim kurumlarında uzaktan eğitime gerek kalmayabilirdi. Çünkü bu tatil sürelerini üniversitelerimizde hatta ilk ve ortaöğretimde yaz tatili bir miktar kısaltılarak kapatabilirlerdi. Çünkü üç haftalık tatilin sebep olacağı program uygulamasındaki aksamayı kapatmak zor olmazdı.
Akla, “Mademki çocuklar tatildeler ve evlerinde günlerini geçiriyorlar, öyle ise bu boş zamanı uzaktan eğitim ile değerlendirmek yararlı olmaz mı?” sorusu gelebilir. Hemen belirteyim ki, uzaktan eğitim belli bir alışma süresine ihtiyaç duyacaktır. Öğrenciler bir yandan korona sebebiyle girdikleri psikolojik sıkıntı içindelerken ders çalışmaya yönlendirmek zor olacaktır. Çünkü bırakın uzaktan eğitimden yararlanmayı, bu tatilde kitap okutmak bile velileri zorluyor. Çünkü sadece öğrenciler değil veliler de korona haberleri ile bunalmış durumdalar. Bu bakımdan uzaktan eğitimden beklenen yararın sağlanabileceği insana fazla gerçekçi gelmiyor.
Evlerde genellikle televizyonlar sürekli açık ve salgın ile ilgili gelişmeler takip edilmeye çalışılıyor. Özellikle hemen her saat başı salgından korunmaya yönelik uyarılar ister istemez sadece büyükleri değil gençleri de yakından ilgilendiriyor. Sonuç olarak bu olağanüstü şartlarda hiçbir şey yokmuş gibi eğitimde ortaya çıkacak 2-3 haftalık aksamanın ille de giderilmesi için uzaktan eğitimin devreye sokulmasından özellikle gençlerin bu derslere odaklanması zor olacaktır. Bu arada anne babaların mecburi olarak evlerine kapanmalarının çocuklarına daha fazla zaman ayırabileceklerini, bir kaynaşmanın olabileceği söylemlerini gündeme getiriyor. Ancak, bir yandan insanların aralarında sosyal mesafe bırakmaları gerektiği tavsiyelerinin haklı olarak her gün defalarca tekrarlanması karşısında söylenen bu sosyal mesafeyi kaldırarak aile fertlerinin birbirlerine yakınlaşması bir tezat teşkil ediyor. Bu tavsiyeleri önemsiz buluyor değilim. Ancak, hiçbir sorun yokmuş gibi hareket edilmesi, insanların öyle davranmasının beklenmesi, bunun da ötesinde hayatın durma noktasına geldiği bir durumda dersler aksamasın yaklaşımı doğru olmakla birlikte gerçekçi görünmüyor. Kanaatim o ki, bu uzaktan eğitimin ardından gerçekleştirilecek özellikle üniversitelerdeki sınavlarda başarı büyük oranda düşecektir. Dileğim elbette aksinin olması ve bu alınan karara da özellikle velilerin çocuklarının uymasını sağlamakta ellerinden geleni yapmalarıdır. Ama genç ve çocukların büyüklerinden daha hassas olduğu düşünüldüğünde bu geçici dönemde gençlerden hiçbir şey olmamış gibi, başarılarında bir gerileme olmamasını beklemek ne kadar uygulanabilir olduğunu ilgililerin yeniden gözden geçirmesinde yarar var.
Ekonominin salgından fazla etkilenmemesi için devlet olarak ciddi kararlar alınırken, bu gelişmelerden öğrencilerin hiç etkilenmeyeceği düşüncesinin yerine bu gençlere daha farklı nasıl destek olabiliriz diye düşünmekte yarar var.