Tarih: 01.09.2022 17:20

Umran Dergisi 2022 Eylül Sayısı Çıktı…

Facebook Twitter Linked-in

Eğitim, planlı programlı olabileceği gibi daha çok kendiliğinden, doğal şekilde de gelişebilir. Eğitimi düşünmek her şeyden önce uzun zamandır el üstünde tutulan belli yaklaşımların ve modellerin hükmünü yitirdiğini kabul etmeyi gerektiriyor. Belki de çoğu kişinin farkında olmadığı hususlardan biri yaşadığımız dönemin, aynı zamanda krizdeki modern eğitimi, yeniden ve köklü biçimde inşa etmek için radikal ve yapısal bir sorgulamaya tabi tutulmasıdır.Modern anlamıyla eğitim, istihdam ve piyasa şartlarına cevap vermenin, ulus devletlerin insan kaynaklarını işlevsel kılmasının bir aracı olarak gündeme gelmiştir.Eğitimin kitleselleştirilerek bir makine gibi tasarlanması, senkronize edilmesi aynı zamanda devlet merkezli bilgi, fikir ve modernleşme çalışmalarının sağlıklı bir şekilde yürütülmesinin de önemli bir aracı olmasıyla ilgilidir. Cumhuriyet Türkiye’sinde icra edilen bütün millî eğitim şûralarının resmî ideolojinin benimsetilmesi ve teknik-bürokratik ayrıntılar üzerinde yoğunlaşması da bununla bağlantılıdır.

Özellikle 2000’li yıllarla birlikte meydana gelen dijital devrim devletlerin bilgi üzerindeki tekellerine, değer inşa etmelerine ket vurmakla kalmadı, aynı zamanda istihdam ve iş imkânlarında da önemli dönüşümler meydana getirdi.Hafızanın beyinden elektronik disklere, harici disklere ve sunuculara aktarılması sayesinde, bazı düşünürlerin eleştirdiği araçlar, artık öğrenme ve öğretme sürecinde norma dönüştü.Şüphesiz bu durum, eğitim ortamında ve potansiyel yöntemlerinde; hatta bilginin ne anlama geldiği, üretilme, dağıtılma, elde etme, özümsenme ve yararlanma biçimlerinde gerçekleşen en çarpıcı gelişmedir.

Hiç şüphesiz meşakkatli bir uğraş olan eğitimle ilgili sorunları tartışmak ve meselenin geldiği yeni boyutları kavramak için iyi uygulamalar ve belli bir dönemde fonksiyonel olmuş mekanizmalar -adını kötüye çıkarmaksızın-üzerinde düşünülmelidir.Bunun için de yapılması gereken, Türkiye’deki gerçekliklerin farkında olarak, eğitimle alakalı eleştirel bilinci canlı tutmak ve Batılılaşma ile kendi kalma arasındaki yeni gelişmeler arasındaki bağları ortaya çıkarmaktır.

Sosyal ve siyasal bilimler alanında, Fransız İhtilali sonrası öne çıkan kavramsal çerçevenin hâkim olduğu Türkiye’de, eğitimin önceliği, artık sadece eğitime erişimle sınırlanmamalı, hakikatten ve ahlaktan hareketle yeni ve başka bir dünyayı mümkün kılacak epistemolojik bağımsızlık arayışlarına yönelmek gerekiyor.Geniş çaplı, katmerli ve katmanlı meşakkatlerin yaşandığı, maşeri vicdanda derin izler bırakacağı öngörülen bir dönemden geçiyoruz. Bu süreçte ilmin ve irfanın özünün, birtakım bilgileri ezberleyip tekrarlamaktan değil, düşünüp işleyerek bizzat bilgiyi üretmekten geçtiğini hatırlamalıyız.Okulların öğrencilerine öğretmesi gereken temel husus, bizzat bilgiyi üretecek derinlikte düşünebilmektir.

 

Bazı Başlıklar:

Z(S)orunlu Eğitim ve Arayışlar/Mehmet Furkan ÖREN

MillîEğitim ve Kültür Şûralarıve Türk EğitimSisteminin Karakteristiği/              

Kamil ERGENÇ

Okullara İmam HatipMüfredatı/Abdullah YILDIZ

Şer İttifakınınGöç Örümcek Ağı Tuzakları/Burhanettin CAN

Rasim Özdenören’in“Düşünsel Duruş”u:Hastalar ve Işıklar/Metin Önal MENGÜŞOĞLU

Kapitalist Egonomi veİnsan Medeniyeti Üzerine/İlhan AKKURT

Dil Devriminin 90. Yılı veyaTürkçenin Cenaze Töreni/Ömer Kantarcı     




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —