Türkiye’nin Konuşmaya İhtiyacı Var 

Veysi Dündar'ın yazısı;

Türkiye’nin Konuşmaya İhtiyacı Var 

 

Sevgili okurlar öyle bir raddeye geldi ki ülke; HDP’nin herhangi bir hakkını savunurken “ama, fakat vb” bağlaç kullanmak zorunda kalıyoruz. Çünkü hakkı savunduğunuz yüzde milyon gerçeklikte olsa bile, iktidardaki güç buna kani ve kabil nazarla yaklaşmıyor. Anında terör destekçisi, hain, lümpen, liboş, vs yaftalanır oluyorsunuz.

Bu arada HDP’nin şu anki eş başkanlarının yani Pervin Puldan ve Mithat Sancar’ın Arap kökenli olduklarını belirteyim. Partinin yöneticilerini bile Kürt olmamaya zorlayan bu sistemde, HDP nasıl siyaset yapsın ve siyaset üretsin?

İster kabul edin ister etmeyin, ister beğenin ister beğenmeyin, HDP bu ülkede 6 milyon oy almıştır ve 100'e yakın belediyeyi yönetme hakkı kazanmıştır.

Partiyi en yüksek oya ulaştıran eski eş başkanları Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve başarılı vekillerden Dr. İdris Balüken vb bir çok vekil hapishanededir. Neredeyse belediyelerin tamamına Kayyum atanmıştır. Hali hazırda muvazzaf olan milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılıp 2’şer 2’şer hapse atıldığı günlerdeyiz. 

90'lı yıllarda Güneydoğu’da büyüdüm ben, Nusaybin’de. Hala hatırlarım o yılları. Çeyrek asır geçti. Değişen tek şey tutuklanan Leylaların soyadının değişmesidir. 90'larda Leyla Zana, 2020'lerde Leyla Güven... Bu ülke bu sorunu çözemeyecek potansiyelde mi Allah aşkına. İlla dışarıdan bir tazyik ya da dünyanın bir ağababasının yönlendirmesi mi gerek?

İşte zurnanın zırt dediği nokta burası...

“Biz bize yeteriz” diyoruz ya, evet biz bize yeteriz hiç bir dış devletin teavününe ihtiyaç yoktur. Asırlardır dip dibe olan bizler, aramızdaki sorunları sulh-u selamet ile çözeriz. 

Edirne’den Hakkari’ye, Trabzon’dan Mardin’e bu vatan 780 bin km2’si ve 83 milyon insanıyla birbirine sırtını dayayacak ve yıkılamaz güçtedir. 

Meşru zeminde siyaset yapmaya çalışan HDP’yi anlamaya ve desteklemeye gerek vardır. TV'lere çıkarılmasına izin verilmeyen, söz hakkı verilmeyen bir parti, itirazlarını yürüyerek haykırmaya ihtiyaç duyduysa, bu imkan sunulmalıdır. Her türlü tedbir de alınmalıdır. Bu karmaşadan ve gerginlikten faydalanan “Derin Türkler ve Derin Kürtler”in yiyecekleri ekmek kalmamıştır. Birlik ve beraberlik galebe gelmelidir. 

Yürüyüşe engel değil, imkan verilmelidir.

Hapisteki Demirtaş’ın; dört duvar arasından yazdığı twitler ayakta alkışlanacak güzelliktedir. 

“HDP’li olmasanız bile, barış ve kardeşlik için yollara çıkan arkadaşlarımdan desteğinizi ve dualarınızı eksik etmeyin lütfen. Hiç kimse bu etkinliği kutuplaştırma ve gerginlik malzemesi yapmamalıdır. HDP, şiddet dahil tüm sorunlarımızı siyaset yoluyla ve barışçıl yöntemlerle çözmek için vardır. Kürt sorunundan ekonomiye, adaletsizlikten umutsuzluğa, ötekileştirmeye kadar her sorunu ortak akılla çözmek için bu çağrıları yapmaktadır. HDP gücünü sadece halktan alır ve sadece halka hesap verir. Bu nedenle saldırılarla ve baskılarla HDP’yi asla geriletemezsiniz. HDP’yi “düşman gibi” görmek yerine HDP ile diyalog kurmayı denerseniz tüm Türkiye için en hayırlısı bu olacaktır.”

Dört duvar arasından 780 bin km2’ye daha net nasıl ifade edilebilir, bilemiyorum. Sn. Demirtaş’ı buradan selamlıyorum. Yola dökülen HDPlilerin de, yürüyüşün bitiminde Türkiye’nin önünü açmaya, barışın yolunu açık tutan bir anlayışa ulaştırmalarını diliyorum. 

Koşulsuz sevin birbirinizi. Karşılık bekleyen tefecidir. Tefeci ama para ama kan alır. Biz yaşatmaya odaklanalım.

https://twitter.com/redalevi_/status/1272483930168582144?s=21

“Bir yerde sadece devlet konuşuyorsa her şey yalandır.” der Ali Şeriati.

HDP Edirne’den yola çıkarak Türkiye Partisi olduğunu gösteriyor. İktidar HDP’nin Türkiye Partisi olmasını istiyor mu acaba? 

Veysi Dündar