Türkiye’nin en zengini kim?

Mahmut Toptaş yazdı;

Türkiye’nin en zengini kim?

Tanıdığım iki aileden birinin hanımı, beyine soruyor, “Biz mi zenginiz, yoksa ablamgil mi?”

Kocası cevap veriyor, “Kız, sen ne diyorsun, ben bacanağın sülalesini satın alırım.”

Hanım, peki, sen ondan zenginsin de neden onun evine müsafir daha çok geliyor, mahallenin fakirleri neden ona saygı ve sevgi gösteriyor?

Kocası, hık mık.

Türkiye’nin en zengini kim?

Dünyaca ünlü araştırma merkezleri, “Yılın en zengin beş yüzü veya en zengin yüze girebilenleri” diye yayınlar yaparlar.

Bir de “Türkiye’nin  zenginleri” sıralaması yaparlar.

Ölçüler inançlara göre değişiyor.

Batı kriterlerine göre, kaynağına bakılmaksızın, çalmak, soymak, sömürmek, insan ticareti, organ ticareti, fuhuş ticareti, uyuşturucu ticareti biyolojik silah ticaretinden atom bombası yapımında kullanılanların ticareti de dahil olmak üzere aslına, kaynağına bakılmadan var olan menkul ve gayri menkullerinin toplamı esas alınırken.

İslam, kriter olarak Allah CelleCelalühün ayetleri ile Allah’ın elçisi Muhammed Aleyhisselam’ın hadisleri olduğundan kriter başkadır.

Sevgili Peygamberimiz buyurur:

“Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül zenginliğidir.” (Buhârî, Rikak 15; Müslim, Zekât 130)

Korona günlerinde 65 yaş üzeri olanlara gelen yasağa uyarak saat 10 ile 13 arası yürüyüş yaparken, manzarası çok güzel bir yerde ticari minibüslerin son durağındaki çaycıdan çay içerek dinlenirken manzara seyrine gelen iki kişi beni tanıdılar ve çayı onlar üşümemek için ayakta, ben oturarak içerken kendilerini tanıttılar.

Orta boy işadamları olduklarını anladım.

Yaptıkları  iyi bir hayır işini anlattılar:

İkisi de aynı ilçedenmişler ama köyleri ayrıymış.

İkisinin de işyeri ve çalışanları varmış.

İkisi de kendi köylülerinin İstanbul’da yaşayanlarının hepsinin ne yaptıklarını, nerede oturduklarını, durumlarının ne olduğunu ve telefonlarını biliyorlarmış.

Yalnız bunlar değil, köylülerinin hepsi aynı durumda imiş.

Zor durumda olanın hemen imdadına yetişiyorlarmış.

Bu günlerde işten çıkarılanların hemen evinin her türlü ihtiyacı anında karşılanıyor ve işçiye ihtiyacı olanlara gönderiyorlar veya iş bulunamamışsa, bulununcaya kadar eski aldığı ücret yine onun hesabına köylülerin katkısıyla yatırılıyormuş.

Bunun için dernekleri varmış ve orada çalışan bir arkadaşın işi bunları takip etmekmiş.

Takip eden herkesin durumunu bildiğinden durumumuza göre rakamı bildirir ve o gün hesabına biz yatırırız” dediler.

Yani, ikisinin de köylülerinden hiç biri mağdur olmuyorlar.

Peki, bu köylülerin bu davranışı nereden kaynaklanır?

Köylerinde iken baba ve annelerinin kokusu komşuya varan yemeklerinden bir tasını da komşulara gönderdiğinde oğlu veya kızıyla gönderdiğinden, köyün fakirlerine yapılan yardımlardan etkilendiklerinden İstanbul şehrinde aynı şeyleri tasla değil IBAN’la yapıyorlar.

Peki, babası ve annesi neden öyle yapardı?

1400 yıldır iman edip okudukları veya dinledikleri Kur’an ayetlerinin hayata nakşedişinden öyle yaparlardı, Ayeti bilmeseler de.

Rabbimiz buyurur:

“Allah'a ibadet ediniz, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayınız, ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa, ellerinizin altında olanlara iyilik yapın. Muhakkak Allah, kibirleneni, böbürleneni sevmez.” (Nisa Süresi, Ayet 4/36)

İyi bir Müslüman olabilmemiz için önce Allah'a kulluk yapmamız gerekir.

Kanun koyucu yalnız odur.

Onun yetki verdiği Rasülüdür.

Kitap ve sünnet ışığında yürüyen devlet başkanıdır.

Allah'a başkaldırıp, "Ben de Allah’ınkinden daha iyi kanun koyarım" diyenleri Allah'a ortak koş¬mayın.

Allah'ın yarattığı, bizim yaratılışımıza sebep olan anne ve babamıza iyilik yapmamız emrediliyor.

Ev komşusu, iş arkadaşı, asker arkadaşı, okul arkadaşı, gurbet arkadaşı, velhasıl görüştüğümüz herkes komşu veya arkadaş oluyor ve biz bunlara iyilik yapmakla emrolunmuşuz.

Apartmanlarda kapınızın karşısındaki, altındaki ve üstündeki en yakın komşunuzdur.

Apartman veya sitedekiler biraz uzak komşu, mahallede tanıdıklarımız, tanımadıklarımıza ama durumları iyi olmayanlara yardım edeceğiz.

İyilik ise duruma göre değişir. Tatlı bir dil, gülen bir yüz iyilik oldu¬ğu gibi, borcuna, derdine, ölümüne, doğumuna, düğününe yardımcı olmak da iyiliktir.

Hele hele bu günlerde.