NASIL BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ?
-Afetler, Mülteciler ve Afganistan’da Değişen Dengeler-
Korona salgınının devam ettiği ve kelimenin her anlamıyla hararetli geçen yaz mevsiminde ülkemizde yangın, kuraklık, sel, mülteci krizi, dünyada ise Tunus’taki darbe ve Washington’ın ABD birliklerini geri çekme kararını müteakiben Afganistan’da Taliban’ın ikinci döneminin başlamasıyla neticelenen gelişmeler ön plana çıktı.
Afganistan’ın içinde bulunduğu siyasi şartlar ve Taliban’ın nasıl bir hareket hattı izleyeceğiyle ilgili birtakım yorumlar yapılıyor. Hiç şüphesiz Afganistan’ı bekleyen sınavlar, yirmi yıllık savaştan daha zorlu bir süreç teşkil edecektir. Sahadaki gelişmeler, sonu gelmez iç çatışmalarla devam eden kaostan bıkan Afganistan halkının genelinin Taliban’ın yeniden yönetime geçmesini kabullendiğini, hareketin yönetim politikasını beklediğini göstermektedir. Ne var ki ekranlarda/sosyal medya mecralarında Afganistan üzerine siyasi yorum yaptığını sananların büyük çoğunluğu, Batı’nın şeytanlaştırdığı Taliban imgesini pekiştiren ögelerle ilgilenip, büyük bir intikamla sokaklarda kanın akmasını beklerken ABD işgalinin yol açtığı yıkımların yakınından bile geçmemektedirler.
Öte yandan hayli zamandır gündemde olan Suriyeli mülteciler konusu, toplumda infial yaratarak birtakım provokasyonlarla kaşınırken bir de Afgan mülteciler krizi gelip gündeme oturdu. Türkiye’ye dönük mülteci akınının, kontrol edilmediği takdirde yakın bir gelecekte sosyolojik ve demografik problemler doğuracağı ve bunun sonunda Türkiye’nin içini karıştıracak siyasi bir mesele hâline gelebileceği göz ardı edilmemelidir. Ülke açısından göç meselesinin artık bir “beka” meselesi hâlini aldığı söylenebilir.
Türkiye’nin de dâhil olduğu savaşların coğrafyamızı altüst ettiği, yıkımın, açlığın ve yoksulluğun kurbanı olan mültecilerin akın akın sınırları zorladığı günlerde ülkemiz bir yandan orman yangınları ile boğuşurken diğer yandan sel felaketi ile karşılaştı. Yaşananlar gösterdiki devletin, afetlerden sonra değil ondan önce riskli bölgelere gidip, riski azaltma noktasında neler yapılabileceğini tespit etmesi ve ona göre afetlere hazırlıklı olması gerekiyor.
Kapitalizmle kışkırtılan egoistçe tüketimi yeryüzü kaynaklarının karşılaması mümkün değildir. Kapitalist yağma ve yığma hırsının neticesinde küresel ısınma, atmosferin kirlenmesi, doğanın tahrip edilmesi gibi durumlar ortaya çıkmıştır. Evet, insan eliyle inşa edilen fitne ve fıskla kirletilip harap edilmiş dünya mevcut şartlarda artık kolay tamir edilebilir gözükmüyor. Dolayısıyla insana, hayata ve dünyaya dair yeni bir bakış açısı, yeni bir hayat felsefesine ihtiyaç var. Hr türlü olumsuz durumu aşarak iki cihan saadetini elde etmesi ancak İslâm sayesinde mümkün olacaktır. Zira İslâm koyduğu sınırlarla insanları ihtiyaç duyduğundan fazlasını tüketmekten alıkoyduğu gibi kazandıklarından bir kısmını Allah yolunda harcamayı tavsiye eder. Dünyadaki çarpık düzene, adaletsizliğe, zulme ve paylaşım dengesizliğine dur demek, bunun karşısında adil, paylaşımcı, güçlünün haklı olmadığı, zayıfın ezilmediği yeni bir dünya inşası için çaba harcamak gerekiyor. Vicdansızlık, haksızlık, adaletsizlik, açgözlülük virüsüne karşı, insanın ve toplumun çürümesini durdurmak, toplumu ayağa kaldırmak için çok daha fazlasına ihtiyaç var.
Bazı Başlıklar:
Dünyanın Çarpık Düzeni Sürdürülebilir Değil/Metin ALPASLAN
Afganistan Gerçeği ve Düşündürdükleri/Mustafa AYDIN
Ekolojik Savaş Üzerinden Dijital Dünya Düzenini” İnşa Etmek-1/Burhanettin CAN
Üç Yüzlü Medya: Yandaş, Yoldaş, Fondaş/Furkan GENÇOĞLU
Tahribatçı Bir Varlık Olarak İnsan/Mehmet Furkan ÖREN
Kur’ân’da Çok Kullanılan Kökler/Kürşad ATALAR