Tarih: 13.09.2022 14:44

Ukrayna ve Yunanistan Üzerinden Suriye’yi Okumak

Facebook Twitter Linked-in

RusyaUkrayna Savaşı’nın nasıl sonuçlanacağına dair belirsizlikler artarak devam ediyor. Herkes barış istediği iddiasında ama kimse ilk adımı kendisi atmak istemiyor. Dünyanın gelişmeleri yakından takip ettiğini ama zaman geçtikçe ilginin azaldığı gerçeğini de ifade etmek gerekir. Krizin enerji boyutundan etkilenen özellikle Avrupa ülkeleri bu yılı kaybettiklerini şimdiden kabullenmiş durumda. Kışı nasıl atlatacaklarının planlamalarına odaklanan ülkeler, aynı zamanda farklı kaynakların değerlendirilmesi için çalışmalar yürütüyor. Bu arada Amerika Birleşik Devletleri ( ABD) Ukrayna krizi ile birlikte Akdeniz gazının Avrupa’ya taşınmasını hedefleyen EASTMED Projesi’nden desteğini çektiğini açıklamıştı. Temel gerekçe yüksek maliyetti. ABD’nin bu kararıyla Türkiye- İsrail yakınlaşmasının aynı zamana denk gelmesi, gazın Türkiye üzerinden taşınacağına dair beklentileri ortaya çıkarmıştı. İtalya’nın ENI şirketi son yaptığı açıklamayla Türkiye seçeneğinden bahsetmedi. Şirket, “Doğu Akdeniz doğal gazının İsrail, Kıbrıs, Yunanistan ve İtalya üzerinden Avrupa’ya taşınacağını ve projenin 2025 yılında tamamlanacağını” açıkladı. Bu durumda Türkiye’nin nasıl bir karşılık vereceği de önemli hale geldi. Veya son açıklama Türkiye karşılık verecek mi sorusunu akıllara getirdi. Mevcut konjonktürde Yunanistan ile yaşanan gerginlik ile İtalya tarafından yapılan açıklama arasında bir bağlantı var mı diye merak edenler olabilir. Evet, böyle bir bağlantı var. Çünkü İtalya’da bir hükümet krizi söz konusu. Başbakan Mario Draghi’nin Temmuz’da istifa etmesi, istifanın Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmemesi ile bu krizin nasıl aşılacağına dair bir netlik henüz yok. Hâl böyleyken İtalya’nın tam anlamıyla Türkiye’nin tezlerine yakın hareket etmesi Avrupa içi dengeler açısından çok mümkün görünmüyor. İşte tam da bu yüzden EASTMED Projesi’nde Türkiye seçeneğini dışarıda tutuyorlar.

Diğer taraftan Rusya-Ukrayna krizinde çatışmaların son bulması adına ortada net bir arabuluculuk girişimi kalmadı desek yanlış olmaz. Türkiye’nin “Tahıl Anlaşması”nda kolaylaştırıcı diplomasisi ile sonuç alınması, tahıl ihracatındaki sorunların şimdilik aşılmasını sağladı. Ancak tahıl işin sadece bir boyutu. İşin enerji boyutu var. Normal ilişkilerin seyri gibi gündelik münasebetlerin takibi meselesi var. Ayrıca Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un, “ Kiev’in müzakereleri geciktirdiği” suçlaması yapması aslında, Rusya’nın da bir an önce masanın kurulmasını istediğine dair bir açıklama olarak okunmalıdır. Çünkü zaman geçtikçe psikolojik üstünlüğün Ukrayna’nın eline geçtiğini Rusya da görüyor.

Bütün bunlar olurken Türkiye’nin gerek Rusya, gerekse de ABD ile olan ilişkilerinin kilit noktası aslında Suriye sorunudur. Türkiye öylesine stratejik hataları yaptı ki, şimdi ne tam olarak Rusya, ne de ABD sorunun bertaraf edilmesi için yeterli olmayabilir. Ukrayna krizinde zaman zaman hatalar yapılsa da olabildiği ölçüde her iki tarafla da iletişim kanallarının açık tutulması doğrudur. Ancak Suriye meselesi Türkiye’nin karar alma süreçlerini doğrudan etkiliyor. Türkiye Suriye meselesinde sonuç alıcı bir noktaya gelmediği müddetçe hem Ukrayna krizinde, Yunanistan ile yaşanan krizlerde, hem de Akdeniz’de olup bitenlerde elini güçlendiremeyecek. Ne yapıp edip bu sorunda iradeyi kendi uhdesine almak zorunda. Ancak matruşka gibi iç içe geçmiş konuların bunu zorlaştırdığı da bir gerçek.

Sonuç olarak kimin ne düşündüğünden, yaptığından ziyade Türkiye’nin ne yapacağı önemlidir. Türkiye dış politikasını her türlü iç siyasi hesaplardan arındırmadan bu sorunlarla mücadele etmekte zorlanacak. ABD’nin sınırımızın 4 km ötesinde PYD/YPG ile tatbikat yapması doğru okunmalı, gelecek hesaplarında doğru değerlendirilmelidir. Yarın Rusya da bu kartı eline geçirdiğinde ABD’den farklı adım atmayacaktır. O yüzden Türkiye sorunun bütün boyutlarını kuyumcu titizliği ile takip etmeli ve her meselede olası bütün senaryoları ivedilikle çalışmalıdır. Bir gece ansızın gelebiliriz sözü duygularımızı okşuyor ama sorunlarla mücadele için her sahada daha farklı şeyler yapmak lazım. Her zaman söyledik bir kere daha ifade edelim; Suriye, Türkiye’nin en önemli güvenlik sorunudur ve diğer meseleleri de doğrudan veya dolaylı etkileme potansiyeli vardır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —