Abdülkadir Özkan yazdı...
Salgın hastalık hayatımızın her alanını etkiledi, etkilemeye devam ediyor. Ekonomiye etkileri üzerinde sıkça durduk. Çünkü hayatımızda meydana gelen her türlü olumsuzluğun bir ekonomik boyutu ortaya çıkıyor. Söz gelimi okulların tatil edilmesi kırtasiyecileri etkiledi. Elbette sadece kırtasiyeciler etkilenmedi, okul malzemelerinin tüm üretici firmaları etkilendi. Sonuç olarak dükkân kirası ödeyemeyen, ödemekte zorluk çeken çok esnaf tanıyorum. Şehir içi ulaşımdan şehirlerarası ulaşıma kadar çeşitli alanlarda hayat durma noktasına geldi. Kısacası, salgın ekonomide ciddi olumsuzluklara yol açtı. Özellikle eğitim alanında ortaya çıkan olumsuzluklar alınan tüm tedbirlere rağmen henüz giderilebilmiş değil. Çünkü ülkemizde öğrencilerden velilere ve öğretmenlere kadar uzaktan eğitim hayatımıza birdenbire girdi. Böyle olunca da bir uyumsuzluk söz konusu oldu. Çünkü toplum olarak eğitim, öğretim deyince akla gelen husus, öğretmen, öğrenci veli ve okul oluyor. Bunlardan birisi eksik olduğunda ister istemez uyumsuzluklar söz konusu oluyor. Sanıyorum sözünü ettiğimiz dört unsurdan belki okulun yerinin doldurulmasına biraz daha alışık durumdayız. Çünkü yıllardan beri bazı veliler çocuklarına okulu takviye etmek için özel öğretmenlerden ders aldırıyorlar. Böylece öğrenci ile öğretmen yüz yüze gelme imkânı buluyor. Hâlbuki salgının etkilerinden öğrenci ve öğretmenleri korumak için uzaktan eğitimin devreye sokulması ile öğrencilerin kendi öğretmenleri ile ilişiği kesildiği gibi okul da ortadan kalkınca uyum sağlanmasında ciddi sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunların artışında devlet ve toplum olarak uzaktan eğitime hazırlıksız yakalanmış olmamızın önemli etkisi oldu.
Bir başka husus ise Milli Eğitim Bakanlığı’nın uygulamaya koyduğu uzaktan eğitimde öğrencilerin öğretmenleri görmelerine rağmen soru soramıyor oluşları bu eğitim türünün sağlayacağı faydayı çok azalttı. Buna karşılık bazı okulların öğrencilerine yönelik devreye soktukları uzaktan eğitim daha yararlı oldu. Şahsen Milli Eğitim Bakanlığı’nın yürüttüğü uzaktan eğitime ilgi duymayan çocukların kendi öğretmenleri ile karşı karşıya gelerek yapılan uzaktan eğitime ilgi duyuyorlar. Öğretmenleri ile karşılıklı soru cevap yapabiliyorlar. Bu ise öğrencinin derse ilgisini artırıyor.
Tüm bunları uzaktan eğitimin hiçbir faydası olmadığını anlatmak için sıralıyor değilim. Çünkü uzaktan eğitim ile öğretimi sürdürmek mümkündür ve bunun çeşitli örnekleri vardır. Hatta ülkemizde ve yurt dışında bazı ülkelerde uzaktan eğitim veren üniversite ve yüksek okullar vardır ve öğrenciler buralardan yetişmiş olarak mezun olabilmektedirler. Ancak, bu tercihin hazırlıklı ve bilinçli olarak yapılmış olması gerekiyor. Salgın sebebiyle ortaya çıkan zorunlu uzaktan eğitim ise bir tercih değil, mecburi kabulü gündeme getirdi. Okulların tatil edilmiş olması genellikle çocukların okulla ilgisini çok azalttı. Bu bakımdan gönüllü uzaktan eğitimin zorunlu olmaktan bir an evvel çıkması öğrencilerin geleceği açısından çok önemli. Kaldı ki, yüz yüze eğitimin önümüzdeki Pazartesi’den itibaren 1-2-3-4-8 ve 12’inci sınıfları kapsayacak olması sanıyorum öğrencilerin yeniden okulları ile bağlarını kurmalarına ve geliştirmelerine vesile olacaktır. Hemen belirteyim ki sağlık insanımız için her şeyin önünde gelir. Ancak, Milli Eğitim Bakanı yaptığı açıklamada okullarda yüz yüze eğitimin başlamasından bugüne kadar bir olumsuzluk söz konusu olmadığını özellikle vurguladı. Bu durum bana ümit verdi. Mademki bir olumsuzluk söz konusu değildir o zaman benim gölge boksu olarak nitelendirdiğim uzaktan eğitimden gecikilmeden yüz yüze eğitime dönülmesinde yarar var. Çünkü kim ne derse desin sadece ilk ve orta eğitimde değil yüksek öğretimde de öğrenciler ciddi kayıplar yaşamaktadırlar. Bu bakımdan dileğimiz salgının bir an evvel hayatımızdan çıkmasıdır. Buna ihtiyaç var.