Birçok ülkede ve toplumda tartışılan, psikolojik ve sosyolijik boyutu ile değerlendirilmesi gereken "üçüncü cinsiyet" Almanya Federal Anayasa Mahkemesi tarafından alınan kararla yasallaştı. Toplum içerisinde rol karmaşası yaşayan bireylerin bu uygulama ile artış kazanacağı tahmin ediliyor.
Kamuoyunda ?üçüncü cinsiyet´ olarak tanımlanan bu uygulama Federal Alman Anayasa Mahkemesi´nin aldığı bir karar üzerine yasalaştı. Anayasa Mahkemesi bu zamana kadar yapılan uygulamanan kişilik haklarını ihlal ettiğine karar vermişti. Yeni yasayla birlikte, vücutlarında her iki cinsin özelliklerini taşıyan kişilere nüfus kaydında alternatif sunulmuş oldu. Yeni yasaya göre doğum esnasında belirlenen cinsiyetin yanlış olduğunun ortaya çıkması durumunda nüfus kayıdının, kişilerin isminin değiştirilmesi de mümkün. Ama bunu yapabilmek için doktor onayı gerekiyor.
İslamiyetin bu husus üzerinde genel düşüncesini Hayrettin Karaman kendi resmi sitesinde bu cümleler ile açıklamakta;
"Fıkıh kitaplarımızda "hunsâ" diye bilinen ve kendisinde erkeklik ile dişilik organlarının birlikte bulunduğu veya ikisinin de belirli olarak bulunmadığı kimseler ile cinsiyetlerini değiştirenlerin dinî durumları son zamanlarda sıklıkla sorulmaya başlandı. Gerçekte var olup olmadığını bilmemekle beraber her iki organ ve özelliği eşit olarak taşıyan (hunsây-i müşkil) bir insan bulunursa onun psikolojisi, kendini hangi cinsten gördüğü, saydığı, hissettiği esas alınır ve buna göre işlem yapılır; yani dinî bakımdan kendisine böyle davranıldığı gibi tedavi ve ameliyat bakımından da buna göre hareket edilir. Eğer doğuştan her iki cinsin de belirleyici organ ve alametlerini taşımayan (bu çeşit hunsây-i müşkil) bir insana raslanırsa ona da bir önceki maddede olduğu gibi davranılır; hissi ve eğilimi göz önüne alınır. Günlük hayat, kılık kıyafet, tesettür, haklar ve borçlar ... bakımından da hunsâlara yapılacak muamele, yukarıdaki maddelerde açıklanan sonuçlara, işlemlere ve kabullenişlere göre olacaktır. Allah Teala´nın bu gibi kullarına muamelesi, şüphesiz adalet, rahmet ve mahabbet çerçevesinde olacaktır; yeter ki, onlar da diğer kullar gibi iradeleri dahilinde bulunan alanda Allah´a itaat ve kulluktan ayrılmasınlar. Ayrılmaları halinde ise yine muamele, normal olup da günah işleyen kullarınkine eşit olacaktır. "