Yerel seçimlerden önce, Erdoğan ve Bahçeli; ?seçilseler de görevden alırız? demişlerdi ve öyle de yaptılar. Diyarbakır, Mardin ve Van´ın seçilmiş HDP´li belediye başkanlarını, ?mahkeme kararı olmadan?, görevden aldılar ve yerlerine ?AKP´li valileri? atadılar.
Erdoğan´ın bu kararını, sadece ?PKK-HDP ilişkisi? çerçevesinde görmenin Erdoğan´ı anlamakta bizi doğru noktaya götürmeyeceği kanaatindeyim.
Türkiye´nin ?Kürtlerle en içli-dışlı olan siyasetçisi? de Erdoğan´dır. ?Aşırı? örneklerini gördük.
Erdoğan, ?hesap adamıdır? şüphesiz. Taktik hesapları tutar, ama stratejik hesapları tutmaz. O da stratejik hesaplarda yaptığı hataları telafi etmek için, yığınla taktik atraksiyon yapar, ama telafi edemez. Zira stratejik hatayı taktik adımlar örtemez.
HDP´li belediye başkanlarını görevden alması, aslında Erdoğan´ın 2014 versiyonu ile uyumlu. Sürpriz değil. Sürpriz olan, 31 Mart 2019 yerel seçimleri ardından, ?seçmen-siyaset harmonizasyonunun? Erdoğan´ın aleyhinde geliştiğinin ?netleştiği bir zaman sonrası? bu adımı atması. Muhtemelen iki yönlü fayda görüyor, Erdoğan. İç ve dış siyasette kazanacağını değerlendiriyor.
İç siyaset açısından bakalım, kazanabilir mi?
Son yerel seçimler ve özellikle de İstanbul seçimleri bize iki şey gösterdi: ?Kürtlerin destek verdiği tarafın seçimi kazanması? ve ?Kürt seçmenin etnik siyasetten çıkabiliyor olması?.
Erdoğan´ın kurguladığı ?dindar Kürtler AKP´lidir? ve ?menfaate uygun davranan Kürtler bir şekilde iktidarın yanında olur? şablonu, 31 Mart 2019 seçimlerinde çalışmadı. Kürtler, özellikle de HDP seçmeni olan Kürtler, birçok büyük şehirde CHP adaylarını destekledi ve CHP´nin kazanmasında belirleyici oldu. Oluşan bu psikoloji Erdoğan´a ?çok net kaybettirdi?.
Erdoğan´ın ?kayyum operasyonunda? birinci hedefi, ?oluşan bu psikolojiyi bozmak? olabilir. Erdoğan ?iktidarını sürdürebilmek açısından? bu yapılanmayı bozmalıydı. Kürtlerin daha ziyade ?seküler tabanını oluşturan? HDP seçmenini CHP´nin yanından çekmeliydi.
İki yönlü çalıştığı söylenebilir Erdoğan´ın. ?CHP-HDP birlikteliğini kırmak-etkisizleştirmek? ve ?HDP´nin Kürt siyaseti üzerindeki etkisini minimize etmek?.
?CHP-HDP birlikteliğini kırmak-etkisizleştirmek?: ?Kılıçdaroğlu´nun terörle iltisaklı olduğu algısını oluşturmak? ve bu algı oluştuğunda ise, CHP´nin ?ulusalcı kesimini kopartarak CHP´yi parçalamak? olarak yürütüldü-yürütülüyor. Kılıçdaroğlu´nun ?terörle iltisaklı algısının oluşturulması?, parti içindeki ?derin devletin sol enstrümanları? olan ?Ulusalcı-Kemalistlerin? harekete geçirilmesi stratejisine dayanıyor. Bu ekibin ?büyük bir suçlama ile ayrılması? gerekiyor ki, koparabilecekleri oy, Babacan ve Davutoğlu´nun ?ondan? koparabileceklerini aşsın. Kılıçdaroğlu ve ekibinin ?Belediye başkanlarının görevden alınmasına cılız tepki vermesinin? ardında bu korku olabilir. Kılıçdaroğlu´nun böyle bir ?felakete? uğramamak için CHP´deki dengeleri gözettiği, çoktandır görülüyor. Görünen; Kılıçdaroğlu´nun ?Kürt seçmen kayıplarını göze alarak, dişini sıkmaya çalışacağı?, Erdoğan´ın ise; ?bu hamle ile sınırlı kalmayıp, HDP ve CHP belediyeleri üzerinde daha agresif adımlar atacağı? ve Kılıçdaroğlu´nu daha keskin tepkilere zorlayacağı yönünde. Karşılıklı hamleleri göreceğiz.
