Eski Türkiye Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, “Sayın Cumhurbaşkanının (Erdoğan) dile getirdiği ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ operasyonu şimdilik Amerika ve Rusya’nın araya girmesiyle ya yapılmayacak ya da yapılacaksa da bir göstermelik operasyon haline gelecektir. Çünkü uluslararası kamuoyu Türkiye’nin yeniden bir askeri harekat yapmasından yana değil” dedi.
Emekli diplomat, “Biden yönetimi doğrudan ya da dolaylı olarak operasyonun yapılmaması mesajını Cumhurbaşkanına iletmiştir” ifadelerini kullandı.
Yaşar Yakış, özellikle Suriye’nin Türkiye’den 12 yıldır yaptığı zararların tazmin etmesini isteyeceğini ve Ankara’yı uzun süre uğraştıracağını kaydetti.
Eski Türkiye Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış, söz konusu gelişmelerle birlikte, İran arabuluculuğunda Türkiye ve Suriye’nin yakınlaşmasını, Tahran’ın arabuluculuktaki amacını, Rojava’nın statüsünü K24’e değerlendirdi.
İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan, Türkiye ve Suriye ziyaretlerinden sonra yaptığı açıklamada, Ankara ile Şam arasındaki sorunların siyasi yollardan çözülmesi taraftarı olduklarını ve buna aracı olabileceklerini dile getirdi. Sizce iki tarafın yakın zamanda bir araya gelmesi mümkün mü?
Türkiye ile Suriye arasındaki sorun köklü bir sorun. Türkiye en başından beri Suriye’ye karşı yanlış yaptı. Şimdi oradan sıyrılmak için çareler arıyor. Zaman zaman istihbarat örgütlerinin temas halinde olduğu yönünde bilgiler var. Ama siyasi düzeye şu ana kadar hiç ulaşmamıştı. İran Dışişleri Bakanının bu girişimi ilk ciddi adım oluyor. Tabii ki Türkiye bu işi yapmakta geç kaldı. Nasıl ki Mısır’la olan ilişkilerde uzun süre yanlış yapıldı ve Mısır’la bir açılım başladığı halde Mısırlılar ayak sürtmeye başladıysa, zannediyorum İran’ın arabuluculuğunda yapılacak bu yakınlaşma girişiminde bu sefer Suriye ayak sürtecek.
Suriye bunu nasıl yapacak?
Suriye hükümeti, Türkiye’nin Suriye’ye verdiği zararları dile getirecektir. Suriye ve Türkiye gibi iki yakın komşu ülkenin sorunlarını mutlaka müzakere yoluyla çözümlemesi gerektiğine inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanının dile getirdiği “Bir gece ansızın gelebiliriz” operasyonu da şimdilik Amerika ve Rusya’nın araya girmesiyle ya yapılmayacak ya da yapılacaksa da bir göstermelik operasyon haline gelecektir. Mınbiç ve Tel Rıfat’ta ufak bir hareket yapılacaktır, ondan sonra durum geçiştirilecektir. Çünkü uluslararası kamuoyu Türkiye’nin yeniden bir askeri harekat yapmasından yana değil. NATO zirvesinde Sayın Cumhurbaşkanının Biden ile yaptığı görüşmede de buna benzer bir mesaj verilmiştir. Biden yönetimi doğrudan ya da dolaylı olarak operasyonun yapılmaması mesajını Cumhurbaşkanına iletmiştir. Dolayısıyla da operasyon yapılsa dahi göstermelik olacaktır.
Şam rejiminin tavrı ne olur?
Türkiye ile Suriye arasındaki sorunların çözülmesi meselesi başlı başına bir durumdur. Suriye makamları 2011’de kendi sivil halkına orantısız bir güç kullandığı için bütün dünya karşı çıktığı gibi Türkiye de Suriye’nin o hareketine karşı çıkmıştı. Ama kısa bir süre sonra uluslararası camia, Suriye’deki halkın kendini koruması için gönderdiği silahların yanlış tarafların eline geçtiğini fark ettiği andan itibaren frene bastı. Türkiye o tarihte frene basmayı başaramadığı için kendi topraklarının Suriye’deki aşırı radikal unsurlara, dinci unsurlara silah sağlayan ve mücahit sağlayan bir otoban haline dönüşmesine neden oldu. O gün bugündür Türkiye onun sıkıntısını çekiyor. Ama artık karılma noktasına gelmiş olduğumuz kanaatindeyim. Hele ki Ukrayna savaşı sebebiyle Türkiye-Rusya ilişkilerine de gölge düşmeye başladığını hesaba katarsak… Öyle zannediyorum ki artık bu işin zamanı geldi. Ama Türkiye İran’ı araya koymak suretiyle bir açılım yaptı diye Esad rejiminin “Ne güzel yaptınız, hemen anlaşalım” diyeceğini zannetmiyorum. Özellikle Suriye, Türkiye’den 12 yıldır yaptığı zararların o veya bu şekilde tazmin etmesini isteyecektir ve uzun bir süre Türkiye’yi uğraştıracaktır.
İran’ın Türkiye ve Suriye arasındaki arabuluculuğunu nasıl görüyorsunuz? İran bu arabuluculukla neyi amaçlıyor?
Her şeyden önce Suriye’de Amerikan güçleri var. Rusya var, Türkiye ve İran var. Bu güçlerden Rusya ve İran Suriye’de Suriye hükümetinin daveti ve rızasıyla bulunuyor. Amerika ve Türkiye ise davet edilmeksizin orada bulunuyor. İran, Hizbullah aracılığıyla Suriye’de önemli bir varlık konumunda. Beşar Esad’a verdiği destek anlamlı ve çok büyük. İran, Türkiye’nin Suriye sahasında güçlenmesini ve şu anda var olan askeri gücünü orada muhafaza etmesini istemiyor. Türkiye’nin bir an önce oradan çekilmesini ve bölgenin daha fazla İran’ın etkisine girmesini arzu ediyor. Bu sebepten dolayı İran bir an önce Türkiye ve Suriye’nin anlaşmasını istiyor.
Türkiye ile Suriye yakınlaşması gerçekleştiğinde ve var olan sorunlar çözüldüğünde Suriye’deki Kürtlerin varlığı/konumu ne olacaktır?
Kürtler bölünmüş dört parça şeklinde İran, Suriye, Irak ve Türkiye’de varlar. Hepsinin dinamiği birbirinden farklı. Irak’taki Kürtler bağımsızlığını ilan etmişler, ama uluslararası camianın o sırada bu işe hazır olmaması nedeniyle yüzde 90’ın üzerinde gerçekleşen olumlu oya rağmen Irak’ta (Kürtlere) bağımsızlık verilemedi. Ama en ileri gitmiş ve en fazla kazanım elde etmiş olan Kürt davası Irak Kürt Bölgesel Yönetimindeki Kürt davasıdır. İran biraz daha kapalı bir rejim olduğu için İran’daki Kürt davasının ya da Kürt kozunun ne kadar ileri olduğu konusunda net bir fikrim yok. Ama İran’da ismi Kürdistan olan iki eyalet var ve güçlü bir hareket de söz konusu. Dolayısıyla en ileri gitmiş Kürt davası Irak’taki Kürt davasıdır. Suriye’deki Kürtlere gelince… Salih Müslim Türkiye’ye davet edildi, Türkiye kendisini gayet güzel bir şekilde ağırladı ve hükümet yetkilileri Müslim’le konuştu. Türkiye o tarihte Salih Müslim’e “Sen Esad’a savaş ilan et, biz senin arkanda olacağız” fikrini teklif etti, Salih Müslim de Suriye’deki Kürtlerin durumunu iyi bildiği, Suriye’deki dengeleri Türkiye makamlarından ve istihbaratından daha iyi bildiği için bu fikre sıcak bakmadı. Salih Müslim, “Beşar Esad’a savaş açarsam ve Esad ayakta kalırsa Türkiye beni Esad’a karşı savunamaz” düşüncesini savundu. Onun için Salih Müslim Türkiye’nin “Beşar Esad’a savaş aç” teklifine itibar göstermedi. Müslim, o dönem “Türkiye’yle bir sorunum yok. Benim sorunum Suriye topraklarındaki Kürtlerin davasını daha iyiye götürmekten ibaret” diyerek açıkça ifade etti. Dolayısıyla “Bunun için Beşar Esad’la konuşulması gerekirse Esad’la, başka bir aktörle konuşulması gerekiyorsa başka biriyle konuşacağım” demişti. Görebildiğim kadarıyla Suriye’deki Kürtler için durum halen böyle. Esad’la doğru düzgün bir diyalog yok. Ama Amerika Suriye’deki Kürtleri desteklediği için çok önemli bir denge var şimdi.
ABD dışında Kürt davasını kimler destekledi?
Rusya, Suriye’nin içişlerine müdahil olduğu tarihten itibaren eskiden olduğu gibi Kürt davasını destekledi. Kürt davası, uluslararası camiada küresel politika izleyen her devletin ceplerinde bulundurmak istedikleri bir karttır. Kürt davası çok önemli bir karttır. Çünkü dört önemli Ortadoğu ülkesinde çok önemli Kürt nüfusu var. Şimdi böyle bir kartı Amerika da, Rusya da, Fransa da, Almanya ve İngiltere de hep cebinde bulundurmak ister. Onun için şu anda Amerika’nın Kürtlerden desteklerini kolay kolay çekmeyeceğini düşünüyorum. Hatta geçen hafta Madrid’de yapılan NATO zirvesinde Türkiye PKK, PYD, YPG, SDG hepsini bir torbaya koyarak orada savunmasını yaptı. Ama İsveç ve Finlandiya bir ayrım yapmak suretiyle “PKK evet, terör örgütüdür. Kabul ediyoruz ve terör listesinde vardır” dedi; fakat YPG ve PYD için “terör örgütüdür” yaftasını yapıştırmadı. İmzalanan anlaşmada böyle bir yaftalama yok. Aslında Türkiye’nin şimdiye kadar PKK ve PYD’yi bir tutma politikası da zayıflamaya uğradı. Çünkü uluslararası camia “Evet Suriye’de de olaylar var ama Suriye’deki Kürtlerin yaptıklarını bir terör örgütü faaliyeti olarak görmüyoruz” diyor, Türkiye’nin o şekilde tanımlamasına rağmen. Bu çerçevede Suriye’deki sorun çözülürse, oradaki Kürtler için konuşulan dört alternatif çözüm var.
Nedir bu alternatif çözümler?
Birincisi belediyelerin adem-i merkeziyetçi bir yönetimle kurulması, Kürtçenin resmi dil olarak okutulması ve tüm devlet dairelerinde Kürtçenin kabul edilmesi. İkincisi şu anda var olan bölünmüş kantonların varlığının devam ettirilmesi. Üçüncüsü otonom bir bölge, daha geniş otonom bir bölge. Irak Kürt Bölgesel Yönetimdeki gibi bir statü. Dördüncüsü ise Kuzey Suriye’deki Kürtlerin bağımsızlığına kavuşmaları.
Bu dört aşama, uluslararası camia tarafından Suriye’deki Kürtler için tartışılan çözümlerdir. Ancak en muhtemel olan senaryolar ilk ikisidir. Suriye’deki Kürtlerin durumu Suriye’nin iç işidir. Orada Türkiye’nin en başından beri yapması gereken şuydu: “Beşar Esad ve Suriye’deki Kürtlerle bir araya gelip, kendi aramızda var olan sorunları çözelim” demeliydi. Yani Beşar Esad, Türkiye ve Kürtler en doğru çözüm bu olmalıydı. Büyük ihtimalle en sonunda buna varacaktır iş.
Kaynak: Farklı Bakış