Bütün dünya Ukrayna krizinin sonuçlarını merak ediyor. Rusya Ukrayna’yı işgal etmeyi göze alacak mı, yoksa Rus ayrılıkçıların çoğunlukta olduğu sorunun başlangıç noktası olan Donbas’ı aynı Kırım gibi ilhak etmekle mi yetinecek gibi soruların cevabı hâlâ bulunabilmiş değil.
Bu sorular cevabını ararken Amerika Birleşik Devletleri ( ABD) Dışişleri Bakanlığı elçilik personelinin ailelerinin dün itibariyle Ukrayna’yı terk etmelerini istedi. Bu emrin ABD Başkanı Joe Biden’ın, “Benim tahminim, Rusya, Ukrayna’yı işgal edecek” açıklamasının ardından gelmesi bu talebi daha da önemli hale getirdi. Amerika neden böyle açıklamalar yapıyor, acaba arkasında başka planlar mı var diye yapılan sorgulamalar da zihinleri meşgul etmeye devam ediyor.
Bununla birlikte Avrupa Birliği’nin lokomotifi olan Almanya, Ukrayna’ya silah göndermeyeceğini açıkladı. Hatta İngiltere Ukrayna’ya kısa mesafe anti tank füzeleri taşırken, Almanya kendi hava sahasının kullanılmasına izin vermedi. İngiltere bu taşıma işlemini Danimarka ve Polonya’nın hava sahalarını kullanarak gerçekleştiriyor. Ayrıca Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Kay-Achim Schoenbach her ne kadar, “Putin saygı istiyor. Biraz saygı göstermenin maliyeti düşüktür ve ücretsizdir. Rusya saygıyı hak ediyor. Ukrayna NATO üyesi olma konusunda yeterli değil. Kırım’ın tekrar Ukrayna’ya dönmesi de mümkün değil” açıklamasının ardından istifa etmek zorunda kalsa da Almanya’nın krize bakışını, yani malumu ilan etmiş oldu. Rusya’nın petrol ve doğalgaz konusunda Almanya’nın en başta gelen tedarikçisi olması, Almanya’nın tavrının gerekçelerini anlamak için birçok önemli ipuçları veriyor. 2020 verilerine göre Almanya Rusya’dan 28 milyon ton petrol ithalatı yapmış. Ayrıca Rus gazının en başta gelen ithalatçısı yüzde 16 ile Almanya olmuş. Hâl böyleyken Alman sanayisinin ve toplumunun Rusya’dan tedarik edilen gaz ve petrole olan ihtiyacı ortada.
İşte bu yüzden Rusya ile karşı karşıya gelmek istemiyorlar. Yaşanacak bir çatışmadan, savaştan ilk önce kendileri etkilenecek, bunun farkındalar.
Avrupa ülkeleri de aslında Almanya’dan farklı bir bakışa sahip değiller. Ancak NATO’nun, ABD’nin gazabına uğramamak adına sessiz kalıp süreci böyle yönetmek istiyorlar. Nasıl olsa Almanya’nın tavır koyduğu yerde onların tepkilerinin bir değeri olmayacak. O yüzden şimşekleri üzerlerine çekmeden “bekle-gör” politikası uyguluyorlar.
Bütün bunlara rağmen kanaatimiz o ki, Rusya kırmızıçizgisi olan Ukrayna’nın NATO üyeliğinin gündemden düşmesi sağlanırsa, işgal gibi bir sürece girişmeyecek. Ukrayna’nın NATO üyesi olması demek Rusya’nın her şeyi göze alması demek olur. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in zihninin bir tarafında Sovyetler Birliği’nin 1979-1989 yılları arasında Afganistan’da yaşadığı işgal başarısızlığı elbette vardır. Bunun yanında Ukrayna’dan bir Vietnam çıkar mı bilmem ama bazı gerçekler ve Batı desteği çok da kolay lokma olmayacağını gösteriyor. Ayrıca ekonomik yaptırımlara muhatap olmanın getireceği zorluklar bu noktada Rusya’nın tavrını belirleyecektir.
Sonuç olarak Ukrayna’nın toprak bütünlüğü bozulmamalı, aynı zamanda bölge bir maceraya sürüklenmemelidir. Ukrayna’daki bir karışıklık göç dalgası açısından değil ama siyasi ve ekonomik olarak Türkiye için yeni bir Suriye anlamına gelebilir. Sorunu başlamadan bitirmenin yolları mutlaka bulunmalıdır.