Önce şunu söyleyeyim.. 1958’den beri dünyada ve özellikle Ortadoğu’da olup bitenleri anlamaya ve hele de Türkiye’nin haricî siyasetini takip etmeye çalışan birisi olarak belirtmeliyim ki, bunca siyaset ve devlet adamlarımız arasında, hem Amerika ve hem de Rusya ile bu derece etkili ve dik duruşlu bir siyaset izleyebilen Erdoğan çapında ikinci bir lider hatırlamıyor ve bilmiyorum. (Arzu edenler, Birinci Şef’in Amerikalılara hitaben ve Amerikan Sefiri’nin yanında ve onun tarafından dikte edilmişçesine yayınladığı mesajı da internetten izleyebilirler.)
***
Ama muhalifler zâten husûmet ve kıskançlıklarından dolayı Erdoğan’ın bu farklılığını kabullenemiyor ve kendi hitap ettikleri kesimleri hışımlandırabileceklerini düşünerek teğet geçiyorlar.
Ne var ki, bizim camiamız içinden ve amma, başka sosyal kesimlerin beğeni ve alkışını kazanabilmek ve onlar tarafından alkışlanmaktan medet uman bazıları da, o muhalif kesimlerin ağzıyla değerlendirme yapmayı yeğliyorlar ve Erdoğan’ın B. Amerika’daki son görüşmelerini başarısız olarak nitelemeye çalışıyorlar.
***
‘Fakir’ ise, birilerinin ne dediğine, diyeceğine aldırmayarak, doğru olduğuna inandığını belirtmeye çalışıyor ve Erdoğan’ın bizim neslimiz arasında iç ve dış siyasette, mevcut imkân ve şartlar çerçevesinde yapabildiklerini büyük çapta doğru buluyor ve destekliyor. Bunun, onu hatasız saymak mânâsında olmadığını da sık sık hatırlatarak..
***
Allah aşkına, hele de 1960 Askerî Darbesi’nden beri herhangi bir Amerikan Başkanı’na hitaben görüşlerini en net şekilde sunabilen bir başkası var mı?
Erdoğan eğer kemalist-laik kesimin değerleriyle hareket etmiş olsaydı, o cephenin onu nasıl kahramanlaştırdığı görülürdü.
***
Haa görülmeli ki Amerikan Başkanı da açık söylüyor. O da geçmiştekiler gibi değil. Erdoğan, ona ‘Bu nasıl müttefiklik. Biz NATO’da ve bunca yıldır müttefikiz’ hatırlatmasında bulunurken, Trump hâlâ, YPG’lilerle de ‘müttefik’ olduklarını ve onlarla da iyi iş yaptıklarını ısrarla belirtiyor ve hemen ardından da ‘Sizinle işbirliğimiz de harika!’ diyerek, 65 yıllık bir NATO müttefikliğini güyâ gözardı etmediğini ifade ediyordu.
Erdoğan’ın, Trump’ın bu sözlerini değerlendirmediğini sananlar yanılırlar. O bunların ne mânâya geldiğini biliyor. Ama o da dikleşmeden ve amma Amerikan kamuoyuna da canlı olarak yayınlanan görüşme sırasında da, dik duruşlu tavrını vakarla sürdürdü.
***
Kezâ, Erdoğan, Rusya Başkanı Putin’in de, nasıl dost görünümlü bir kurnazlık içinde olduğunu bilmiyor değil.
Ve henüz birkaç sene önce bir Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonra ortaya çıkan gerilim sırasında, Putin’in NATO’ ülkelerine, ‘Türkiye’nin bugünkü yöneticileri Türkiye’yi bir İslam Devleti’ne dönüştürmek istiyor’ dediğini de unutmuyor herhalde... Ve hâkezâ, Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki, son askerî harekâtı üzerine, Amerika’nın geri çekilmesiyle meydana gelen boşluğun Rusya tarafından doldurulduğunu ve Türkiye’nin USA ve NATO’dan ayrı olarak Rusya tarafından da muhasara edilmeye çalışıldığını Erdoğan elbette görüyor.
Çünkü Rusya, Kırım ve Ermenistan’daki güçlü üslerinden ayrı olarak bugün Suriye’ye de iyice yerleşmiş bulunuyor ve 4 sene öncesine kadar Suriye’de sadece Tartus Üssü’nde bulunurken, şimdi, Humeymim ve -Nusaybin’in 2 km. ötesinde olan- Kamışlı’da da yeni bir üs kuruyor. Bu, öyle çok sıradan ve basit bir gelişme olarak görülmemelidir.
***
Emperyalist güçler dünyayı bölüşmek isterken, kendilerine teslim olmak istemeyen, dik durmaya çalışan, halkının şahsiyetini kendi şahsiyeti bilen bir lideri ve ülkesini elbette sıkıştırmak isteyeceklerdir.
***
Erdoğan’a kitlelerin, ‘Dik dur eğilme, bu millet seninle!..’ nidâlarının krizler sırasında ne kadar fiiliyata konulacağı ise bundan sonra görülecektir.