Tarih: 06.10.2020 02:03

Türkiye oraya her an müdahale edebilir

Facebook Twitter Linked-in

Geçenlerde, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’nin Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG yöneticileriyle yaptığı görüşmede “Türkiye’nin Suriye’de yeni bir operasyon yapmayacağına dair ABD’ye güvence verdiği” yönünde bir takım haberler çıkmıştı.

Kamuoyuna açık bir açıklama değil belki ama, böyle bir iddianın haber olarak gündeme gelmesi bile dikkate şayan.

Dün Kanal 7’de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile yaptığımız programda bu konuyu gündeme getirip “böyle bir şey var mı” diye sordum.

Kalın, beklediğim netlikte bir cevap verdi.

Bu iddiayı açık bir şekilde yalanladı, “Asla böyle bir şey söz konusu değil” dedi.

Devamında, geçen yıl yapılan Barış Pınarı Harekâtı sırasında ABD ve Rusya ile yapılan müzakerelerde “Türkiye’nin meşru müdafaa hakkı olduğu” ifadesinin her iki ülke tarafından da kabul edildiğini ve bu ifadenin mutabakat metinlerinde yer aldığını hatırlattı.

Yukarıda sözünü ettiğim haberlerden dolayı mıdır emin değilim ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da önceki gün yaptığı bir konuşmada, bir süredir pek değinmediği Suriye konusunu gündeme getirdi.

Sanki “Türkiye ABD’ye yeni bir operasyon yapmama garantisi verdi” haberlerine cevap verir gibi, “Halen var olan terör bölgeleri ya bize söz verildiği şekilde temizlenir, ya da biz gider bunu kendimiz yaparız” dedi.

Erdoğan’ın bu sözlerinin ne anlama geldiğini sorduğumda Sözcü Kalın’dan, manşetlik bir cevap geldi.

Şöyle dedi:

“Özellikle Afrin’de, Münbiç ve civarında, Telabyad ve Rasulayn civarında, PYD ve YPG’nin saldırıları devam ediyor. Biz sabırla Ruslara, ABD’lilere yeri geliyor İranlılara söylüyoruz. Bu saldırılar devam ederse bunlar karşılıksız kalmaz, bu uyarılar yapılıyor. Bu devam ederse Türkiye oralara her an müdahale edebilir.”

Tayyip Erdoğan blöf yapan birisi değil.

“Bir gece ansızın gelebiliriz” derken sözlerinin havada kalmadığını, sahada eyleme dönüşerek karşılık bulduğunu bir değil, birkaç kere tecrübe ettik.

Kalın’ın da hatırlattığı gibi, o sayede Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güney sınırlarını boylu boyunca kapatan bir terör kuşağının oluşumu engellenmiş oldu.

TRUMP MI, BİDEN MI? ANKARA ABD SEÇİMLERİNİ HANGİSİNİN KAZANMASINI İSTİYOR

Malum, ABD’de 3 Kasım’da çok kritik ve sonucu öngörülemeyen bir seçim yapılacak.

İbrahim Kalın’ın dediğine göre yüzde 14 civarında kararsız seçmen var ve bu durum seçim sonuçlarıyla ilgili net bir tahmin yürütmeyi zorlaştırıyor.

Bilindiği gibi Trump 4 yıldır, hem içeride, hem dışarıda ‘kurulu düzenin’ taşlarını yerinden oynatmaya dönük adımlar attı.

Almanya gibi, Japonya gibi 1945’ten beri ABD’nin güvenlik garantisi altında olan ülkeler Trump’ın gitmesi, Biden’ın gelmesi için neredeyse Amerikan seçmenine yalvaracak haldeler.

Peki Ankara bu seçimleri hangi ismin kazanmasını arzu ediyor.

İbrahim Kalın’a bu konuyla ilgili iki soru sordum.

Birinci soru, “Türkiye olarak, ABD seçimlerinde kimi destekliyoruz?” şeklindeydi.

Gelen cevap, önceden tahmin ettiğim gibi ihtiyatlıydı:

“Biz kimseyi desteklemiyoruz. ABD halkının seçimidir. Bizim için devlette süreklilik esas. Sayın Trump da seçilse, Sayın Biden da seçilse bizim ABD ile iki temel sorunumuz var: Biri YPG, diğeri FETÖ sorunu. Bunlar bizim için ulusal güvenlik meselesi, tali konular değildir. Obama sürecinde başlayan PYD’ye destek ve FETÖ teröristlerine himaye sağlanması meselesi Trump döneminde de devam etti çok fazla değişmeden. Başkan Trump ‘Obama ne yaptıysa ben tersini yapacağım’ demişti. Gerçekten de her konuda bu dediğini yaptı. Ama iki konuda Obama politikalarını devam ettiriyor. Biri PYD, diğeri FETÖ.”

İkinci soru: Biden’ın seçilmesi Türkiye açısından bir felaket olur mu?

Soruyu bu tonda sormamızın temel gerekçesi, Biden’ın Demokratların adayı olmak için kampanyaya başladığı günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili sarf ettiği sözler.

Malum, New York Times editörlerinin sorularını yanıtlarken Biden, “Muhalefetle bir olup Erdoğan’ı devirmekten” söz etmişti.

“Seçilmesi felaket olur mu” derken kastımız buydu.

Sorudaki ‘kışkırtıcılığa’ rağmen Kalın’ın cevabı, ‘endişe tonundan’ uzak, her iki seçenek için de hazırlık yapıldığı intibaını verecek şekilde geldi.

Şöyle dedi:

“Şu anda benim böyle bir değerlendirme yapmam doğru olmaz. Seçim döneminde liderler pek çok şey söylerler. Göreve geldikten sonra bir takım düzenlemeler yaparlar. Türkiye gibi bir ülkeyi gözden çıkarmasının mümkün olmadığını bilen bir aklın Beyaz Saray’a hâkim olması bizim en temel beklentimiz.”

Görüldüğü gibi ‘Trump mı, Biden mı?’ sorusuna İbrahim Kalın’dan net bir cevap alabilmiş değiliz.

Yürüttüğü görevler nedeniyle bu şekilde hareket etmesini anlayışla karşılamak gerekir.

Mantığımız, geride kalan 4 yıl içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın diyalog içinde olduğu Trump’ın kazanmasının arzu edildiği fikrini öne çıkartıyor.

Ama Biden kazanırsa karalar bağlanacak gibi bir durum da söz konusu değil.

Biden’ın seçilmesi halinde New York Times ekibinin karşısındaki densizliğini sürdürmek yerine, Türkiye ile geleneksel ‘pragmatik’ çizgide hareket etmesi daha yüksek bir ihtimal.

Sonuç itibarıyla geçenlerde aynı ortamda bulunduğumuz üst düzey bir başka isim dediği gibi, “Hangisi seçilirse seçilsin, artıları da olacak, eksileri de.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —