Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Tütün Yaprağı; Bir Anadolu Romanı

Üst başlığı “Bir Anadolu Romanı” olan “Tütün Yaprağı adlı roman, yazar Ömer Naci Yılmaz’ın kaleminden çıkmış bulunan bir çalışma olarak “Çıra Kültür” etiketiyle yayınlanmış bir eser…

Tütün Yaprağı; Bir Anadolu Romanı

Sait Alioğlu değerlendirdi;

Üst başlığı “Bir Anadolu Romanı” olan Tütün Yaprağı adlı roman, yazar Ömer Naci Yılmaz’ın kaleminden çıkmış bulunan bir çalışma olarak Çıra Kültür etiketiyle yayınlanmış bir eserdir.

Yazar, bu romanında, kendi hayat seyri içerisinde var olan yaşamışlığı, bir silsile içerisinde konu başlıkları kullanarak okuyucusuna aktarmaktadır.

Eser, yazarın “Olgunlaşma” başlıklı kısa ama öz bir anlatımla birlikte, bir önsöz ve elli dört makale ile bir sonsözden oluşmaktadır.

Yazar, burada, “takdim-tehir” usulüne uygun bir şekilde, bir yer değişikliğine giderek, eserin mahiyeti, bir açıdan da bidayeti sadedinde, sonsöz kısmından önce Kitabın Hikâyesi’ne yer vermektedir.

Yazar, bu bölümde, kendisinin yaşamış olduğu gerçekleri kaleme alma konusunda çevresinden teşvik gördüğünü belirtiyor.

Burada görev yaptığı üniversitenin öğretim görevlilerinden olduğunu belirttiği “Dr. Nurullah Eren ağabeyimle sohbet ederken, konu Baba* ile olan ilişkime geldi. Yaşadığım bazı tecrübeleri anlatınca, üstat; ‘Bunları yazmalısın, güzel bir hikâye çıkacaktır; mutlaka yazmalısın.’ ifadesini kullandığını belirterek, bizlere kitabın hikâyesini, bir açıdan da bidayetini haber vermektedir.

Aynı zamanda, üniversitedeki birçok mesai arkadaşının da yazara yardımcı olduklarını ve ona yardım etmek için; “Üstadım, elimizden geleni yaparız, merak etme.” kabilinden beyanda bulunduklarını da belirtmiş olalım…

İnsanların büyük bölümü, okudukları eserlerde, kendilerinden “mutlaka, ama mutlaka” bir parça bulurlar. Bulmak için kendi hayatlarını gözden geçirir ve hem eserle hem de eserin kahramanıyla bir özdeşlik kurarlar.

Bunun aksi de mümkündür, ama o da nadirattandır.

İşte, yazarda, bu gerçeğe parmak basarak, kaleme almış olduğu eseri ithaf babında; “Hikâyede kendisini bulan herkese…” diyerek, okurunu eserine ve dolayısıyla kendi hayatına misafir etmektedir.

Yazar, eserin başlarına yerleştirdiği “Olgunlaşma” bölümünde, insan açısından belli bir hedefin önemine vurgu yaparak; bunun olgunlaşma ile var olan bağını bizlere göstermektedir.

Olgunlaşmanın kriterlerinden bir tanesi hayatındayaşa- dıklarından anneni babanısorumlu tutmamaya başlamaktır. Çünkü hayat her insanı kırar. İyileri daha çok kırar. Kırıl- dığı zaman insanın önünde iki yol vardır: Ya kırıldığı yerde güçlenir ya kırıldığı yerde kurbanrolünün arkasına sığınır. Ben böyle oldum. Çünkü annem babam yöneticim bana taktı falan… Dolayısıyla hayatı ileriye doğru yaşamak bu kırgınlıkları, kırılmaları geride bırakmakla mümkündür.[1] (9) diyerek meseleyi kendi açısından vüzuha kvuşturmaktadır.

Yazar, eserin önsözünde, kendi hikâyesine giriş sadedinde, o da salık arayışı sebebiyle dönemin Başbakanı sıfatıyla Süleyman Demirel ile bir seçim döneminde tanışmaları üzerinden, oluşan hikâyeyi şu şekilde özetlemektedir: Tütün Yaprağı sağlık arayışıyla başlayan bir yaşam serüveninin hikâyesidir. Bu süreçte yollarının kesiştiği güzel insanlar ve tarihi öneme sahip olduğuna inandığım olaylar, bu çalışmada kendine yer bulmuştur. Doğduğum yıl Başbakanlık görevinde bulunan rahmetli Süleyman Demirel’le yollarımız, ilkokul yıllarında 5 Haziran 1977 seçimleri öncesinde Samsun Cumhuriyet Meydanı’ndaki Adalet Partisi mitinginde kesişmiş, 14 Ekim 1979 ara seçim zaferinin ardından yazılan bir tebrik mektubu ise hikâyemin merkezine yerleşmiştir.” (12)

Yazar, dönemin sağcı muhafazakâr liderlerinden ve aynı zamanda Başbakanlık makamında da bulunan Süleyman Demirel ile birlikte Bülent Ecevit ile olan ilişkisine de yer vermektedir. O da, Ecevit’in bir seçim döneminde miting için Samsun’a geldiğinde, onunla olan ilişkisine de yer vermektedir: “…gazetecilerle birlikte bir kenarda beklerken Ecevit yanımıza geldi, herkesi tek tek hâl hatır etti, elimizi sıktı. Diğer konuşmacılar kürsüdeyken Ecevit bulunduğum yerde yanına yaklaştı, yere çömeldi ve sigarasını çıkarttı. O günlerde ben de sigara içtiğim için hemen Ecevit’in sigarasını yaktım, elini elime vurarak teşekkür etti. Bu Ecevit’le alakalı olarak unutamayacağım bir hatıra olarak bendeki yeri aldı.” (100)

Dikkat edilirse, biz de burada “takdim-tehir” metodunu uyguladık. Zira o dönem siyasetçilerinden olan her iki şahısla ilgili hatıra, bir arada verilmeliydi ki, bir bütünlük sağlanmış olsun…

Biz de öyle yaptık, acizane olarak.