?HDP´nin Kürt siyaseti üzerindeki etkisini minimize etmek?: 1´inci HDP-Erdoğan ?savaşında? uygulanmış yöntemlerden çok farklı olmayacak gözüküyor. Dindar Kürtlerle HDP´nin etkisini azaltmaya devam edecek. Kürt toplumu üzerinde etkili olan Nurcu ve Menzilci tarikatlara güç kazandırarak, seküler Kürt toplumuna ?dindar ikame? bir alternatif sunacak. Bu anlamda; HDP seçmenine iş-aş imkanı verebilecek belediyelerin, HDP´nin elinden alınması, yerelde de olsa HDP´nin cazibe merkezi olmaktan çıkarılması, önemli. Ayrıca bölgede atılabilecek ?demografik adımlar? açısından da HDP´nin yerel direksiyonda olmaması gerekiyor.
Erdoğan´ın HDP üzerindeki mühendisliği ne ölçüde işler, ben şüpheliyim. İki önemli sebebi var. Birincisi, HDP dinsiz bir parti değil, seküler seçmen akşamdan sabaha dindar bir seçmen de olamaz. İlaveten, Irak ve Suriye´de meydana gelen Kürtlerle ilgili gelişmeler, ?dindar Kürt? kimliğinden ziyade ?milliyetçi Kürt? kimliği için cazibe oluşturuyor. Bu bir realite. Kürtlerin içinde bulunduğu psikolojik trend ?Kürt milliyetçiliği?. Türkiye Kürtlerine göre, daha muhafazakar ve feodal yapıya sahip Irak Kürtleri de, seküler olan Suriye Kürtleri de, ?bağımsız bir Kürt devleti özlemini? dile getirdiklerini hepimiz biliyoruz.
Dolayısı ile ?adil, makul ve sosyolojik olmayan? bütün adımlar; ister dindar olsun, isterse seküler, Kürtlerde karşılık bulamayacak ve bu nedenle Erdoğan´ın hesapları tutmayacak gözüküyor. Kılıçdaroğlu da atacağı adımlarda, eğer atacaksa, bunu dikkate almak zorunda.
Erdoğan´ın HDP belediyelerini ellerinden alması, Türkiye´nin genel güvenliği açısından da uygun bir yaklaşım değil. Bu nedenle; hangi görüşten ve partiden olursa olsun, insanların, HDP´li belediye başkanlarının görevden alınışını; ?haksızlık-adaletsizlik?, ?hukuka uygunsuzluk?, ?politik bir karar?, ?barışa katkısı olmaz?, ?demokrasi seçilmişler rejimidir, kesin mahkeme kararı olmadan görevden alınamaz? gibi, noktalardan eleştirmelidir.
Her seviyede demokratik tepki konulması, Erdoğan´ın bu kararı ile ülkede açılabilecek yaraların azalması-iyileştirilmesi açısından hayati önemdedir. Ayrıca önemli görevlerdeki insanların ?Erdoğan´ın bu tutumunun ileri demokrasilere uygun olmadığının? dile getirilmesi, iyileşmeye pozitif katkı sağlar.
Erdoğan´ın bu siyasi hamlesinin ulaşabileceği en negatif netice; CHP´den bir parçanın kopması, HDP´nin bir miktar oy kaybetmesi veya kapatılması olabilir. Bunun dışında, dişe dokunur bir netice vermez. Akan suyun şartlara göre şekillenmesi gibi, CHP ve Kürt siyaseti yeniden şekillenir. Ortaklarını tatmin edebilir, ancak ?Erdoğan´ın lehine? bir duruma evrilmez.
Gelelim, Erdoğan´ın Kürt meselesinde atmaya çalıştığı stratejik adıma.
Erdoğan´ın; Bahçeli-Perinçek-Avrasyacı-Kemalist koalisyonu, isabetsiz bir ?kanaate? sahip.
Erdoğan; Suriye´de büyük bir başarısızlığa uğradı. Cihatçı unsurlara ?oynadı?, Kürtleri kaybetti.
