Öbürü, Dünya Sağlık Örgütü’nün vurguladığı gibi test, test, test…
Uygulamaya baktığımızda, Türkiye’nin Güney Kore, Singapur, Hong Kong kadar başarılı olamayacağı, ama İran ve İtalya gibi de başarısız olmayacağı anlaşılıyor.
Onun için, ülkemizde vaka ve ölüm sayılarında hızlı artışlar olabileceğini düşünerek daha dikkatli olmamız gerektiğini hiç akıldan çıkarmamalıyız.
TEST KONUSUNDA GECİKTİK
Evvela Bilim Kurulu Üyesi Sayın Prof. Dr. Alpay Azap’ın 17 Mart’taki açıklaması:
“3-4 hafta içerisinde vaka sayısının 5 bin civarında olmasını bekliyoruz. Ama bu çok kritik sayı 30 bin bile olabilir, vatandaşlarımızın uyarılara dikkat etmesi lazım. Böyle olursa, 3-4 binde sayıyı sınırlı tutabiliriz.”
Ertesi gün Prof. Azap, Türkiye’de virüs testlerinin yeterince yapılmadığından yakınarak şu açıklamayı yaptı:
“Türkiye kritik olgu eşiği olan 100’e ulaştı. Az test yaptığımızı, hastaların yüzde 20’sinin hastaneye gelip tanı aldığını düşünürsek kritik eşiğe günler önce ulaşmış olmamız da olası. Hong Kong, Singapur olma şansımızı kaybettik. Bundan sonra tüm enerjimizi İtalya olmamaya harcamalıyız.”
Burada en önemli olay ‘az test yaptığımız’ gerçeğidir.
GÜNEY KORE VE TÜRKİYE
Güney Kore’nin başarısında birinci faktör, yaygın virüs testi yapılmasıdır. İlk vaka görüldükten sonra 52 milyon nüfuslu Güney Kore’de 290 bin kişiye test yapılmış.
330 milyon nüfuslu Amerika’da ilk vaka görüldükten sonra test yapılan kişi sayısının 60 bin olduğu belirtiliyor.
İtalya’da ölümler yayılmaya başlayınca test çalışmaları başlamış.
Ne kadar test? O kadar teşhis, tecrit ve tedavi!
Bu yüzden Dünya Sağlık Örgütü ‘test, test, test’ diye vurguluyor.
Türkiye’de ise ‘az test yaptığımız’ maalesef bir gerçek.
Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca dün Meclis’te şunları söyledi:
“Bugüne kadar 10 bini geçen test yaptık. Önümüzdeki günlerde bu test sayımızın çok artacağını düşünüyoruz. Günlük en az 10-15 bin test yapabilir hale gelmek istiyoruz.”
52 milyon nüfuslu Güney Kore’de 290 bin test, 80 milyon nüfuslu Türkiye’de ‘10 bini geçen sayıda’ test!
Günde 10-15 bin test hedefi çok iyi ama gecikmiş bir karar değil mi?
Bunun sebebi konusunda Sayın Bakan kamuoyuna bir açıklama yapmalı.
Evet, vaka ve ölüm sayılarının İran ve İtalya’dan az ama Güney Kore’den çok olması ihtimali güçlü gözüküyor.
DİN VE KÜLTÜR
Suudi Arabistan 27 Şubat’ta koronavirüs uyarısı yaptı, 5 Mart’ta Kabe’yi tavafa kapattı. Fotoğraflarını görmüşsünüzdür.
Bir Müslüman olarak içim burkuldu ama çok doğru bir karardı. Yüzbinlerin tavafa devam edip virüsün yayılması daha da hızlandırılsaydı, Müslümanlar için de insanlık için de çok kötü olurdu.
Bizde de umre seyahatine genel seyahat kısıtlamaları uygulanmalıydı.
Bizde Diyanet cemaatle namaz konusunda çekingen davranmamalı, gecikmemeliydi.
Salgının sebebinin ‘zina, faiz, içki, kumar, eşcinsellik’ olduğu yolunda makale, TV konuşması ve sosyal medya paylaşımları bile oldu!
Beş vakit abdest alma hem bir ibadettir hem belli bir temizlik pratiğidir fakat virüsle mücadele bağlamında bundan bahsetmek fevkalade yanıltıcıdır.
İran dindar bir toplumdur ama Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Cihanpur ülkesinde her 10 dakikada bir kişinin koronavirüs nedeniyle hayatını kaybettiğini açıkladı!
Virüs konusunda İslam adına ahkam kesenler, hiç olmazsa Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin ‘Taun’ (veba salgınları) maddesine bari bir göz atsaydılar.
Sahabe döneminden başlayarak veba salgınlarının, Hıristiyan Avrupa gibi Müslümanları da nasıl kırıp geçirdiği ayrıntılı olarak anlatılıyor.
Bugünkü Müslümanlardan daha dindar insanlardı ama veba onları da kırmıştı. Hatta bir salgında Ebû Ubeyde bin Cerrâh ve Muâz bin Cebel gibi büyük sahabenin de bulunduğu 25-30.000 Müslüman ölmüştü!
İslam’daki sağlık kuralları, modern tıptan uzaklaşmak için değil, aksine, modern tıbba yönelmek ve gereklerine uymak için yorumlanmalıdır.
Tek söz tıp biliminindir, siyasi propaganda da bu işe asla karışmamalıdır.
Büyük bir felaketle karşı karşıyayız! Modern tıp ve bunun gereklerine disiplinli bir şekilde uymaktan başka çaremiz yok.