Yaşadığımız salgın süreci egemen güçlerin güdümündeki küresel dünya sisteminin kırılganlığını ve güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmadığını gösterdi. Dünya, büyük buhrandan beri yaşanan en büyük ekonomik krizin eşiğindedir artık. Tam da bu zamana denk düşen ABD başkanlık seçimlerinin ardından yaşananlar “küresel değerler” diye pazarlanan kavramların da tartışmaya açılmasına yol açtı. 1992’den itibaren Ortadoğu’yu, demokrasiyi getirme iddiasıyla kan gölüne döndüren ABD için durum farklıdır ve hatta Roger Garaudy’nin dediği gibi çöken sadece ABD değil, bütün bir Batı'nın küresel değerleridir, Avrupa da ondan farklı değildir.
ABD ve Çin arasındaki ekonomik, siyasi ve askerî mücadele yeni bir soğuk savaşın sinyallerini veriyor. Demokrasi, insan hakları vb. küresel değerlerdir. Ne kadar yaygınlaşırsa yaygınlaşsın küresel değerler asla evrensel değerler olamazlar. Çünkü bir kültür dünyasında, belli bir toplum kesitinde oluştuğu için o toplumların çıkarına işler. Kültürel hegemoni ortamlarında toplumlar değerlerini içselleştirip herkes için gerekli objektif değerler olarak genelleştirmeye çalışırlar.
Durumu gören Batılı aydınlar, çoğu postmodern çizgide kahırlı bazı eleştirilerde bulunmuyor değiller ama ne yazık ki Batı dışı toplumların aydınları dökülüp gitmekte olan küresel değerleri tartışmayı aklına bile getirmeden küresel ezberleri ayakta tutmaya çalışmaktadırlar. İnsanlık, endüstriyel gereklilikler, kârlılık hesapları, zihinsel kontrol mekanizmalarının çalışma yöntemleri öyle gerektirdiği için ortalama kanaatlere, zihinsel yönlendirmelere ve vasata teslimiyete zorlanmaktadır. Artık çok kolay bir şekilde sevk ve idare edilen, manipülasyona açık, kontrol ve denetim mahkûmu ‘kalabalıklara’ dönüştük.
Dijitalleşmeyle birlikte dijital teknolojiler, tarihte hiçbir devlet gücünün sahip olmadığı bir biçimde sonsuz olanak veri sunup ajanlık yapabilir. Toplumlar, gözetlenen toplumdan daha çok verileri toplanan, bu veriler yoluyla denetlenen ve yönetilen topluma doğru evrildi. İnsanoğlu, dijital mahkûmlar/köleler hâline gelmiş durumda. İnternet dünyasında büyük şirketler; verileri kullanarak insanın tüketim zeminini ele geçirmek suretiyle neyi tüketeceğini bilen ve bireylere neyi tüketmesi gerektiğini dikte eden ticari mantığa sahiptir.
Küresel değerlerin çöküşü, inandığımız yüksek değerlerin kendiliğinden yükselişi anlamına gelmez; özel olarak ortaya konulmaları gerekir. Hem içi boşalmış küresel değerlerin eleştirisini yapabilmeli hem de köreltilmiş yüksek değerlerin nasıl inşa edileceğini bilmeliyiz. Akli ve ahlaki olgunluk çabası üzerine kurulu yönüyle siyaset, maruf olanı egemen kılmak, fahşa ve münkeri mağlup etmek, fısk ve fücûrun, tuğyân ve nifâkın yerine adalet ve merhameti, kıst ve isârı, ilim ve hikmeti ikame etmek azmiyle hareket etmelidir. Hayatı bu kısır döngünün ellerine bırakmamanın yolu da buradan geçer.
Bazı Başlıklar:
Küresel Değerlerin Çöküşü/Mustafa AYDIN
Dijitalleşmenin Araçsallaştırdığı İnsan ve Hayat/Ahmet DAĞ
Bir Huzursuz Dünya/Metin ALPASLAN
Boğaziçi İdeolojisinin Beka Krizi/Bedri GENCER
Sosyoloji ve İslâm Toplumlarının Modernleşmesi/Ergün YILDIRIM