Türkiye´nin 1963´ten beri süren Avrupa Birliği (AB) serüveni belki de en zorlu dönemeçte. 54 yıl önce, o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu´yla (AET) imzalanan ortaklık anlaşmasıyla başlayan Türk Dış Politikası´nın Avrupa yolculuğunda sona gelinip gelinmediği tartışılıyor. Türk halkında artık bıkkınlık ve hayal kırıklığı, siyasette ise tam bir sinir savaşı var.
Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın AB´ye yönelik "Artık kararınızı verin" restinin ardından Avrupalı liderler 19-20 Ekim´de Brüksel´deki AB Zirvesi´nde bir araya geliyor. Son yıllarda Batı değerlerinden, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünden iyice uzaklaşmakla suçlanan Türkiye ile ilgili müzakerelerin askıya alınması da dahil farklı seçenekler masada. Türkiye´nin üyelik sürecinin bundan sonra nasıl ilerleyeceğine dair ipuçları bu zirveden çıkabilir. Ancak üye ülkeler arasında Türkiye konusunda tam bir görüş birliği yok. Erdoğan´ın istediği gibi somut bir yanıt da çıkabilir, belirsiz süreç devam da edebilir.
Geriye dönüp bakıldığında Türkiye-AB kronolojisinin iniş ve çıkışlarla dolu olduğu görülüyor. DW Türkçe´nin derlediği, Türkiye-AB ilişkilerindeki kilometre taşları şöyle:
1963
Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluğu ile ortaklık anlaşması imzaladı.
1987
Türkiye resmen tam üyelik başvurusunda bulundu. AB Komisyonu birliğin o dönem için yeni bir üyeyi kabul edemeyeceğini bildirdi, ancak üyelik müzakerelerinin ileriki bir tarihte açılabilmesi için ilişkilerin geliştirilmesini tavsiye etti.
1996
Üç yıllık müzakerelerin ardından Türkiye ile AB arasında Gümrük Birliği Anlaşması yürürlüğe girdi. Türkiye´nin AB ile bütünleşme hedefine yönelik en önemli aşamalarından bir olan Gümrük Birliği, karşılıklı ilişkilere boyut kazandırdı.
1999
Türkiye resmen aday statüsü kazandı. Avrupa Konseyi, Komisyon´un raporuna uyarak aralık ayındaki Helsinki Zirvesi´nde Türkiye´nin AB üyeliği için aday ülke olduğunu açıkladı.
2001
Türkiye´nin AB´ye katılım süreci için yol haritası sağlayan ?AB - Türkiye Katılım Ortaklığı´ kabul edildi. 19 Mart´ta Türk hükümeti, Katılım Ortaklığı´nı yansıtan, Müktesebatın Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı´nı (NPAA) kabul etti.
2001
Katılım Ortaklığı doğrultusunda Türkiye Avrupa Birliği´ne uyum hedefiyle yoğun bir siyasi reform sürecine girdi. 2001-2004 yılları arasında sekiz uyum paketi, ayrıca iki anayasa paketi meclisten geçirildi.
2004
Türkiye için yeni bir dönüm noktası... 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi´nde, Türkiye´nin siyasi kriterleri yeteri ölçüde karşıladığına hükmedildi ve müzakerelere başlanması kararı alındı.
2005
3 Ekim´de tam üyelik müzakereleri resmen başladı.
Aradan geçen 12 yılda Türkiye´nin AB´ye üyelik süreci adına not edilebilecek başka bir somut dönüm noktası olmadı. 35 başlıktan oluşan müzakere fasıllarından şu ana kadar 16´sı açıldı ve sadece bir tanesi tamamlandı. Müzakere süreci aslında fiilen durmuş halde. Hangi fasılların açılacağı, hangilerinin kapatılması gerektiği konusunda da taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamıyor.
Türkiye ile AB arasında sürecin tıkanması bazı ekonomik ve siyasi nedenlere bağlanabilir. Türkiye bütçe açığı, işsizlik oranı ve dış borç açısından AB ortalamasının hâlâ altında. Türkiye´yi 15 yıldır yöneten AKP, iktidarının ilk yıllarında büyük bir kararlılıkla AB üyeliği için çaba gösterse de, Erdoğan liderliğindeki Türkiye´nin son yıllarda Avrupa değerlerinden uzaklaştığı düşünülüyor. Basın ve ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı ve şeffaflık gibi konular AB´nin Türkiye´ye yönelik başlıca eleştirileri arasında. Türkiye´de yaşanan darbe girişimi sonrasında yürürlüğe giren OHAL sürecinde bu eleştirilerin dozu arttı. Türkiye´de idam cezasının yeniden getirilebileceği tartışmaları ise Avrupalı liderlerin Ankara´ya çizdiği kırmızı çizgi oldu.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe