Önce MHP’liyken bu partiyi biraz fazla liberal ve yumuşak bularak İYİ Parti’ye geçen, sonra bu partinin de yeterince faşist ve Türkçü olmadığını düşünerek Zafer Partisi’ne kayan Rizeli fırıncı nihayet uzun ve şerefli bir listeye dahil oldu, Yabancı Öldüren Türkler Onur Kervanı’na katıldı, tarihe geçti.
Hayatının anlamını Devlet Bahçeli, Meral Akşener ve Ümit Özdağ gibilerinin söylediklerinde bulanların Kervan’a katılmasında şaşırtıcı bir şey yok. Rizeli fırıncının da Pazar’ın Elmalık köyünde çay toplayan iki Afgan işçiye silahla saldırması, sadece ve sadece Türk olmadıkları için saldırması, Şemsettin Muradi’yi öldürüp Davut Sezai’yi yaralaması da şaşırtıcı değil. Adam faşist, ne yapacaktı ki başka?
Beni şaşırtan, olayı Karar gazetesinde ayrıntılarıyla anlatan Yıldıray Oğur’un yazısındaki (“Bir fırıncının radikalleşmesi…”, 6 Haziran) şu cümle oldu: “Mültecileri Türkiye’de gerçekten işgalci olarak gördüğü, Türklerin azınlık durumuna düşeceğinden endişe ettiği anlaşılıyor.”
Türklerin azınlık durumuna “düşmesi” için Afganistan’ın nüfusunun tam iki katı mültecinin Türkiye’ye gelmesi gerek. Yani tüm Afganlar geride kimseyi bırakmayarak yola düşecek, geçerken Irak’ın tüm nüfusunu ikna ederek yanlarına katacak ve hep beraber Van’a gelerek “Merhaba, biz geldik, nassınız?” diyecekler.
Rizeli fırıncının salak olması, azınlığa düşme senaryosunun aptallığını kavrayamaması doğal. Ama bu senaryoyu nereden duymuş, nasıl haberdar olmuş? Beni şaşırtan bu oldu.
Çünkü Amerika ve Avrupa’da aşırı sağın, Trump’çılarla faşistlerin, göçmen ve Müslüman düşmanlarının temel ve yaygın inançlarından biri bu: “Bizim yerimize göçmenleri/Müslümanları/yabancıları geçirecekler/geçiriyorlar.”
Yani yerel nüfusun, memleketin “gerçek” sahiplerinin azınlığa düşürüleceği teorisi Rize kaynaklı değil. Katilin Almanca veya İngilizce bir yana dursun, Türkçe’yi bile doğru dürüst konuşamadığını varsayarsak, bu teoriden nasıl haberi olmuş? Anlaşılan teori Türk sağında da tedavüle girmiş.
Batı’da ise epey zamandır tedavülde. “Replacement” teorisi olarak anılıyor, yani “bir şeyin yerine yenisini koymak,” “bir şeyi bir başkasıyla değiştirmek.”
Özellikle Amerika sağında çok yaygın. Örneğin 2017 Ağustos’unda Virginia’da Ku Klux Klan dahil pek çok faşist, antisemit örgütün, beyazların üstünlüğünü savunan çeşitli grupların örgütlediği iki günlük “Sağı Birleştirelim” etkinliğinde en sık bağırılan sloganlar arasında “Bizim yerimizi alamayacaksınız” ve “Yahudiler bizim yerimize geçemez” vardı. Etkinliğe katılan ırkçılardan biri etkinliği protesto eden kalabalığın üzerine otomobilini sürüp bir kişinin ölümüne sebep olmuştu.
Bir yıl sonra, Ekim 2018’de Pittsburgh şehrindeki Hayat Ağacı sinagogu silahlı bir kişinin saldırısına uğradı ve 11 kişi öldü. Saldırganın sosyal medya hesapları her türlü ırkçı saçmalık ve komplo teorisiyle doluydu. Özellikle Yahudi Göçmen Yardım Derneği’ne nefret kusuyordu: “Bu dernek Amerika’ya insanlarımızı öldüren işgalcilerin gelmesini sağlıyor. Koltuğumda oturup halkımın katledilmesine göz yumamam. Ben harekete geçiyorum.”
Yeni Zelanda’nın Christchurch şehrinde 2019 Mart’ında iki camiye yapılan saldırılar sonucunda 51 kişi öldü. Üçüncü bir camiye doğru giderken yakalanan katil ilk saldırıyı Facebook üzerinden canlı olarak yayınlamıştı. Saldırıdan birkaç dakika önce de Başbakanlığa ve bir dizi medya kuruluşuna e-postayla 74 sayfalık bir manifesto göndermişti. Manifestonun başlığı “The Great Replacement” idi.
Yeni Zelanda’da Müslümanlar öldürülürken, Texas’ta El Paso’da bir süpermarkette Latin Amerika kökenli 23 Amerikalı öldürülüyordu. Bu katilin de sosyal medya hesaplarında Amerika’nın işgal edilmekte olduğu, beyaz (ve tabii üstün) Amerikalıların yerine “kültürel ve etnik açıdan farklı olanların” geçirildiği anlatılıyordu.
Replacement teorisi artık sadece faşist katillerin inandığı bir şey olmaktan çıktı. En azından Amerika’da çıktı. Geçen yıl Eylül ayında Haiti’den gelen (daha doğrusu gelmeye çalışıp geri gönderilen) göçmenler tartışma konusu olduğunda, Fox News televizyonunun sağcı sunucusu Tucker Carlson şöyle dedi: “Amerikanın sınır politikası ülkenin ırksal bileşimini değiştirecek şekilde tasarlanmış. Bu politikanın adı ‘büyük yer değiştirme.’ Geleneksel Amerikalıların yerine uzak ülkelerden getirilen daha itaatkâr insanların geçirilmesi amaçlanıyor.” Carlson sağcı, Trump’çı, berbat bir herif, ama açık ki ana akım medyada bile artık yer bulabilen ve Cumhuriyetçi Parti’nin tabanında egemen hâle gelmiş olan görüşleri yansıtıyor.
Carlson elinde silahla herhangi bir yere saldıracak değil. Fakat yaygınlaşmasına katkıda bulunduğu görüşler başkalarının katil olmasına yol açıyor. Katilin kafasını faşizm, ırkçılık ve nefretle dolduranlar katil kadar mı suçludur, daha mı az, daha mı çok, bilemiyorum. Ama suçlu olduklarından kuşkum yok.