Türklerin İslam dinine geçiş süreci ve Türkçe ilk Kur’an tercümeleri (I)
Doç. Dr. Emek Üşenmez Independent Türkçe için yazdı
Doç. Dr. Emek Üşenmez İstanbul Üniversitesi
Cumartesi 18 Nisan 2020 23:56
Miladi VIII. yüzyıla gelindiğin de Türk boyları arasında Hıristiyanlık, Budistlik, Ateşperestlik, Maniheistlik ve benzeri inanışların yayıldığı bilinmektedir.
Satırarası Farsça Tercümeli Kuran-ı Kerîm (14-15yy) Türkçe İlk Kuran tercümeleri bu şekilde yapılmış olan Farsça Kur’an Tercümeleri örnek alınarak yapılmıştır.
Bu devirlerde Türkler hangi din veya mezhep dairesinde ise o inanışa ait dini eserleri Türkçe'ye tercüme veya telif olarak ortaya koyuyorlardı. 1
Hive
Emeviler-Abbasiler ve Türkler
İslam dininin yayılma sahaları genişlerken, Türklerin yaşadığı bölgelere gelen Araplar ve Türkler arasında muhtelif zamanlarda etkileşimler yaşanmıştır.
Taberi’den nakledilen rivayet esas alınacak olursa Türklerle Araplar arasındaki ilk etkileşimler 630’lu yıllara tekabül etmektedir.
Hz. Ebu Bekir’in halifeliğinin ikinci yılı olan 633’te İslam Devleti Hz. Peygamber’in vefatından sonra meydana gelen sarsıntı ve sıkıntıları atlatıp fetih hareketlerine başlamıştır.
635 Kadisiye Savaşı ile Sasani İmparatorluğu ortadan kaldırılmış ve son olarak Nihavent Savaşı (642) ile İran, mutlak biçimde İslam Devleti toprakları olmuştur.
Hive-Harezim
Sasani İmparatorluğu'nu ortadan kaldırıp Amuderya Nehri'ni geçen İslam ordularının hedefindeki bölge, kuşkusuz Maveraünnehir idi.
Bu bölge Budist, Maniheist, Hristiyanlık, Zerdüştlük gibi çeşitli din ve inanışların buluşma noktası idi.
Buhara ve Semerkant’ın fethedilmesiyle birlikte burada yeni din İslam yayılma sahası bulacaktı.
İslam ordusu Ceyhun Nehri'ni geçip Türk Hakanının ordusuyla ve mukavemetle karşılaşmıştır. Hatta bu sefer esnasında Hz. Ömer’in talimatıyla İslam ordusunun Belh’e çekildiği bilinmektedir. 2
Hive-Harezim
İran ordu komutanının Türk Hakanından yardım istemesi neticesinde Türk Hakanı Fergana Türkleri ve Soğdlardan oluşan ordusuyla birlikte İslam ordusu üzerine yürümüştür.
Kültigin ve Bilge Kağan yazıtlarında anlatılan Soğd ve Demirkapı seferleri bu hareketlerin hikayesidir. 3
Türkistan’ın Pîri Hoca Ahmed-i Yesevi (ks) Hazretlerinin Türbeleri, Türkistan- Kazakistan
651 yılından itibaren belli aralıklarla, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Aşağı Türkistan (Maveraünnehir) bölgesine İslam ordularının akınları başlamıştır.
Semerkant, Buhara, Taşkent, Beykent, Fergana, Uşrusana gibi şerhlerdeki aslî unsur Türklerden oluşmaktaydı.
Şirdâr Medresesi, Semerkant
Emeviler döneminde, Türk topraklarına çok sayıda akınlar yapılmıştır. 671’de Merv ordugâh şehri yapılarak Horasan eyaleti oluşturulmuştur.
Horasan’ın İslam ordularının elinde bulunuşu, Ceyhun’u geçiş için bir şans olarak yorumlanabilir.
Kuteybe b. Müslim’in Horasan’a gelişi ile birlikte Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler (Semerkant, Buhara, Taşkent, Fergana) fethedilmiştir.
Kuteybe b. Müslim Buhara’da bir Buda tapınağını camiye çevirmiştir.
716 yılına gelindiğinde Maveraünnehir’in fethinin tamamlanmış olduğunu görürüz.
Seyyid Bereke hazretleri ve müridi Emir Timur kabri, Semerkant- Özbekistan
Emeviler, Arap olmayan Müslümanlara ayrımcı bir tutum izlemişlerdir.
Arap olmayan Müslümanlara Emeviler “mevali” adını vermişlerdi.
Özellikle Semerkant ve Buhara taraflarında şiddetli çatışmalar yaşanmış ve kan dökülmüştür.
İslamın ilk zamanlarındaki dürüst ve samimi din tebliği faaliyetleri yerini ganimete bırakmıştır.
İmam Buhari hazretlerinin Türbeleri, Semerkant-Özbekistan
Abbasiler devrinde Türkler ve Araplar, Emevilerin aksine dostane ilişkiler içerisinde olmuşlardır.
Abbasilerin iktidara gelmesinde Türklerin de önemli katkıları olmuştur.
Gerek hanedan değişikliği gerekse başka vesilelerden dolayı Türk bölgelerine yapılan hücumlar hissedilir derecede azalmış hatta durma noktasına gelmiştir.
Birinci Abbasi Halifesi Ebu’l-Abbas bir buyruk çıkartarak Müslüman olanlardan cizye alınmamasını istemiştir.
Semerkant
Emeviler döneminde Türk ülkeleri halifenin çiftliği olarak telakki edilmiş ve buralar bir gelir kaynağı olarak görülmüştür.
Horasan’a vali olarak atanan Said b. Hâris, Türklerin bir isyanını bastırmış, bozguna uğrayan Türk birliklerinin takip edilmemesine gerekçe olarak Türklerin, müminlerinin emirinin vergi kaynağı olduğunu belirtmiştir. 4
Hz. Osman (ra) zamanından kalma Kur’an-ı Kerîm (Taşkent-Özbekistan)
Emevilerin katı politikası İslam’ın Türkler arasında geç kabulüne yol açmıştır. Bu yüzden idareye karşı başkaldırı, isyanlar olmuştur.
Bu iş o kadar ileri gitmiştir ki İslam tebliği arka planda kalmış tamamen yeni yerler ve gelir kaynakları elde etme işine dönüşmüştür.
Semerkant hükümdarı, Çin prensine yazdığı mektupta kısa sürede Arapların hakimiyetinin biteceğinden bahsetmiştir.
Kuteybe b. Müslim Beykent’i fethettikten sonra yerli halka şiddet ve baskı uygulamıştır.
Şehir baştanbaşa yağmalanmış ve çıkan isyanlar çok kanlı biçimde bastırılmıştır. Aynı durum Buhara şehri içinde söz konusudur.
Fergana’da bir mescit
Emevi halifelerinden Ömer İbn Abdülaziz döneminde Türklere karşı şefkat ve iyi niyet politikası izlenmiştir.
710’lu yıllarda Semerkant ve Buhara, İslam devleti hakimiyeti altına girmiş ve buralara cami yapılması anlaşma maddelerine eklenmiştir.
Bu süreç içerisinde bazı beyler ve himayesi altında bulunanların İslam dinini kabul ettikleri bilinmektedir.
Önceleri Mecusi olan Cürcan’ın Türk asıllı hükümdarı Sul-Tekin, Müslümanlık hakkında bazı duyumlar almış ve kendisini tatmin etmeyen Mecusiliği bırakarak Müslüman olmaya karar vermiştir.
Uzun ve meşakkatli bir süreçten geçtikten sonra Hz. Peygamberin kabri başında Müslüman olmuştur (717). 5
Yesevî Silsilesinden Zengi Ata (ks) Türbesi Mecmuasındaki Minare, Taşkent
Hişam döneminde (724-743) Belh’te bir cami yaptırılmıştır. Türk hükümdar ve beylerine elçiler gönderilerek İslam’a davet edilmişlerdir.
Büyük ihtimalle Türgiş Kağanı Su-lu’ya Emevi halifesince gönderilen elçi, İslam dinini ve gereklerini kağana anlatmış, kağan da ordusunu işarete ederek onların hepsinin asker olduğunu, herhangi bir meslek erbabı olmalarından dolayı İslam dinini kabul ederlerse geçimlerini devam ettiremeyeceklerini bildirmiştir.
Abbasiler döneminde Türklere karşı izlenen ılımlı politika ve İslam dinine geçen Türklere verilen ayrıcalıklar Türklerle Araplar arasındaki ilişkileri bir nebze de olsa düzeltmiştir.
Bu dönemde de İslam dinine tebliğ ve davetler sürmüştür.
1. Abdülkadir İnan, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Tercemeleri Üzerinde Bir İnceleme, Ankara, 1961, s. 4-5.
2. Yazıcı, a.g.e., s. 33.
3. İnan, a.g.e., s. 5.
4. Nesimi Yazıcı, İlk Türk-İslâm Devletleri Tarihi, Dördüncü Baskı, Ankara, 2005, s. 57.
5. Zekeriya Kitapçı, “Hz. Peygamberin Hadislerinde Türkler”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, İstanbul, S. 43, Ağustos 1986, s. 20-21.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish
HAKKINDA DAHA AYRINTILI: TÜRKLERİSLAMKUR'ANKURANI KERİMEMEK ÜŞENMEZ