Türkiye’de Müslümanların karanlık dönemi Ve Ahmet Hakan pişkinliği

Ocak Medya'dan Sinan Eskicioğlu'nun Yazısı;

Türkiye’de Müslümanların karanlık dönemi Ve Ahmet Hakan pişkinliği

Salgın sebebiyle 31 ilde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Halk marketlere ve fırınlara hücum ediyor. Yasak sadece Pazar akşamına kadar olmasına rağmen ilginç bir durum. 

Sokağa çıkma yasağı olacak iller: Zonguldak ile büyükşehirler Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bursa, Denizli, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kayseri, Kocaeli, Konya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Muğla, Ordu, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon ve Van. 

Halkın panikle marketlere ve fırınlara koşmalarını izleyince aklıma üç hafta önce Almanya’da yaşanan durum geldi. Hamster alışverişi adı verilen bu biriktirme çabası Almanlar’da da vardı ve kimi görmemişler depoladıkları ürünleri internette bile yayınlamışlardı. 

Üç hafta önce Almanya’da yaşanan durum için yapılan yorumlar da acımasızcaydı, hele Türkiye’den ve Almanya’da yaşayan Türklerden. 

Bakıyorum da aynı durum olunca ülkemizde de farklı bir sonuç çıkmadı. Ama o gün Müslümanların paylaşma özverilerini, tok gözlülüklerini, yardımseverliklerini ve diğer ulvi sıfatlarını sıralaya sıralaya bitiremeyenler bugün çok farklı davranış içindeler. Halbuki sadece Pazar akşamına kadar olan bir sokağa çıkma yasağı varken. (Sadece haftasonu olması da, ödeme yapılma zorunluluğu olmaması için; onu da belirtmekte yarar var) 

Yok, yadırgadığımı sanmayın. 

Yadırgamıyorum, çünkü hep dediğim gibi: ‘İnsan her zaman aynı insan’. 

Benim asıl ışık tutmak istediğim konu ise, Müslümanların içinde bulunduğu karanlık dönem. Evet, bugünden bahsediyorum. İktidar-muhalefet, yönetenler ve eleştiride bulunanlar ve güncel konu salgın hastalık derken; Müslümanların nasıllığı hiç konuşulmaz oldu. 

Müslümanlar böyle miydi ya? 

Müslümanların mihenk taşları vardı. 

Müslümanların doğru-yanlış cetvelleri vardı. 

Müslümanların akıl ve gönül süzgeci ve bunlara uymayan davranışların eleştirilmesi vardı. 

Müslümanların iktidar ve güç hırsları değil; İslam’ın güzelliklerini yaşayarak gösterme eğilimleri vardı. 

Ve bunlara eklenen birçok güzel özellikleri… 

Bunlardan eser kalmadı.
Kimsenin hak-hukuk derdi yok; adalet ve haklı paylaşım dertleri de…

Müslümanların Müslüman oldukları bile kuşkulu desem, sanırım abartmış olmam. 

Müslümanların bu karanlık dönemi ileride tarihte nasıl yer alacak onu da merak ediyorum. Neden mi? 

Geçmişte yaşananları düşününce, işin aslını daha da merak eder oldum. Muaviye ve sonrasındakilerin yaptıkları tarihe nasıl not düşüldü biliyoruz. Ama bu notlar gerçeği de yansıtan gerçekler değildi. 

Müslümanların bu karanlık döneminde, kendi kısa tarihinde altın harflerle anılmak isteyen kişilerin sayısı da binlerce. 

Müslümanım diyerek İslam’ın sadece ve sadece adını kullanan milyonlar…

Bunlardan birisi de Ahmet Hakan. 

Tam da bugüne uygun davranış şeklini en iyi şekilde gösteren Hakan her geçen gün göz kamaştırıyor. 

En son janjanlı fikri de bütün halde siyasete yön verdiği şeklindeydi. 

Acır mısın, kızar mısın; şaşar mısın, üzülür müsün insan bilemiyor. 

Ali Babacan’ın siyasi hareketine yön verdiğini sanan Hakan, sanıyorum ülkedeki bütün diğer işlerde de payı olduğunu düşünüyordur. Kendini dev aynasında görmek bu olsa gerek, diğerlerinin de olduğu gibi.
Müslümanların bu karanlık dönemini spotlarla aydınlatmaya çalışanların, ışıkları kendi iç dünyalarına tutsalar, ne kadar İslam’dan uzak olduklarını çok iyi anlarlar. 

Ama yapabilirlerse…

Sevgi ve Bilgiyle kalın