aşadığımız zemin gittikçe kayganlaşıyor.
Güneş her gün doğsa da, yerimizi yurdumuzu terk etmemiş olsak da, yaşadığımız dünyada yabancılığımız giderek artıyor. Bildiklerimizi genç nesillere aktaramayarak örüyoruz yabancılığımızı. Kendi yabancılaşmamıza ilave, milyonlarca göçmenin geleceğinin yükü ile yüklü olduğumuzu idrak etmek yerine, “Ülkelerine gitsinler savaşsınlar” diyenlerin faşist söylemine hak verenler ve hak vermeyenler olarak ikiye bölünüyoruz.
Ekranlar bölünmüşlük üzerinden raiting topluyor. “Ekran medeniyeti” nin sorunları tasvir etmek, tasvir edilen sorunlara teklif sunmak, çözüm bulmak gibi bir kaygısı yok.
1979’dan bu yana Afganistan’ın Ruslar tarafında işgali ile başlayan; Irak, Libya, Suriye, Yemen diye devam eden iç savaşların yakıp yıktığı ülkelerin vatandaşları ile birlikte yaşama/yaşayamamanın sıkıntılarına gark olduk.
ABD Kuzey Irak’tan çekiliyor. Niye gelmişti? SSCB Afganistan’a niye girmişti? Sonra bayrak nöbetini niye ABD’ye teslim etmişti?
İki gün önce Trump “Orada ne işimiz vardı ki zaten!” demeye getirdi. Evet ne işiniz vardı! Ama belli ki işinizi yaptığınıza inanıyorsunuz. Afganistan, Irak, Suriye, Libya talan.
Afganistan’a demokrasi götürecektiniz değil mi? Kadınlar baskı altındaydı filan... Irak’ın diktatörü vardı. Mısır ne kadar da demokratik bir ülke oysa, Suudi Arabistan keza.
ABD Kuzey Irak’tan çekiliyor. Bütün enkazı Türkiye’ye devrederek.Yakalanan DEAŞ militanlarını vatandaşı hanesine kayıtlı oldukları Avrupa ülkeleri almıyor. Yakalanmış militana cezasını vermek için bile el sürmemek nedir! DEAŞ militanlarının bütün sorumluluğu Türkiye’ye terk edilerek çekiliyor ABD.
ABD sahneye koyduğu koyamadığı oyunlarını gözden geçirirken bizim kafalarımız karışık. Bilenler bildiğinin zekatını vermekte cimri. Bilmeyenler saldırganlıkta cömert ve gayretli. Hiç sorusu olmayanlar sayfalarca konuşuyor. Fikrin kalesi sorulardır. Sorusu olmayanın beşinci el zihinleri vardır sadece.
“Bildiğimiz Dünyanın Sonu”na geldik. Bildiğimiz Dünyanın Sonu Wallerstain’in en özlü kitaplarından. Wallersain bir kaç hafta önce teslim etti emanetini. Çok sağlam tespitler ve uyarılarla tamamladı ömrünü. Batı’nın akleden kapleri çivisi çıkmış dünya için fikirlerini yormaya devam ediyor. Biz ne yapıyoruz?
Etrafımızda olan bitenden ne kadar haberdarız? Gündelik hayatın değişimi akademinin ne kadar gündeminde mesela?
Sosyal medya kullanımı ile birlikte o bildiğiniz “ev” yok artık.
Tiktok diye bir uygulama var mesela. ABD ve Hindistan’dan sonra Türkiye, en fazla kullanıcıya sahip ülke. Esasında kullanıcı sayısı ile nüfusu oranladığımızda en çok kullanan ülke Türkiye diyebiliriz. Tiktok çok tehlikeli, belalı bir mecra. Ne ki ev kadınları, 9-13 yaş gurubu çocuklar, müdavimi. Tiktok nedir diye yazdığınızda Google teyze size şu bilgiyi verecek:TikTok veya Çin’de bilinen adıyla Douyin, video oluşturma ve paylaşmanın yanı sıra canlı yayın imkanı sağlayan bir sosyal medya uygulamasıdır.
Ne kadar masum görünüyor. Masum olmadığını görmek için lütfen şu linki tıklayıp neler olduğunu kaba taslak öğrenmeyi deneyin. Eski çalışanı Tiktok’u anlatıyor :
Bilmediğimiz bir dünyaya gidiyoruz son sürat. Küçücük çocuklar kendini asıyor. Suriyeli göçmen dokuz yaşındaki Vail, kendisini mezarlıkta astı. Ne acı ne ağır bir ölüm geride kalanlar için. Gidenin gidişinin mesuliyeti hepimizin hanesine kayıtlı bir mesuliyet olduğu için “HERKES” konuştu. Konuştu ve bir başkasını suçladı. Vail’in okuldaki arkadaşları tarafından dışlanmışlığı üzerine yazılar yazıldı. MEB açıklama yaptı. Açıklama bazılarına hiç inandırıcı gelmedi. Vail’in kendini öldürmesi üzerine yazılanları okuyunca fark ettim ki, birileri çocukları ailelerin eğittiğini zannediyor. Vakti sağlıklı bir şekilde örgütlenmemiş çocukları aileleri değil, tiktok tarzı mecralar büyütüyor. Ve akran baskısı sadece göçmen çocuklar üzerinde uygulanan bir baskı değil, akran baskısı her yaş ve her sınıfta yürürlükte olan baskı.
Akran baskısı, dünyanın mafyalaşmasının çocuklara ve gençlere yansıyan yüzü.