Şüphesiz Türkiye büyük ve önemli bir ülke, üzerinde her menfaat sahibi ?hesap? yapabilir. Bunu beklememek zaten ?ahmaklık? olur. Bu hesapları ters yüz edecek çözümler bulamamak ?daha büyük ahmaklık? olmaz mı? Tartışmalarda en can alıcı nokta burası. Kilit soru bu.
Erdoğan ve koalisyon ortakları. Hem Türkiye´de hem Türkiye dışında, askeri bir çözümle, bu meselenin halli gayretindeler. Bakışları çok ?sığ?. 100 yıl öncesinde kilitlenmiş, kalmışlar. Bu teşhisin; Atatürk-İnönü dönemleri dahil, Kenan Evren askeri rejimi dahil, Çiller-Ağar çılgınlıkları dahil, doğru olmadığını Türkiye gördü. İnsanların köy ve mezralardan sürülmesi yaşandı, netice alındı mı? Hayır. Erdoğan´ın da netice alması mümkün değil. Erdoğan´ın halen yanında duran insanların, bırakınız Kürt meselesine, ?başörtülü kızların okumasına? bile karşı olduğunu bu ülke insanı görmedi mi? Solculuğun-sağcılığın-dindarlığın ?tehlike? ilan edildiği devirlerin artık bitmesi gerekmiyor mu?
Erdoğan´ın HDP; Diyarbakır-Van-Mardin belediye başkanlarını görevden almasının, öngördüğü mücadele biçimi? içinde ?stratejik? bir anlamı var.
Benim görebildiğim şöyle:
Suriye´de Erdoğan´ın planları yürümedi. ABD´yi Suriye Kürtlerinin hamisi haline getirdi. Güvenli bölge meselesi de Türkiye´nin kontrol edilmesine dönüştü. ABD, Erdoğan´ın hayalindeki 35-40 km derinliğinde bir bölgeyi, Türkiye´nin kontrolüne vermedi. Bu alan verilseydi, Türkiye´ye kaçmış Suriyelileri bu alana yerleştirecek, böylece demografik yapı, ?Arapların lehine? değiştirilebilecekti. Bunu ummak, gerçekten büyük ?akılsızlık? bence. Olmadı zaten. Erdoğan ?B Planını? uygulamaya soktu, kanaatimce. Suriyeli göçmenleri ve Türkiye´ye gelebilecek Afgan- Uygur gibi göçmenleri de Türkiye içindeki bazı bölgelere yerleştirip ?nüfus harmonizasyonunu? değiştirecek bir takım açılımlar yapmaya yönelecek diye düşünüyorum. Yerel yönetimleri de ilgilendiren bu çalışmalar için, HDP´li belediye başkanlarının görevden alınması zaruret. Kars gibi sınır illerinde de aynısını beklemek sürpriz olmamalı. Bu son derece yanlış olur ve mesele ?terör olmaktan çıkar?. Halkın yok sayılması anlamı taşır. Sakin düşünmek gerek.
Bölgede ve Türkiye´de Kürtler var. Bu bir hakikat. Bu meselenin bir şekilde çözümlenmesi gerekiyor, bu da doğru. Irak-Suriye-Türkiye ve İran olmak üzere birbirine komşu dört ülkede yaşıyorlar, nüfusları da görmezden gelinecek bir rakam değil. Türkiye´deki Kürtleri yakından tanıyoruz. Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye ile sürekli birlikte olmuş, acıları ve sevinçleri ortak yaşamış bir millet. Yoksaymak mümkün mü? Çözmek lazım. Ama Erdoğan´ın yöntemiyle değil.
100 yıldır, çözmezseniz, ?üzerinize hesap yapanlar? gelir ve işinize ?burnunu sokar?, çözüme ?taraf? olur, sizin hoşunuza gitmeyen ?çözüm önerilerini? masaya koyar. Buna fırsat verecek siyasetler izlemek, Türkiye için en berbat strateji olur. Maalesef, halen geldiğimiz nokta burası ve ?korkmamız gereken? de içinde bulunduğumuz bu tablo.
?Kayyumculuk oynamak? bunun yanında çocuk oyuncağı kalır. Çok dikkat etmeli.