Yazar, eserinde, bu iki önemli siyasetçi dışında yolunun bir şekilde kesiştiği siyasilerden de bahsetmektedir.

Yazarın, bu eserde, kendi sağlık sorunlarının çözümü için, ameliyat dışında birçok yol ve yöntemin önerildiğini öğrenmiş oluyoruz. Örneğin; çareyi bamyada aramak gibi…

Elbette, ister güncel tıp anlamında olsun, ister şifalı bitkiler babında, o da işin uzmanı tarafından önerilen tedavi yöntemleri ile kullanılması gerekli ilaçları göz ardı etmemek gerekir, ama tek bir şartla, o da uzman görüşü dikkate alınarak…

Yazar, hastalığı çerçevesinde, şifa bulabilme adına girişilen arayışları, derde derman kabilinden başvurulan yolları, yöntemleri ve en nihayetinde başarılı bir şekilde yapılan ameliyat safhasına eserde, birkaç konu başlığı altında vermektedir.

Bu arada, bir vesileyle tanışıp hayatından önemli bir yere sahip olduğunu belirttiği Süleyman Demirel’in, ameliyat sonrasında, kendisine “yürüme işini halletmesi adına” koltuk değneği hediye edişini de romanda belirtmektedir. (77)

O, aynı zamanda, adına “devlet” denilen mekanizmayı da bizzat Demirel’in yanında gördüğü belirtmektedir.

Onun, yanında gördüğünü belirttiği “devlet” bir mekanizma olarak değil de, Demirel’in, ona ameliyat öncesinde onun, birçok sebepten dolayı ameliyat olmayı istememesi üzerine yazmış olduğu mektuplardan oluşmaktadır: 

“Sevgili Ömer, ayağının düzeltilebileceğini doktorlar bana söylediler. Ama razı olmayıp bırakıp gitmişsin. Gençsin, biraz metin olursan, sağlığına kavuşursun. Bu konuda sana her türlü yardımı yapacağım. Gözlerinden öperim. Süleyman Demirel”… 

“Sevgili Ömer, ameliyata razı olduğuna memnun oldum. Sana her türlü yardım yapılacaktır. Okulun bitince Ankara’ya gel. Gözlerinden öperim. Süleyman Demirel.”

Ben artık yaz dönemi karne tatilini heyecanla beklemeye başlamıştım. (63, 64)

Daha sonra ameliyatın gerçekleştiğini ve yukarıda da belirttiğimiz üzere, Demirel’in ona koltuk değnekleri hediye ettiğinde bahis açmıştık.

Yazar, kendi şahsında, her Türk’ün askerlik ile anılması düşüncesi üzerinden bu görevi ifa edememe kaygısını adı geçen romanda dile getirmektedir.

Askerlik görevini bihakkın yerine getirmeyişi ile ilgili olarak; “Bazen keşke sağlam olsaydım da ben de askere gidebilseydim. Hatta o zamanlar askerlik beş yüz elli gündü, ben bin yüz gibi yapsaydım, derdim. Derdim ama bunu sadece kendime derdim, bir Allah’ın kuluyla paylaşmamıştım, paylaşamazdım.” (92) diyerek, duygularını dile getirmektedir.

Yazarın, bu askerlik yapma arzusunu en azından fotoğraf çekme ve o an’ı ebedileştirme düşüncesiyle askerden denizci olup da izne gelen bir tanıdığına ricada bulunup onun elbiselerini giyerek poz vermesi dahi, o isteğin yerine gelmesine vesile olduğunu kendi anlatımından öğrenmekteyiz.

Yazar, romanında birçok konuya temas etmektedir; hayata ve özellikle de yaşamış olduğu hayata dair.

Bunlardan, eserin sonlarında kaleme aldığı, bizim ise önemine binaen “takdim ve tehir” yolunu tercihen en başlarda, hakkında bir şeyler yazmaya çalıştığımız “Kitabın Hikâyesi” bölümünden sonra “sonsöz” bölümünde yazar şu duayla eseri nihayetlendirmeye çalışmaktadır: “Rabbim! Sen ne ikram ettiysen hamd ettim. Senin verdiğini az bulmaktan sana sığınırım. Bu kadar da vermeyebilirdin, ben ne yapabilirdim ki? Rabbim! Sen ne verdiysen çok verdin, hem nasıl az derim? Rabbim! Sana nimetlerinin sayısınca şükürler olsun. Rabbim! Verdiğine olan rızam Sana olan sadakatindendir.” (214)

*** ve son ifadeler olarak yazarın aşağıda Fuzulî’den aktardığı beyit her şeyi özetlemektedir:

“Herkesin bir derdi var

Kimi anlatır, dilini yorar

Kimi susar, yüreğini yakar”

*Süleyman Demirel


 

[1] Prof. Dr. Acar Baltaş

 



Anahtar Kelimeler: Tütün Yaprağı; Anadolu Romanı

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER