Tuzak Kurdular

“Tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Evet, Allah en iyi tuzak bozucudur” (Âli İmran, 3/54).

Tuzak Kurdular

İlahiyatçı yazar Mehmet Gündoğdu yazdı;

وَمَكَرُوا وَمَكَرَ اللّٰهُؕ وَاللّٰهُ خَيْرُ الْمَاكِرٖينَ

“Tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Evet, Allah en iyi tuzak bozucudur”

(Âli İmran, 3/54).

Mekr

Mekr: sözlükte “aldatmak, hile yapmak tuzak kurmak suretiyle birinin amacına ulaşmasını engellemek” anlamında masdar ve “hile, aldatma, tuzak” mânasında isim olarak kullanılır.

“Tuzak” diye çevirdiğimiz mekr kelimesi insana nispet edildiğine; “aldatmak ve bozgunculuk için gizli, gizli çaba harcamak, tuzak kurmak ve bunun için plan yapmak ,” gibi anlamlara gelir.

Allah’a nisbet edildiğinde “kötüleri hilelerinden dolayı cezalandırmak, tuzak ve düzenlerini bozmak ve  etkisiz hale getirmek, tedbir almak, bir işi dört başı mâmur yapmak” mânasına gelir (Kāmus Tercümesi, II, 687).

Kur’an’da Mekr

Mekr kavramı yedi âyette isim ve fiil sîgalarıyla Allah’a nisbet edilmiştir. Bazı âyetlerde de inkârcıların peygamberlere ve inananlara karşı düzenledikleri tuzaklar, hileler mekr kökünden türeyen fiillerle ifade edilerek bu tür hilelerin yalnız sahiplerine zarar vereceği, Allah’ın bunları tesirsiz hale getireceği ve sahiplerini cezalandıracağı bildirilmiştir (el-En‘âm 6/123-124; en-Nahl 16/26, 45; Fâtır 35/10, 42-43; el-Mü’min 40/45).

Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk’a izâfe edilen mekr kavramı inkârcıların Allah’a ve O’nun âyetlerine, Semûd kavminin Sâlih peygambere, yahudilerin Hz. Îsâ’ya ve müşriklerin Hz. Peygamber’e karşı tertipledikleri hile ve tuzakları takip etmekte olup hiçbir âyette mekr iptidâen/başlangıç itibarı ile Allah’a nisbet edilmemiştir. Mekr’i başlatan kurgulayan insandır.

Bu durum ilâhî mekr’in Cenâb-ı Hak tarafından başlatılan bir eylem olmadığını, inkârcı, zalim ve münafıkların hile ve tuzaklarının onların aleyhine çevrilmesi konumunda bulunduğunu gösterir.

Mekr, iyi niyetli ve dürüst davranışlı olmayan bazı kimselere dünya nimetlerinin bolca verilmesi ve dolaylı bir şekilde uhrevî sorumluluklarının arttırılması anlamında da kullanılmıştır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “mkr” md.)

Hadislerde Mekr

Mekr kavramı bir hadiste Allah’a izâfe edilmiştir. İbn Abbas’tan gelen rivayete göre Hz. Peygamber’in dualarının birinde şu ifadeler yer almaktadır: “Rabbim, bana yardım et! Aleyhimde olan kimseye değil bana zafer ver, düşmanıma değil bana yönelebilecek hileleri dağıt, yolumun önüne tuzak kurulmasına izin verme” (Ebû Dâvûd, “Vitir”, 25; Tirmizî, “Daʿavât”, 102; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 2).

Din düşmanlarının kurdukları tuzakların karşılıksız kalmayacağını vurgulamak üzere“m-k-r” fiilinin hainleri nereden geldiğini anlayamayacakları biçimde cezalandırma mânasını da içermesine binaen yüce Allah’ın onların planlarını boşa çıkaran tedbirleri için de mekr fiil kullanılmıştır..

Cenâb-ı Allah’ın mekr’i kullarınkine benzemez; hayra, hakka ve adalete yöneliktir, mahiyetine tam olarak nüfuz edilemez, önüne geçilemez. Öte yandan İslâm inançlarıyla ilgili eserlerde, Allah Teâlâ’nın inkârcı ve günahkâr kişilere, kendi kendilerini aldatan ve girdikleri hüsran bataklığında daha çok batmalarına yol açan nimet ve imkânlar vermesi anlamına gelen “istidrâc” kavramıyla mekr arasında –ikisinin de görünüşte cazip fakat gerçekte kötü sonuçlar içermesi açısından– benzerlik kurulur (İbn Âşûr, III, 256-257).

İstidrâc: “Bir kimsenin adım adım yaklaştırılmak suretiyle bizzat kurduğu tuzağa düşmesi” anlamına gelen bu tabir yanında bazı inançsız kimselere tanınan geçici fırsat, başarı ve mühlet vermektir. Bu süreyi anlatmak üzere “imlâ/mühlet verme” kelimesi kullanılmıştır.

Keyd

Kur’an’da mânaları ve Allah’a nisbetleri açısından mekr’e benzeyen diğer kavramlarda biri de “keyd” dir. Keyd ifade ettiği mana yönünden, mekr’den önce kötülüğün, tuzak ve pusu, entrika çevirme planlamalarının başlangıç safhasıdır. Mekr ise, istidraç yolu ile son safhasını ifade eder.

وَاِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْـٔاًؕ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحٖيطٌ

“Size bir iyilik gelirse bu onları üzer, ama başınıza bir kötülük gelse buna sevinirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız, onların tuzağı size hiçbir zarar vermez. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır”(Âl-i İmran,3/120)

Keyd: “tuzak ve pusu kurma, hile yapma, entrika çevirme; ceza verme, tedbir alma” anlamında masdar olan keyd “tuzak, hile, plan, komplo, ceza” gibi mânalarda isim olarak da kullanılır.

Kur’an’da Keyd

Keyd, Kur’an’da hem şeytana ve yandaşı olan insan şeytanlarına, hem de Allah’a nisbet edilerek türevleriyle birlikte otuz iki yerde tekrarlanmıştır (meselâ bk. Âl-i İmrân 3/120; en-Nisâ 4/76; el-A‘râf 7/183, 195).

Bu ayetlerde keyd kelimesi; şeytana ve şeytansılara/insan şeytanlarına, inkarcılara nisbet edildiğinde; ilâhî daveti engellemeye, kutsal değerleri, ahlakı tahrip etmeye yönelik her türlü kötü, yıkıcı eylem ve faaliyetin ön hazırlığını;

Allah’a nisbet edildiğinde ise; ilâhî cezalandırmanın bir çeşidi olarak kötü eylem ve hazırlıkların hedef ve amacına ulaşmasını engellemeye yönelik her türlü karşı tedbirin alınmasını ve bunları hazırlayanların komplolarını aleyhlerine çevirmek suretiyle cezalandırılmasını ifade etmektedir.

Bu anlamı en iyi şekilde belirten örneklerden biri Fîl sûresinde geçmektedir. Sûrede İslâm’dan önce, Mekke’ye saldırarak bu şehrin sakinlerini öldürüp Kâbe’yi yıkma ve şehri işgal etme girişiminde bulunan düşman ordusunun planlarının nasıl bozularak kendi aleyhlerine çevrildiği ve onların ne şekilde cezalandırıldığı veciz bir üslûpla anlatılmaktadır.

Hadislerde Keyd

Keyd aynı anlamda hadislerde de geçmektedir. Bir hadiste halkın mal ve canına saldırmak üzere plan yapanların tuzun suda eridiği gibi eriyip yok olacağı belirtilmektedir (Buhârî, “Feżâʾilü’l-Medîne”, 7).

Hz. Peygamber de, “Allah zalime belirli bir mühlet verir. Ancak daha sonra kendisini öyle bir yakalar ki artık bir daha kurtulmasına imkân vermez” demiş, ardından, “İşte rabbinin haksızlık eden beldelerin sakinlerini yakalayıp cezalandırması böyledir. O’nun cezası acı ve çetindir” (Hûd 11/102) âyetini okumuştur (Buhârî, “Tefsîr”, 11/5; Müslim, “Birr”, 61).

Sonuç

Kur’an, bütün bu kötülüklerin şeytanın ve şeytansıların teşvikinin bir sonucu olduğunu vurgulamakta, şeytanın hile ve planının zayıf olduğunu bildirmekte ve şeytanın dostlarına karşı savaşmayı emretmektedir ve  “Şeytanın keyd’i/planı,  zayıftır” ifadesiyle müslümanlara ümit ve cesaret verilmektedir.  (en-Nisâ 4/76).

Bedir Gazvesi’ne işaret eden bir âyette Allah’ın kâfirlerin keydini zayıflattığından söz edilirken (el-Enfâl 8/18) müslümanların Kur’an’dan aldıkları bu moral gücüne, bu sayede kazandıkları mücadele enerjisine ve sonuçta ulaştıkları zafere dikkat çekilmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de, mekr’in ve keyd’in taşıdığı “bir tür ilâhî ceza” şeklindeki anlamı ifade etmek üzere başka kelimeler de kullanılmıştır. İnkârcıların felâkete yavaş yavaş ve tedrîcî olarak yaklaştırılmasını belirten, bu esnada onların bazı geçici başarılar elde etmesine müsaade edilip kendilerine muvakkat imkânlar verilmesini ifade eden “istidrâc” bunlardan biridir.

Allah Teâlâ tuzak kurup aldatmaktan münezzehtir. Bu sebeple Kur’an’da geçen keydmekr ve türevlerinin “Allah’ın iyiliklere ve güzelliklere, hak dine, onun peygamberine ve  mensuplarına karşı kötülük planlayan, tuzak kuran şeytan ve yandaşlarının kazdıkları kuyuya kendilerinin düşmesini sağlaması, böylece onları kendi planlarıyla cezalandırması” şeklinde anlaşılaşılmıştır.

Vesselam

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 583, TDV, İslam Ansiklopedisi, “Mekr”, ve “Keyd” maddeleri.