Üç değini

Gökhan Özcan'ın Yazısı;

Üç değini

 

Son İstanbul seyahatimde bir Afrika gönüllüsü olan Nazan Yalçınkaya’nın nazik davetine icabet ederek Çengelköy’deki Afrika Cafe’ye misafir oldum. Mekan aynı zamanda Afrika’da sosyal sorumluluk projeleri yürüten gönüllü bir kuruluşun, Assalam Derneği’nin de Türkiye’deki şubesi... Assalam, Afrika’nın doğusunda bulunan Zanzibar adasında kurulan bir dernek... Deniz mavisi badanalı güzel bir ahşap binada açılan Cafe’nin kapısından girdiğiniz anda Afrika’nın sıcacık iklimi içinde buluyorsunuz bir anda adeta kendinizi. Farklı mesleklerden gönüllülerin her biri bir işin ucundan tutuyor. Profesyonel bir işletme olmadığı, her işe gönülden koşulduğu belli...

Kendi deyişleriyle “Afrika’nın sorunlarına sürdürülebilir, etkin, gerçek çözümler bulmayı amaçlıyor Assalam Derneği... Çengelköy’deki bu yeni mekanda da Türkiye’deki faaliyetleri koordine edeceklermiş. Uzun uzun anlattılar yaptıklarını, merakla, hayranlıkla dinledim. Çalışmalarında gönüllülük kilit kavram... Belki anahtar kavram demek daha doğru... Bu çalışmalara katılmak isteyen bütün gönüllülere açıklar. Dileyenler wassalam.org web adresinden başvuru formu doldurabiliyor ya da Çengelköy’deki bu sıcacık mekana uğrayarak formu elden alabiliyor. Assalam gönüllüleri, beyaz dünyadan kara Afrika’ya yardım götüren yabancılar olmayı istemiyor, Zanzibar’da bizzat onlarla birlikte, onların hayatını beraberce yaşayarak sıkıntılara yine Afrikalı dostlarıyla birlikte çözümler aramayı tercih ediyor. Yürütülen proje ve çalışmaların tamamı bu ruhla hayata geçiriliyor. Yine wassalam.org’dan samimiyet ve gönüllüğün esas olduğu bu çalışmalarla ilgili detaylı bilgi alınabilir. Afrika Cafe’ye yolunuzu düşürmenizi tavsiye ederim, çok seveceksiniz. Afrika merkezli geniş bir coğrafyadan çok lezzetli yemekler yiyip, kahveler içebilir, Afrikalı yetim annelerinin ürettiği kıyafet, bebek ve çantalar satın alabilirsiniz.

Bu vesileyle her birine, yaptıkları her şeye ayrı ayrı hayranlık duyduğum Assalam ve Afrika Cafe gönüllülerine gösterdikleri konukseverlik için teşekkür ediyorum.

**

10 yaşında olmasına rağmen neredeyse okunmadık filozof bırakmayan Atakan, medyanın ve sosyal medyanın son birkaç günkü malzemesi... Atakan’ın özel bir çocuk olduğu, yaşıtlarının çok üstünde bir kapasitesi olduğu belli... Sanılanın aksine bu yetenekleri onun hayatını kolaylaştırmayabilir. Düşünün kendi yaşıtlarından tamamen farklı, pek de çocukça olmayan bir zihinsel yapısı var. O aslında zihinsel olarak 10 yaşında bir yetişkin... Üstelik sıradan bir yetişkin de değil, felsefi meselelere kafa yoran entelektüel bir yetişkin... Bu haliyle kendi yaşıtları arasında kendine bir dünya bulabilmesi imkânsız... Ama diğer yandan o bir çocuk, büyükler de onu kendilerinden biri saymayacak, onun bu zihinsel macerasını paylaşmayacaklardır. Çok yalnızlaştırıcı bir dünya... Atakan’ın ihtiyacı olan şey, medyatik bir akıntıya çekilerek popülerlik girdaplarına sürüklenmesi değil, bunu görebilmek lazım. Atakan, ehil insanların özel bir ilgi ve ihtimam göstererek gözetmesi gereken bir çocuk... Bu türden bir medyatik çullanma ona büyük zararlar verebilir. Biz düşüncesiz yetişkinler, mesele çocuklar olduğunda, bazen neyle oynadığımızın bilincinde olmayabiliyoruz. Yapmayalım bunu!

**

Ben önceki hafta 2019 Dijital Türkiye raporundan veriler aktarmıştım. Dün Yeni Şafak’ta We Are Social’ın 2020 Dijital Raporu ile ilgili yeni bilgiler yayınlandı. Yeni rapordan öğrendiğimize göre mevcut kullanıcı sayısına son bir yılda 298 milyon kişi daha eklenmiş ve dünyadaki toplam internet kullanıcısı sayısı 4.5 milyara yükselmiş. İnternet erişimi olmayanların sayısı ise 3.2 milyon... Yani dünyada çoğunluğu internet toplumu ele geçirmiş oluyor. Dünya genelinde ortalama internet kullanım süresi 6 saat 43 dakika... Dünyada 3.8 milyar kişi sosyal medya kullanıcısı, yani dünya nüfusunun yarısı...

İnsanlığının salt çoğunluğunun her günün dörtte birini zihinsel olarak aynı merkeze bağlı geçirdiği yeni emperyalizm çağındayız. Akıllara mukayyet olmak (hadi imkânsızlaşıyor demeyelim) giderek zorlaşıyor.