Ukrayna, 2014´te Rusya ile yaşanan savaş ve akabinde Rusya´nın Kırım´ı ilhak etmesinden sonra tarihinin en zor sınavını veriyor. Ülkede 31 Mart´ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda adaylar yüzde 50´nin üzerinde oy alamadığından dolayı mevcut Cumhurbaşkanı Petro Poroşenkoile oyuncu-komedyen Vladimir Zelenskiy ikinci tura kaldı. Diğer adaylardan Timoşenko ve Rusya´nın desteklediği Yuriy Boyko ise elendi.
İlk turda yapılan oylamada Zelenskiy yüzde 30.24, Poroşenko ise 15.95 oranında oy aldı. Tabloya baktığımızda Zelenskiy yarışı önde götürüyor diyebiliriz fakat Poroşenko´nun da dezavantajlarının yanında ciddi avantajları var. Ayrıca ilk turda elenen diğer adayların 21 Nisan´da yapılacak ikinci turda kimi destekleyecekleri de seçimlerin kaderini belirleyecek.
Poroşenko faktörü
Ukrayna´da 2014 yılında başlayan ?meydan olaylarından? sonra Rusya´nın Kırım´ı ilhak etmesi ve akabinde Donetsk ve Lugansk´ta yaşanan çetin ve ağırlıklı süreçlerden mevcut Cumhurbaşkanı Poroşenko´yu suçlamak doğru değil, birçok kesimin düşündüğünün aksine o dönem Poroşenko´nun resmi ve belirleyici bir görevi yoktu. Elbette Ukrayna´da yaşanan sancılı hadiselerin akabinde Cumhurbaşkanı seçilen Poroşenko´nun verdiği sözlerin ve halkın beklentilerinin ne kadarını karşıladığı tartışılabilir.
Poroşenko göreve geldikten sonra Ukrayna halkının ülkede hızlı bir şekilde reformlar yapılması, Gürcistan ?Saakaşvili modeli´´ örnek alınarak yolsuzlukların ve rüşvetin yok edilmesi beklentisi vardı. Ayrıca ülkede tekelin sona ermesi, yabancı yatırımcıların ülkeye girişindeki engellerin kaldırılması, ekonomi içindeki kamu kesimin daraltılması gibi talepler de gündemin ilk sırasındaydı. Bu konularda Poroşenko tamamıyla olmasa da kısmen başarılı oldu diye biliriz. Çünkü her şeyden önce Ukrayna, Gürcistan gibi küçük ve idare edilmesi kolay bir ülke değil, ikinci bir faktör de Ukrayna´da reformları frenleyecek kadar siyasete ciddi derecede etki edecek işadamlarının ve oligarkların varlığıdır. Bunun yanında ülkedeki birtakım işadamlarının ve zenginlerin de Poroşenko´ya yakın olmasıdır. Dolaysıyla olası büyük bir değişimde herkese dokunulacağı malumdur. Bütün bunlara rağmen Poroşenko, ekonominin toparlanması ve özellikle kamu çalışanlarının ve emeklilerin durumunun iyileştirilmesi konusunda pozitif adımlar attı. Asgari ücretin, memur maaşlarının yükselmesi her ne kadar göze çarpacak kadar büyük olmasa da devletin bütçesinin yettiği kadar zamlar yapıldı. Doğal olarak savaş ekonomisin getirdiği külfet, Ukrayna para biriminin değer kaybı ve buna bağlı yaşanan enflasyonu da göz ardı etmemek gerekir. Özellikle de Donbass´ta devam eden çatışmalar Ukrayna devletine ekonomik olarak ciddi fatura çıkartıyor.
Dış politika konusu ise Poroşenko´nun en başarılı olduğu alandır diyebiliriz. Kırım´ın ilhakı sonrası Rusya´ya yönelik ambargolar, Batı´ya entegrasyon, NATO ile işbirliği, Türkiye´den alınan İnsansız Hava Araçları (İHA) ve Ukrayna vatandaşlarının AB ülkeleri ile vizesiz seyahat sistemine geçmesi gibi örnekler gösterebiliriz.
Ayrıca Ukrayna Kilisesi´nin Moskova´dan bağımsızlığını ilan etmesi ve İstanbul Fener Rum Patrikhanesi tarafından onaylanması da Poroşenko´nun en büyük başarısı olarak gösteriliyor.