New York, Haziran 2019
2003 yılı öncesi Irak´ta merkezi hükümete karşı Kürtlerin kullanılması, hem Amerika´nın hem de Türkiye´nin, amaçları farklı olmakla birlikte, ortak menfaatlerine idi .
Amerika, Körfez´deki çıkarlarını korumak için, Kuzey Irak?taki Kürt grupları destekleyerek, Irak hükümetinin gücünü kısmi olarak kuzeye yönlendirip zayıflatmıştır.
Aynı zamanda, Irak hükümeti kuzey bölgesine saldırarak, bölgedeki Kürt gruplara gözdağı veriyordu.
Bu durum da, dolaylı olarak Türkiye´nin menfaatlerine hizmet etmiş oluyordu.
Zira Türkiye, Irak´taki Kürt grupları koruyarak, PKK?nın Kuzey Irak´taki faaliyetlerini engellemek istiyordu.
Amerika Irak´a saldırmaya hazırlanırken, Türkiye´nin birbiriyle bağdaşmayan çeşitli stratejiler ürettiği bir gerçek.
Örneğin Türkiye´nin, planlamış olduğu stratejiye göre, kendi desteği olmadan Amerika´nın Irak`a girişi gerçekleşemeyecekti. Ancak böyle olmadı. Gecikmiş işbirliği (1 Mart tezkeresi) bütün planları değiştirdi.
Bölgedeki dengeler de bununla birlikte tamamen değişti, ortaya çıkan yeni tabloda Türkiye´nin yeri belirsiz ve milli menfaatleri tehdit altına girmiş oldu.
Netice olarak, Irak hükümetinin gücü tamamen yok edildi ve Kuzey Irak´taki Kürt gruplar güçlü hale getirilmiş oldu.
Yeni oluşan bu tabloda, böyle bir gücün varlığı, Amerika´nın bölgede oynayacağı önemli kartlardan biri olmuştur ve olacaktır.
Zira, Amerika bölgedeki dengeleri elinde tutmak için bu kartı her istediğinde oynayacaktır.
Amerika´nın Türkiye´ye baskı uygulaması için elinde iki önemli kozu bulunuyor. Birincisi, Ermeni meselesi kartı; bunu Amerika her zaman siyasi tehdit için kullanacaktır.
İkincisi ise, Kuzey Irak´ta güçlendirmeye çalıştığı Kürt kozudur, bu da silahlı tehdit olarak her zaman kullanıma hazır olacaktır.
Amerikan savunma bakanı Irak´ı ikiye bölme (Kürt ve Şii), Irak ve Suriye´deki Kürtleri ağır silahlarla donatıp güçlendirme görüşünde olduğunu ifade etmişti ki, bu Türkiye´nin milli menfeatlerini tehdit etmektedir.
Olaylara Türkiye açısından bakacak olursak, Irak merkezi hükümetinin ortadan kalkmasının pek yararlı olmadığı görülecektir.
Zira Kürtleri tehdit eden unsur ortadan kalkmış ve Türkiye´nin bölgeyi korumasına gerek kalmayarak denklemin tam ters dönmesine neden olmuştur.
Kuzey Irak´taki Kürt gruplar, artık PKK´ya karşı olmak yerine, destek vermişlerdir ve bu durum da Türkiye için daha fazla tehdit oluşturmaktadır.
Bu yeni denklemde, dengeleri alt üst etemsi nedeniyle ve haliyle Türkiye´yi yeni fırsatlar aramaya itmiştir.
Amerika´yla ?stratejik ortaklık´´ın zedelenmesinden dolayı, Türkiye´nin haklı olarak başka taraflara kayması kaçınılmaz görünmüştür!
Avrupa Birliği ile yaşanan hayal kırıklıkları artık Türk insanının gururuna dokunur hale gelmiştir.
Bu durum Türk halkını rahatsız etmiş ve giderek Türkiye`nin bu kulüpte yerinin olmadığını düşündürmeye başlamıştır.
Ortaya çıkan bu dengesizlikler, Türkiye´yi yeni stratejik ortaklık arayışına zorlamıştır.
Görünen o ki, Türk Dünyası Birliği´ni oluşturarak, Çin ve Rusya´ya yaklaşmak zorunda kalınmıştır.
Tabii, Doğu Türkistan´da Uygurlara karşı yapılan zulümlere Türkiye´nin arada bir sessiz kalmamasıyla da Çin hükümetiyle bazı gerginliklikler yaşanmıştır.
Ancak bu durumun oluşacak büyük manzarayı pek etkileyeceğini sanmıyorum.
Türkiye ile Amerika, uzun yıllar çok önemli stratejik ortaklıklar ve dostluklar yapmışlardır, dolayısıyla Amerika da Türk Dünyası Birliği´nin oluşmasına destek çıkarak bu birliğe ortak olmalıdır.
Nitekim geleceğin dengesinin Çin´e doğru kayacağı ve hatta Çin´in Amerika ile rekabet edeceği kaçınılmaz bir gerçek haline gelmiştir.
Bunun için, Amerika mutlaka bölgede oluşacak yeni bir birlikle hareket etmelidir.
Amerika´nın Kürt kartını Türkiye´ye karşı yanlış bir şekilde oynaması, Türkiye ile karşılıklı olan ilişkilerine ve menfaatlerine zarar vereceği gibi Kürtlere de hiç bir yarar getirmeyecektir.
