Asgari ücreti belirlemek için görüşmeler sürüyor. “Bazı şeyler”in işlediği ya da işletildiği kanısını uyandırmak egemenlerin bilindik özelliklerindendir. “Bazı şeyler”, oluyordur, “birtakım sonuçlar” alınacaktır ve bu sonuçlar elbette “herkesin hayrına” gerçekleşecektir! Bütün asgari ücret görüşmeleri bu yalan mekanizmasının farklı veçhelerinden başka bir şey değildir.
12 Eylül faşist-kapitalist düzeninin devam ettiği aşikârdır ancak mezkûr düzenin somut kurumlarının varlığı bu iddiayı pekiştiriyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu da bunlardan biri ve 24 Ocak kararlarının gereği olarak tümüyle sermayeden yana, emek ve emekçi karşıtı bir yapı olarak kurgulanmış. Tiyatro diyoruz da, tiyatroya da yazık ediyoruz bunlar yüzünden. Sahtelik akıp duruyor paçalardan!
Şimdi açık, anlaşılır bir hesap yapalım. Sizler de muhakkak bu hesaplamayı yapmışsınızdır:
Dolar bugünlerde 13,78 seviyesinde. Ocak ayında asgari ücretin 4.000 lira olacağına dair güçlü dedikodular var. Sarı sendikaların şahı Türk-İş renk vermese de bu seviyelerde bir ücrette anlaşılacak gibi görünüyor. 4.000 liranın bugünkü kurdan karşılığı 290.27 dolar. Yani 1 Ocak 2022 günü döviz bu seviyede kalırsa ortaya çıkacak tablo budur.
Oysa geçen yıl, yani 1 Ocak 2021 itibariyle asgari ücret 2.825 liraya yükseltilince dolar kuru 7,5 lira idi. Dolayısıyla asgari ücret 376,66 dolara denk geliyordu.
Hükûmet ve patronlar asgari ücreti 4.000 lira olarak ilan ettikleri vakit yine büyük fedakârlıklar yaptıklarından dem vuracaklar. Hâlbuki geçen yıla göre (Henüz aralık başındaki kur seviyesini baz aldığımızı tekrar hatırlatalım.) emekçinin elinden 86 doları gasp etmiş olacaklar ve tabii ki bunu gizleyecekler. Sene başından bu yana çaldıkları da cabası! (Asgari ücret, 11 ayda 376 dolardan 205 dolara geriledi. Bu değişimi de vurgulamadan geçmeyelim.)
Bir başka acınası durum da sözde devrimci DİSK için geçerli. Biliyorsunuz DİSK, asgari ücret için 5.200 lira talep ediyor. DİSK’in tavan olarak belirlediği rakam 377,35 dolara eşit.
Peki, bu ne demek? DİSK’in talep ettiği asgari ücret, dolar hesabıyla geçen yılla aynı düzeyde kalacak! Ha, haksızlık etmeyelim, 69 centlik bir fazlalık var! Bu da refah payı olarak düşünülmüş olmalı! Sömürü düzeninin muhalif görünümlü garantörü! DİSK için bu yargı hiçbir şekilde insafsızlık olmayacaktır.
Emeğin açlık sınırı seviyelerinde seyreden ücreti her yıl aynı arsız yalanlarla topluma sunuluyor. İnsanlar çaresizce birtakım beklentilerle oyalanıyor. Kanıksanan yoksulluğu geçtik, açlık sınırının bile kabul ettirilebilir bir seviye olması için bütün imkânlar kullanılıyor.
Ülkenin içinde boğulduğu faiz, döviz, borç, yolsuzluk ve israf sarmalı hayatları kuşatmış durumda. Bu sarmal şehirleri çalışma kampına çevirip insanları köle olarak istihdam ederken kaçış yollarını da tıkamış durumda. Bakir tabiat alanları taş ve maden ocaklarıyla, patlayan maden atık barajlarıyla, akarsulara vurulan HES kelepçeleriyle, altın tutkusuyla tahrip edildi. Bütün çıkışlar kapalı. İnsanlar, sıkışmışlığı iliklerine kadar hissediyor artık. Bu durumda, bütün imkânlarıyla neoliberal saldırganlığı benimseyen sermayenin hizmetine koşullanan düzenden emeğin, alın terinin hayrına bir şey beklemek elbette ham hayaldir.
Peki, bu devran nereye kadar böyle sürecek? İşçi çevrelerinden birtakım itirazlar gelse, sosyal medyada kişisel çıkışlar olsa da halkın, kendini açık eden ve siyasallaşan topyekûn bir adalet mücadelesi olmadığından; diğer yandan sermaye ve onun hizmetkârı egemen siyasetin karşısına güçlü bir itiraz ve alternatiflerle çıkan bir öncü hareket bulunmadığından durum pek parlak görünmüyor.
Sömürü düzenine karşı İslami çevrelerin zaten öteden beri dişe dokunur bir duruşları maalesef olamadı. Mevcut iktidarın yedeğinde çadır kurdukları imkânları kaybetme endişeleriyle yaşamak çoğunun dilini tümüyle kelepçelemişti. Şimdi bu tutsaklık hakikate şahitliğin yine çok uzağına düşürüyor onları, tarihin dışına atıyor. Veballeri ağır.
Kalıcı kölelik düzenine karşı köklü, kuşatıcı bir çıkış her zaman mümkündür. Birçok çevre ve ismin insanlığın, dünyanın içinde bulunulan modern kapitalist medeniyetin hâl-i hazırı ve geleceği bağlamında çarpıcı tartışmalar yürüttüğü bir vasatta köleliğin yeni ve farklı biçimlerine karşı düşünsel bir teyakkuz hâlinden uzakta bulunmak acınası bir vaziyettir.
Kapitalist ülkelerin tedarikçisi olarak konumlanan ve mülteci potansiyeli ile takviyelenen ucuz iş gücü projesine karşı sözümüz olmalı. Asgari ücret görüşmeleri aracılığıyla kabul ettirilmeye çalışılan açlık ve yokluk düzenine karşı hakça üretimle bölüşümü, sonrasında da adil paylaşımı teklif eden; kapitalist üretim ve tüketim biçimlerinden çıkarak mevcut işçi-işveren kalıbını parçalayan modelleri artık öz güvenle muhataplara sunup tartışmalıyız.
Kaynak: Yeni Pencere