Sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Çoğu zaman kimsenin muhatabını dinlemediği, gelişmeleri sadece bir zaviyeden değerlendirdiği ve o baktığı çerçeveyi fotoğrafın bütünü zannettiği zaman dilimlerini yaşıyoruz. Kendi bölgemizin, sosyolojimizin gerçeklerinden uzak yaklaşımların bizi getirip bıraktığı noktada bir çıkış arıyoruz.
Bilindiği gibi şu anda Silahlı Kuvvetlerimiz Suriye içinde Barış Pınarı Harekâtı’nı gerçekleştiriyor. Suriye meselesinde en başından beri yanlış içinde yanlışlar yapıldı. İster kendi ayağına sıkmak deyin, ister başka bir şey söyleyin hiç fark etmez. Bir ülkenin kendi elleriyle kendisine yapabileceği en önemli kötülüklerden birisini Suriye’de kendi kendimize yapmış olduk. Gelişmeler öyle bir noktaya geldi ki, başka bir seçenek kalmayınca bugün mecburen askeri bir operasyon ile olup bitenlere müdahale etmeye çalışıyoruz. Tam da bu noktada Türkler ve Kürtlerin dördüncü büyük imtihanla karşı karşıya oldukları gerçeğini bilmek zorundayız. Eğer bu imtihan başarılı bir şekilde verilirse, bu coğrafyada barış ve huzurun inşası çok daha kolay ve kısa sürede olabilecektir. Türkler ve Kürtlerin bu imtihanı da başarıyla vermekten başka bir seçenekleri de yoktur. Peki, dördüncüsü içinde bulunduğumuz süreç ise ilk üç imtihanlar nelerdi? Dilerseniz onları hatırlamaya çalışalım.
Birincisi Malazgirt Zaferi idi. Yani Anadolu topraklarının Sultan Alparslan komutasındaki orduyla Müslümanlara açıldığı 1071 tarihiydi. Bu ordunun içinde dönemin tarihçilerinin ittifak ettiği gibi Kürtler de vardı ve muharebede çok önemli bir vazife üstlenmişlerdi. Omuz omuza verilen bir mücadele ile bu zafer kazanıldı. Hatta Kürtçeye vakıf olanlar bilir. Malazgirt Kürtçe’de, “Çabuk elde ettik” demektir. Kim çabuk elde etti? Türkler ve Kürtler. Yani birinci imtihan başarıyla verildi ve din kardeşliğinin üzerine kan kardeşliği bu zafer ile inşa edildi.
İkinci imtihan ise Yavuz Sultan Selim döneminde İdris-i Bitlisi’nin şahsında başarıyla geçilmişti. Şah İsmail Anadolu’yu kasıp kavururken, Kürt aşiretler bölgelerinde en önemli denge unsuruydular. Gizli bir ajandaları olsa, Osmanlı’ya karşı Şah İsmail ile işbirliği yapmak isteseler imkân altın tepsiyle önlerine sunulmuştu ve bu durumda çok önemli kazanımlar da elde edebilirlerdi. İdris-i Bitlisi gibi büyük bir âlim bütün aşiretleri gezdi, dolaştı, anlattı ve böylece sonunda hepsi özgür iradeleriyle Osmanlı’nın yanında yer almış oldular.
Üçüncüsü Sultan Abdülhamit dönemindeki Hamidiye Alayları ve Kurtuluş Savaşı’dır. Osmanlı’nın iyice zayıflamaya başladığı bir dönemde, bölgenin güvenliğini Abdülhamit Han tarafından kurulan Hamidiye Alayları ile Kürt aşiretler sağlamıştı. Buna bağlı olarak aşağıda, yukarıda, sağda, solda herkesin Osmanlı’dan ayrılmak için herkesle pazarlığa oturduğu bir ortamda, Kürtler diğerleri gibi pazarlık masalarında taraf değil, 1071’de Türk kardeşleriyle birlikte vatan kıldıkları bu toprakları yedi düvele karşı savunmakla meşguldüler.
Şimdi dördüncü imtihanın içindeyiz. Bu imtihanı da elbette başarıyla geçeceğiz. Ancak süreyi uzatacak yaklaşımlardan uzak durmak ve zehir kovası taşımaktan hep birlikte vazgeçmek zorundayız. Bu doğrultuda Kürtler eşittir PKK diyenleri sakın ola yanınıza yaklaştırmayın. “En iyi Kürt ölü Kürt’tür” deyip kafatasçılık yaparak ne dine, ne imana, ne insafa, ne vicdana, ne de insanlığa sığmayan ifadeleri kullananlarla asla muhatap olmayın. Sünni diye ortaya çıkan DAEŞ’in eylemleri nasıl Sünnilere mal edilemezse, Kürt diye ortaya çıkan PKK ve diğer terör gruplarının yaptıkları da Kürtlere mal edilemez.
Diğer taraftan Büyük Ortadoğu Projesi gibi bu bölgeye kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyen bir projeden haberdar olduğu halde, sözde ABD emperyalizmine karşı görüntü verirken, Amerika ile işbirliği yaparak “devlet sahibi” olacağını zanneden PKK/PYD/YPG terör örgütlerinin bağlantılarına dikkat edin. Irkçılığa karşıymış gibi tavır takınıp Kürt ırkçılığı yapanları iyi tanıyın. Türkler ABD ile iş tutuyor propagandası yapıp, Amerika’nın terör örgütlerine verdiği binlerce TIR silahı görmezlikten gelenleri iyi takip edin.
İlk üç imtihanı başarıyla veren, din kardeşlikleriyle birlikte kan kardeşlikleri bin yıllık geçmişe hiç çıkmayacak şekilde kazınan Türkler ve Kürtler; her ikinize de sesleniyorum. Yanlışı kim yaparsa yanlıştır. Sizler İslam ümmetinin ayrılmaz ve değerli parçalarısınız. Veda Hutbesi’ni hatırlayın. Sizler daima doğru olanda kalın, doğru olanı yapın. Oyun büyük. “Adam öldürmekten daha kötü olan fitnenin” tuzağına düşmeyin.