Herkesin bildiği gibi, 4 ülkede yaşayan Kürtler, bu 4 ülkenin vatandaşı olarak, belirli bir ?denge? içerisinde varlıklarını sürdürüyorlar. Türkiye dışındaki ülkelerdeki Kürtler, görüldüğü kadarı ile daha feodal ve gettolaşmış bir yapı içinde yaşarken, Türkiye´de demokrasinin getirdiği imkanlar çerçevesinde, ülkenin genel nüfusu içinde çok daha fazla karışmış, ülke yönetimlerine müdahil olmuş, iş dünyası ve kültür hayatı dahil, sosyal değerleri ile toplum geneline çok katkı veren bir hayat sürdürmüş. Kürt musiki ve mutfak kültürü hepimizin uyguladığı şeyler aslında. Zaten burası Anadolu, hangi kültürün kime ait olduğu değil, ?multi-kültürlü? hayatın önemli olduğu coğrafya. Irkçılık yapılmaması gereken tek yer neresi diye araştırsak, Anadolu çıkar.
Anadolu´nun sinerjisi de belki bu yapıda. Bu sinerjiyi oluşturabilen toplumlar, kendilerini ve birbirlerini büyütmüşler. Oluşturamayanlar ise tarih sahnesinden ?silinmişler?, unutmamalı.
Türkiye ile diğer üç ülke arasında temel fark, ?Türkiye´nin iyi-kötü bir demokrasi ile yönetilmesi?. İşte Türkiye´de, Kürt ve Türklerin genel nüfus içindeki harmonisi bu ?tam olmasa da bu demokrasiye? bağlı. Türkiye beğenmediğimiz demokrasisi ile iki etnik grubu bir şekilde ?kaynaştırabilmiş?. Bunu çok önemsemek gerek. Bu yarım yamalak demokrasimiz bile, çevredeki ülkelere göre ?cennet?. ?Cennet? elbette herkes için cazibe merkezi. Bu ülkelerden gelen turistlerin, Türkiye´de nasıl rahatladıklarını görmüyor musunuz? Daha havaalanına iner inmez hal ve hareketleri değişiyor, bambaşka bir diyara gelmiş olmanın mutluluğu yüzlerinde.
100 yıl önceki dengeler çok değişti bölgede. Erdoğan-Bahçeli-Perinçek koalisyonu, ?yeni dünyayı görebilmeliler?, aksi halde Türkiye´ye ve halkına büyük kötülük etmiş olacaklar.
Aklıselim insanlara bir konuyu daha hatırlatmak istiyorum. Rusya Türklerle Kürtlerin çatışmasında en karlı çıkacak ülkedir, unutulmasın. Kriz üretmek ve krizin çatlaklarından sızmak Rus istihbaratının temel tekniğidir. Hem Suriye´de hem Türkiye´de bu gerilim Putin´i besler ve Erdoğan´ı Putin´e daha çok muhtaç hale getirir.
Türkiye´nin stratejik değeri ?demokrasisidir?. Bunu ters yüz etmeye çalışanlar, Edirne´den Hakkari´ye S-400 yerleştirseler, bu değerin yerini tutmaz. ?Nefreti? hangi silahla öldürebilirsiniz? Kürt halkının ?duygusal kopuşuna ramak kalmış? bir zamanda bu uygulamalar, Türkiye´ye iyilik değil, stratejik seviyede kötülüktür.
Tek çare; Türkiye´nin etrafındaki bütün ülkelere göre, en büyük ?stratejik gücü olan? demokrasisini ?ileri demokrasi? haline getirmek için çaba göstermektir. Bunu yaptığımızda, bölgedeki bütün Kürtlerin ve dahi diğer halkların Türkiye ile birlikte olmayı canla başla arzu ettiklerini görürsünüz. ?Bölünürüz? paranoyası, kimseyi korkutmamalı.
Birçok gelişme, Kürt meselesinin çözümünü acil ve gerekli kılıyor. Kürt siyasi hareketinin ?doğru konumlanabilmesi? ve bölgesel Kürt meselesinde ?kucaklayıcı siyasetin benimsenmesi?, Türkiye´nin stratejik konumunu da belirleyecektir.
?Askeri çözüm? yönündeki gayretler, Türkiye´yi; Rusya, Çin gibi ?otokratik ülkeler kampına?, ?demokratik çözüm? yönündeki gayretler ise,Türkiye´yi AB gibi ?demokratik ülkeler kampına? dahil edecektir.
Türkiye, ordusundan daha güçlü etki yaratacak, demokrasisini geliştirmeyi seçmeli ve bölgede bütün halklar için ?cazibe merkezi? olabilmeyi başarmalıdır.