Twitter’da Doğru Söyler Facebook’ta Şaşar

Eğitimci yazar Hüseyin Akın, birçok çevrede olabildiği üzere, edebiyat çevrelerinde de insan ilişkilerinin bir kısmını ironik olarak sosyal medya üzerinden değerlendiriyor.

Twitter’da Doğru Söyler Facebook’ta Şaşar

Twitter’da dargın, Instagram’da mesafeli, Facebook’ta barışık. Günlük hayatta yüzlerini birbirlerinden esirgiyorlar. İkisi de birbirini görmezden geliyor. Dergilerde biri diğerinin yazısına ya da şiirine rastlarsa eli ayağına dolaşıyor ve sayfayı jet hızıyla çeviriyor. Bayram namazlarında aynı camiye gitseler de takıldıkları kafeler birbirinin tersi mesafede. Etine dolgun olanı mısır gevreğini seviyor, yüzü solgun olanı ise derin ceplerinde dut kurusu taşıyor. Mısır gevreği seven ondan hiç hazzetmediği için ismini anmak yerine ona gıyabında “dut kurusu” diye hitap eder. İkisi de Necip Fazıl sevip Sezai Karakoç üzerine kafa yoruyor, ama sevdikleri ve kafa yordukları taraflar büsbütün ayrı. Şairin mısır gevreği yiyeni gevreği yerken öyle abartıp gürültü çıkarıyor ki yanında yöresinde bulunanların ifrit olmaması mümkün değil. İçimden bu adam Necip Fazıl’ı sevemez, Sezai Karakoç mümkün değil kafa yoramaz diye geçiyor. Twitter’da küs olup Facebook’ta nasıl yağlı ballı, senli benli olabilir bir insan? Her mecranın statüsü varmış meğer. Karakolda doğru söyler mahkemede şaşar misali Facebook’ta doğruyu ifade etmekten çekinmezken Twitter’da şaşıveriyorlar. Bir zamanlar ceplerinde taşıdıkları kelimeler şimdilerde tedavülden kalkmış paralar gibi yerlerde sürünüyor. Bir şeyi nedense ciddiyetle yapmayı başaramıyorlar.

Buna ne kadar uğraşsalar yüzlerindeki mimikler onları ele veriyor. Sadece bu mu? Bir şeyi şakaya vurmak konusunda da çok beceriksizler. Şaka yapayım derken ruhlarının bir tarafında sıkışmış gizil karakterlerini dışa vurmak zorunda kalıyorlar. Yani anlayacağınız şaka gibiler. Geçen Twitter’da özelden kedisine neredesin diye sordum. Tık vardı ama gıkı çıkmadı. Facebook’ta gezinirken sorayım dedim bir çırpıda cevap verdi: Dmyt! Kelimeden tasarrufa gitmek için meğerse kısaltma yapmış, Dimyat’ta olduğunu söylüyormuş. Ne zaman arasam hep Dimyat’tasın azizim diyecektim, vazgeçtim. Bu adamların kaderini fırsatlar, imkânlar ve piyangolar belirliyor sanırsınız. Sanki bu dünyaya vaizlere somut örnek olsun diye gelmişlerdir. Geçen iki uyumsuz adama rastladım. İkisinin de üzerinde dallı çiçekli bir gömlek vardı. Ortada gereksiz bir pişti durumu vardı. Cenazeye bu şenlikli gömleklerle gelmek ne iş der gibi bakanlara ikisi de başka bir şey söylüyordu. Biri, “Epeydir cenazelere katılamıyorum. Usulü unutuvermişim” diye kendini savunurken diğeri giydiği çiçekli dallı gömleği bir temenniyi dile getirmek için giyip geldiğine etrafındakileri inandırmaya çalışıyordu. Mısır gevreği düşkünü şair mümkün mertebe mezar değmesin diye ölüyü bekleyen mezara uzak bir servi ağacının altına tünemişti. Dut kurusu seven şair ise içi dut kurusu dolu derin ceplerini elleriyle yoklayıp duruyor. Kabir mi daha derin yoksa dut kurusu cepleri mi diye anlamaya çalışıyor.