Türkiye ile Amerika arasında bu kadar yoğun diplomatik hareketlilik yaşanırken, Vaşinton´daki yetkililer görevini icra etmek yerine dernekçilikle uğraşarak Türk toplumunda kutuplaşmaya neden olmaktadır.
Türklerin yıllardan beri var olan kurumlarına destek olarak onları daha güçlü hale getirmek yerine, rekabet ve çekişmelerle toplumda huzursuzluk yaratıp bölünmüşlüğü arttırmışlardır.
Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) bazı yöneticilerinin zaman içerisinde verdiği ciddi zararlardan etkilenmiş olsa da, kuruluşunun temel felsefesi ile Türk Dünyası Birliği içerisinde bir ilke imza atmış olduğunu söylemek mümkündür.
Yıllar önce Türk dünyasının çoğu bölgesi Rus işgali altındayken, ve Türkiye´de Dış-Türkler demek sanki bir suçmuş gibi algılanırken, TADF, Türk dünyasına mensup olan insanları aynı çatı altında birleştirmeyi başarmıştır?
Doğu Türkistan.. Azerbaycan? Kırım ?.. Kıbrıs?. Batı Trakya ve Türk dünyasının her köşesinden gelen Türk soydaşlarına kucak açmıştır.
Türk birliğini amaçlayan ve böylesine güçlü bir felsefe üzerine kurulmuş olan federasyon, hiçbir şekilde yıpratılmadan her geçen gün daha da güçlü hale gelmeliydi!
Bu bağımsız Türk devletleri için bir örnek model olabilirdi.
Ama olmadı!
Peki gerçekten amacına hizmet edebildi mi TADF?
Aslında hizmet konularından ziyade hep para konuları, hesapların şaibeli olduğu iddiaları ve buna benzer tartışmalara yıllardır şahit olduk..
Her yıl Türk günü yürüyüşü yaklaşınca hazırlıklar yapılır?
Büyük gün geldiğinde ise.. sokaklarda oynar eğlenir herkes? Başka toplumlarda olduğu gibi?
Bu yıl ise yeni bir Türk Festivali eklendi?
Türk toplumu için hayırlı olsun, güzel geçti.
Ancak zamanlamasının pek doğru olduğu söylenemez.
Zira toplumda sanki iki ayrı grup varmış algısı yarattı.
Yıllar önce Central Park´ta Federasyon´a karşı düzenlemiş festival ile biraz çağrışım yarattı gibi?
Peki bu mudur sadece Türk toplumunun ihtiyaçları, federasyonun Türk günü ve başka kurumların festival düzenlemesi mi?
Kanımca bunlardan daha öncelikli yapılması gereken şeyler var:
Toplumun ciddi manada okula ihtiyacı var mesela (Atatürk okulu yöneticilerine saygı duyar ve takdir ederim) ama bunun yetersiz olduğu ve daha fazla desteklenmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Atatürk okulunun benzeri veya bir şubesi Türklerin yoğun olduğu New Jersey´de de açılmalı?
İçinde kütüphane, toplantı/kültürel etkinlik salonları bulunduran bir binaya, kültür merkezine ihtiyaç var.. Özellikle de New Jersey´de.
Vatandaşın başı sıkıştığında kendisini yönlendirecek bir kuruluşa (danışacağı avukatlara) ve 24 saat cevap verebilecek telefon hattına ihtiyacı var?
Türkiye ve Türk dünyasını yabancılara tanıtmak için bir bilgi bankasına gerek var?
Ve daha bunlar gibi nice ihtiyaçlar?
Devlet Baba yeni dernekler kurmak yerine, toplumun bu temel ve köklü ihtiyaçlarına destek olursa daha verimli olacağını düşünüyorum?
Bu konuda da Devlet Baba´nın temsilcilerine ciddi görevler düşüyor.
Devlet Baba birleştirici olur.
Sorun var ise ortamı yumuşatır ve birleştirici çözümler üretir.
Eğer değişik ve farklı görüşler var ise bunları birleştirme çabasında olur ve olmalı.
Kurumlarımızı sağlıklı bir şekilde idame ettirilmeli ki, torunlarımıza sağlıklı bir miras olarak intikal etsin.
Bir başka husus;
Türk Amerikan diplomatik ilişkileri ne kadar önemliyse ticari ilişkiler de en az o kadar önemlidir?
Türkiye´nin Amerika´ya ihracatının artması için çaba gösterilmelidir.
Bu kapsamda Türk ürünlerinin yeterince tanıtılmadığı düşüncesindeyim.
Teşvik adı altında belki çok paralar harcanmış olabilir.
Ancak kısıtlanmış bir şekilde sadece bazı şirketlere verildiği kanaati hakim!..
Bu yatırımlar Türk ürünleri imajı için toplu halde yapılırsa daha faydalı olacaktır.
Örneğin Türk ürünlerini tanıtan bir fuar yapılmalı, gibi?..
Bu şekilde tanıtımdan tüm Türk ürün ve iş yerleri de faydalanmış olacaktır.
Bazı kişisel ihtiraslardan dolayı, bu alanda hizmet veren kurumlarımıza ve canla başla hizmet etmek isteyen yetkililere yıllar içerisinde destek olmak yerine hep köstek olundu. Tıpkı Türk Amerikan Ticaret ve Sanayi Odasına (TACCI) Vaşinton´dan yapıldığı gibi?